\n\n\n

Bu satırların yazıldığı saatlerde Brüksel’de Avrupa Birliği’nin (AB) iki günlük “doruk toplantısı” başlamıştı. Pazar günü de Kıbrıs Rum Yönetimi, “AB Dönem Başkanlığı’nı” altı aylık bir süre için Danimarka’dan devralacaktı.

Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda’dan sonra Rumlar da “ekonomik çöküntü içinde oldukları için AB’den ilk aşamada 4 milyar Avro’luk destek” istediler. AB, bu rakamın 10 milyara çıkabileceğini öngörüyor.

İrlanda 75, Portekiz 78, İspanya 100, Yunanistan da 130 milyar Avro’luk yardımları AB’den ve Uluslararası Para Fonu’ndan (UPF) istediler. İşin ilginç yanı AB musluğunun başında bir kadın, Almanya Başbakanı Angela Merkel, UPF’nin başında da bir başka kadın Christian Lagarde bulunuyor. Dünya ekonomisinin geleceği bu iki kadının dudaklarından çıkacak sözlere bağlı…

Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi’nin Ekonomi Kurulu Başkanı Kurt Lauk “Kendisi bir ekonomik bunalımın ortasında iken Rumlar bunalımları nasıl yönetir?” dedi ve şöyle ekledi: “Sosis deposunun başına köpek konulamaz!”

Hakaretin bu kadarına da doğrusu pes! Lauk bununla da yetinmedi “Hatta İspanya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan’ın da dönem başkanı olmamalarını” önererek bu ülkeleri de “köpek” konumuna koydu.

Rumlar, ekonomik desteği uydusu oldukları Yunanistan’dan sağlayabilirlerdi. Ancak “Kendisi muhtaç-ı himmet bir dede, nerde kaldı gayriye himmet ede…” ya da “Kelin merhemi olsa kendi başına sürer…” gibilerden bir durum olduğu için Rusya ile Çin’in kapılarını çaldılar. Rusya “deniz üssü” isteyince o kapı kapandı. Çin, anında “hayır” dedi.

Rumlar bırakın Lauk’a tepki vermeyi “Şu andaki donanımımız yetersiz. Dönem başkanlığını Danimarka ile birlikte yapalım…” demek zorunda kaldılar.

Rumların dönem başkanlığı ikincil bir sorun. “Avro’nun yazgısı” ve 10 yıllık borçlanmayı karşılamak amacıyla “Avro havuzunun kurulup kurulmaması, kurulacaksa havuzun doldurma boşaltma işlemlerinin nasıl yapılacağı, Merkel’in istemediği Avro tahvilinin çıkarılmasının işe yarayıp yaramayacağı” doruğun temel gündemini oluşturuyor.

Merkel, toplantı öncesinde Fransız Cumhurbaşkanı Francois Hollande ile görüştü. Nicolas Sarkozy ile aralarından su sızmayan Merkel, Hollande ile görüşmesinden önce şu açıklamayı yaptı:

“Doruktan beklentileri bildiğimden, yeterince sık söylenmeyen şeyi en baştan tekrarlayacağım. Hükümetlerin borç bunalımlarını bir seferde atlatabilecekleri, çabuk, basit ve sihirli bir formül yok!”

AB’deki ekonomik bunalımın öncüsü Yunanistan’da, iki seçim sonrasında üçlü bir koalisyon hükümeti kuruldu. Merkez Bankası Başkanlığı’ndan Maliye Bakanlığı’na atanan Vassilis Rapanos hastaneye kaldırıldı, 12 saat içinde istifa etti. Başbakan Antonis Samaras da göz ameliyatı oldu.

Böyle olunca “bunalımı çözmekle yükümlü” iki yetkili Brüksel doruğuna katılamadı. Rapanos’un yerine Yunanistan’da önemli bir ekonomi araştırma örgütünün başkanı Yannis Sturnaras getirildi. Sturnaras’ın adı oldum olası, AB, UPF ve AB Merkez Bankası başkanlarının telefon defterlerinde hep başta geliyormuş.

Brüksel’e onun yerine bakan yardımcısı Yeorgios Zanis, Devlet Başkanı Karalos Papulias başkanlığında katılıyor. Şu anda yüzde 22’yi aşan işsizliğin bulunduğu Yunanistan’da Sturnaras’ın kemer sıkma uygulamasına ilk aşamada 11 milyar Avro daha makaslaması gerekiyor.

“Avro” dışına itilme kaygısına kapılan Yunanlar ile İspanyolların son haftalarda bankalardaki paralarını çekmelerinin, bunalımı daha da körüklediği bildiriliyor.

Ortak para birimi “Avro”nun devreden çıkmasının, Almanya’nın ekonomisinde yüzde 10’luk bir daralma sonucunda 5 milyonluk işsiz ordusu yaratacağı tehlikesine dikkat çekiliyor. İsviçre’nin bankacılık devi UBS’nin öngörüsüne göre ise Almanya’nın kaybı “yarım trilyon Avro’ya” ulaşabilir. Bu rakam ise Almanya’nın ulusal gelirinde yüzde 40’lık bir kayıp demek.

***

Kıbrıs Rumlarının dönem başkanlığına kızan Türkiye ise AB’ye küsüp “ilişkilerini donduracağını” açıkladı… Avrupa fokur fokur kaynarken, tavşan dağa küsüyor ve dağın haberi olmuyor. Türkiye, bulaşıcı küresel ekonomik bunalıma karşı “devekuşu rolünü” üstlenip gerekli önlemleri almıyor.

\n\n\n

\n\n\n

İlkemiz daima Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta sulh! Cihanda sulh!” oldu… AKP’nin “sıfır sorun” sözleri de Atatürk’ün sözlerinin bir başka biçimde tekrarlanması gibiydi, hoşumuza gitmişti. Ancak günümüzde “sıfır sorunun” yerini “sorunlar yumağı” aldı.

Suriye’nin askeri uçağımızı düşürmesi “sorunlar yumağını” iyice “arapsaçına” çevirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Suriye’den Türkiye sınırına yaklaşan her askeri unsur tehdit olarak değerlendirilecek…” diye gürledi. Suriye sınırına uçaksavar yerleştirmekle yetinildi.

Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü, (KAAÖ) 4. maddesindeki “üye ülkeye saldırıyı” görüşmek için Brüksel’de toplandı. Sonuç “kınama”... Askeri müdahaleyi öngören 5. madde ağza bile alınmadı.

Erdoğan, telefonda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “üzgün” olduğunu öğrendi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, “KAAÖ’nün 4. maddesinin gündeme getirilmesinin gerginliği tırmandırdığını” açıkladı.

Rusya Silah Satışları Merkezi Başkanı İgor Korotçenko “Türkiye, Rusya’nın Suriye’ye verdiği hava sistemini kontrol için bu uçağı gönderdi” dedi. Nev York Times gazetesi bile “Türk uçağının casusluk amacıyla uçtuğunu” öne sürdü. Salı günkü yazımızda uçağın kalktığı Malatya’da Erhaç Havaalanı ile Kürecik’teki radar üssü bağlantısına ve Suriye’deki Rus varlığına dikkati çekmiştik.

1998’de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş savaş üniforması ile sınırda boy gösterip tehdit ettiğinde Suriye, Apo’yu ülke dışına çıkarmak zorunda kalmıştı. Ağızdan laf bir kere çıkar... Şimdilerde o komutanların bazıları hapiste, bizimki ilk Türk eğitim uçağında bir mont içinde gövde gösterisinde.

Bu arada PKK dört askerimizi daha şehit etti. Bu kez Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i ağlarken gösteren resimleri göremedik. En büyük ağlakların başında gelen Feto hazretlerinden Özel’e destek geldi. Koskoca TSK’nin komutanına gelen bu destek ile Feto ile ağlakdaş oldular… Ağlar mısın, güler misin?

\n\n