Özlem Yüzak
Özlem Yüzak ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Güney Kore’den dersler... Ya Türkiye’de yaşansa...

06 Aralık 2024 Cuma

Güney Kore’de yaşananlar önemli. Tüm dünyada demokrasilerin inişe geçtiği bu dönemde sıkıyönetim ilan etme kararından nasıl 6 saatte geri adım atıldığından ve sonrasından çıkarılacak hayli ders var. 

Ama önce tek bir soru: Benzer bir olay Türkiye’nin başına gelse, “tek adam” kafası atıp sıkıyönetim ilan etse ne olur?

Dönelim Güney Kore’ye. Devlet başkanı Yoon Suk Yeol, önce Güney Kore’deki bazı Kuzey Kore yanlısı ve devlet karşıtı güçleri ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalışmakla suçladığı kısa bir konuşma yaptı. Aslında, politikalarını engelleyen ve bazı atamalarını görevden almaya çalışan muhalefet partilerini suçluyordu. Durumun kabul edilemez olduğunu belirterek ülkeyi sorunsuz bir şekilde yönetmesinin hiçbir yolu olmadığını, bu nedenle ülkeyi Kuzey Kore yanlısı ve devlet karşıtı güçlerden kurtarmak için olağanüstü hal ilan ettiğini söyledi. 

Daha sonra savunma bakanı, önemli askeri yetkililerle bir toplantı yaptı, sıkıyönetim karargâhı kuruldu ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Park An-su sıkıyönetim komutanı olarak atandı.  

Daha sonra sıkıyönetim ilanı yayımlandı ve tüm siyasi faaliyetlerin yasaklandığı belirtildi. Güney Kore parlamentosunun çalışmaları dahildi. Tüm bunlar Yoon’un ilanından yaklaşık bir saat sonra gerçekleşti. Peki sonra ne oldu?

Oy kullanan 300 milletvekilinden 290’ı bu fikri reddetti. Şaşırtıcı olan kısım, onu engelleyen sadece muhalefet partisi değildi, Yoon’un kendi partisi Halkın Gücü Partisi’nin üyeleri de buna karşı çıktı. Liderleri bile Yoon’un hareketini “büyük bir hata” olarak nitelendirdi. Başkanın partisindeki bu anlaşmazlık, Güney Kore’de demokrasiyi güçlü tutan şeydi.

Anlaşmazlık her zaman kötü bir şey değildir. Aslında, siyasi partilerin gelişmesine yardımcı olan şeydir. Bir partideki herkes liderleriyle körü körüne aynı fikirdeyse yeni fikirler hakkında düşünmeyi veya insanların ihtiyaçlarına yanıt vermeyi bırakırlar. Size de tanıdık gelmiyor mu? Anlaşmazlıklar taze fikirler getirir ve partilerin toplumdaki, teknolojideki ve ekonomideki değişikliklere uyum sağlamasına yardımcı olur.

Örneğin, 1990’larda, İngiltere’nin İşçi Partisi seçimleri tekrar tekrar kaybediyordu. Parti içi tartışmalar (farklı fikirlere sahip parti üyeleri arasındaki tartışmalar) partinin yaklaşımını değiştirmesine ve büyük bir seçimi kazanmasına yardımcı oldu. Evet çok fazla fikir ayrılığı bir partiyi bölünmüş ve zayıf gösterebilir. Ancak liderler sağlıklı tartışmalara izin verdiğinde, parti güçlenir.

Peki Türkiye’ye dönersek ana muhalefet partisi yani CHP, neden bu kültürünü bir avantaja çevirmeyi başaramıyor?

Güçlü muhalefet kadar güçlü sendikanın da demokrasi açısından önemi büyük. Güney Kore’de 1 milyondan fazla üyesi bulunan Kore İşçi Sendikaları Konfederasyonu, devlet başkanı Yoon istifa edinceye dek süresiz grev kararı aldı. 

Kore modeli örnek alınacak bir model: Demokratikleşmeye geç başlamasına ve ekonomik kalkınma sürecine Türkiye ile aynı dönemde geçmesine karşın hızla dünya devlerine arasına girmeyi başardı. Teknolojik yenilikçilik becerisi onu üst liglere taşıdı. Hatta geçtiğimiz mart ayında Dünya Demokrasi Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı. Güney Kore’nin özellikle Hint-Pasifik ve küresel güneyde olmak üzere dünya çapında özgürlüğün genişlemesini destekleme konusunda önemli çabaları bulunuyor. 

Ancak son yıllarda demokratik gerileme sinyallerinin de varlığını unutmamak gerek. Uluslararası gözlemcilere göre Yoon’un liderliğinde hayli demokratik gerileme yaşandı. Küresel bir sivil toplum ittifakı olan Civicus, Yoon’un göreve gelmesinden bu yana özellikle medya özgürlüğünü engelleme ve sendikaları hedef alma eylemlerine dikkat çekerek sivil özgürlüklerin aşındığı konusunda uyarıda bulunmuştu.  

V-Dem Ensitüsü de Güney Kore’yi liberal demokrasi açısından küresel olarak 47. sıraya koydu. Geçen yıl 28. sırada yer almıştı, 2021’de ise 17. sırada bulunuyordu.

Yoon, ABD’nin kilit müttefiki. Ve haliyle Washington gözlüğüyle “demokrasinin savunucusu”. Biraz da tarihsel süreci hatırlatalım: Güney Kore’nin sıkıyönetim ve otokratik, hatta askeri yönetimle dolu uzun bir geçmişi var.

Bu son sıkıyönetim ilanı, bazı hesaplamalara göre Kore tarihindeki 17. olay. Son ilan, 1960’lar ve 1970’lerde Park Chung-hee’nin suikastının ardından 1979’daydı. Ancak 1987’de demokrasiye kavuştuğundan beri şimdiye kadar sıkıyönetim ilan edilmemişti.

Baştaki soruya geri dönelim: Benzer bir olay Türkiye’nin başına gelse ne olur?

Güçlü muhalefet, güçlü sendika, güçlü sivil toplum. Bunlar olmaz ise dibi boylayacağımızın resmidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

2024’ü bitirirken 27 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları