Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Noel katliamı kâbusu

22 Aralık 2024 Pazar

Kırk yıllık gazeeciyim, böyle itiraf duymadım. 

Guardian yazarı Jane Martinson; “Haberlere artık tahammül edemiyorum!” diyor. 

Dünyada 4 kişiden 1’inin haber duymak istemediği saptanmış. 

Martinson da; “Alın benden de o kadar!” diyerek ekliyor: “Yorum yazarı olmama karşın, haberlere ben de katlanamaz oldum. Geçen gece BBC’de birkaç başlık izledikten sonra, haber saatini zaplayarak bir komedi aramaya koyuldum!”

“Bizim için haber niteliği yok” diye düşünebilirsiniz. Nicedir çevremizde “Artık haber izlemiyorum!” diyen çok insan tanıyoruz. 

Guardian yazarının değerlendirmesi iki açıdan dikkatimi çekti: 

1. Bizim gibi sadece yandaş yayın organlarınca kuşatılmış ülkelerde değil, dünya genelinde haber takibinin işkenceye dönüşmüş olması.

2. Bu işkencenin Anglosakson medyasının en ciddi ve ağırbaşlı yayın organlarından birinde “yazan” meslektaşlara değin sirayet etmesi, paylaşılması ve dillendirilmesi.  

Bir yandan bir rahatlama hissettim.

İfade özgürlüğünün ağır yaptırımlarla baskılanmadığı, bir örnekleşmediği, görece öngörülebilir bir ülkede yaşayan bir gazeteci-yazar bile böyle bir “yetti gayri!” noktasına gelmişse eh, Türkiye koşullarında bizlerin artık TV’lerde haber-yorum adına hiçbir şey izleyemiyor olmamız çok normal.  

KORKUNÇ DÜNYADA NASIL YAŞAYACAĞIZ?

Beri yandan, “demokrasinin beşiği” varsayılan İngiltere’de dahi işlerin bu noktaya gelmesi, rahatsızlığımı ve tedirginliğimi arttırdı. 

Gezegen zira artık öyle devasa belirsizlikler, kırılmalar ve savrulmalar içine girdi ki-görece!-ekonomik standartlar ve hukuk devleti güvenceleri altında olan ülkelerde bile, bir “çaresizlik hali ve duygusu” yaygınlaştı.

Büyük endişeler yaratan, kâbus haberler dizisi üzerimize boca edilirken gidişatı etkileyebilecek hiçbir araca sahip olmadığımız bilinci ve de ana akım siyaseti etkileyecek olanakların bulunmadığı kaygısı, yakın tarihte hiç görülmemiş bir çaresizlik yaratıyor. 

Birinci dünyada kamuoyunun, geleneksel olarak Türkiye’den daha etkili ve etken olduğu düşünüldüğünde, hissedilen çaresizliğin boyutu daha derinleşiyor. 

Bu nedenle aynı gazetede bir gün arayla, şöyle bir yoruma örneğin daha rastladım: “Bu korkunç dünyada nasıl yaşayacağız?”

Jonathan Freedland’ın imzasını taşıyan bu diğer yazı da sorunun bir okur tarafından dile getirildiğini belirtiyordu. 

Bir cevap bulamayan Freedland; lafı gevelediktenn sonra; “Elimizdeki tek dünya bu. Onunla yaşamak zorundayız!” diyordu. 

2024’Ü ARAYACAĞIZ

Bunları düşünürken tam, Berlin yakınlarındaki Doğu Alman kenti Magdeburg’un Noel pazarındaki korkunç katliam haberi geldi. 

2006’dan beri Almanya da sığınmacı sıfatıyla bulunan 50 yaşındaki Suudi Arabistanlı bir doktor (!), BMW aracını pazarın en yoğun anında çoluk, çocuk insanların üzerine sürüyor. Şimdilik 5 ölü, 200 üzerinde yaralının olduğu olayda, 40 kişinin durumu ağır. 

Tam bir kâbus. 

Gelin de şimdi Avrupa’da- sonuçları Türkiye’yi de derinden etkileyecek-kültür ve kimlik savaşlarını, düşünülebilecek en kritik zamanlamayla tırmandıracak bu yeni vahşet çizgisi karşısında çaresizlik hissetmeyin!

ZAMANLAMA NİYE KRİTİK?

İki ay sonra çünkü Almanya’da bir seçim var. Neo-nazi köklere sahip Almanya için Alternatif (AfD) partisi önlenemeyen, engellenemeyen bir çıkış içinde. Yoklamalarda Hıristiyan Demokratlar CDU-CSU’nun hemen arkasından geliyor.

Aşırı sağ parti- tüm Doğu Almanya’da olduğu gibi- katliam kenti Magdeburg’da, yüzde 30 oyla Hıristiyan Demokratlarla çok ufak bir farkla neredeyse 1. parti olmayı zorluyor. 

AfD ilaveten ABD’de Trump’a zafer kapılarını açan, Washington’un efendisi Elon Musk desteğini arkasına alıyor. 

Musk, olay öncesinde tam “Almanya’yı yalnız AfD kurtarır” diye bir twit attı. 

Katliamın ardından da Şansöyle Scholz’a, şirketlerindeki birini kovar gibi, “Beceriksiz ahmak! Derhal istifa et” diye saydırdı. 

Uluslararası ilişkilerin yol yordamı, adabı artık yok. Bir destur diyen yok. 

Musk kendi başına bir devlet. Dünyanın tüm aşırı sağcılarını destekliyor. Ve desteğini sırf twit atmakla sınırlamıyor, desteklediği siyasi aktörlere kesenin ağzını açıp milyarlar akıtıyor.   

Bu olaylar dinamiğinin neresinden tutacaksınız?

Ülkesi Suudi Arabistan’da “laik görüşleri” (!) nedeniye zulme uğradığı iddiasıyla Almanya’dan sığınma alan bir doktorun IŞİD’cilerden farksız biçimde çoluk çocuk demeden böyle bir katliama imza atmasına mı?

Spiegel kaynaklarında, caninin bir “AfD sempatizanı” olarak geçmesine mi odaklanacaksınız?

Kimin eli kimin cebinde belli değil. 

Sorular birbirini kovalıyor. 

Kurallarla tanımlanan statüko çöküyor. 

Çöküş içindeki Avrupa’nın en güçlü lokomotifi, bu koşullarda, sırf Almanya’nın değil Eski Kıta’nın kaderini belirleyecek bir seçime gidiyor. 

2025’te 2024’ü mumla arayabiliriz



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çirkin Amerikalı 23 Şubat 2025
Rivyera projesi 9 Şubat 2025

Günün Köşe Yazıları