Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yasallığı tartışılacak seçim yaklaşırken...
Yıllardır tartışma konusu yapılan 1946 seçimlerine rahmet okutacak bir düzeydeki süreçte ulaşacağımız 2015 seçimi, ardından daha önemli tartışmaları getireceğe benziyor.
1946 seçimleri Demokrat Parti için önemliydi. Ancak yaşanan sandık olayları yapılmasaydı da Demokrat Parti’nin (DP) iktidar olma olasılığı yoktu.
Çünkü sınırlı sayıdaki ilden sınırlı sayıda aday göstermişti. Adaylarının hepsi kazanmış olsa bile Meclis’te çoğunluğu elde etmesi yani iktidara gelmesi olanaksızdı.
DP’nin önündeki engellerden biri de illerin bütün milletvekillerinin en çok oyu alan partiye verilmesi yöntemiydi. Ve DP çiçeği burnunda bir muhalefet partisiydi...
Oysa 2015 seçimi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) için neredeyse bir ölüm-kalım niteliği taşıyor. Açıklanan anket verilerine bakarsak birinci parti olma ayrıcalığı da AKP’yi kurtarmıyor.
***
Anayasa “Seçimler yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır” diyor.
Bu kuralı yurttaş olarak “Seçimler hukuka uygun olarak yapılır” diye anlayabilir ve “Peki oylama öncesi yapılan etkinlikler hukuka uygun mu” sorusunu sorabiliriz.
Vereceğimiz yanıt koskoca bir “hayır”dır.
***
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ne yazık ki hukuksuzluğun önünü açan bir yaklaşım sergiliyor. Anayasanın bağlayıcılığını bir yana bırakıp yalnızca yürürlükteki yasalardan yola çıkarak karar alıyor.
Oysa anayasanın Cumhurbaşkanından beklentileri arasında “tarafsızlığı” da var. “Tarafsızlık” kavramını “Cumhurbaşkanının varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer” ibaresi ile sınırlı olarak değerlendirirseniz yanlış yaparsınız.
Çünkü bu akıl yürütme, yemin maddesindeki “üzerine aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma” ibaresiyle havada kalmaktadır.
Ama YSK, ileride kendisini uluslararası hukuk alanında zora sokacak bir yaklaşımı sürdürmektedir. Hem de yine anayasada çelişki durumunda uluslararası antlaşmaların dikkate alınacağı yazılıyken...
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süredir “AKP’nin onursal başkanı” edasıyla muhalefet partilerine ve kendisine karşı olduğunu varsaydığı yayın organlarına belirli bir düzeyde çatıyor.
Çatmakla kalmıyor, valiler aracılığı ile kimilerinin miting alanlarına el koyuyor.
Tıs yok.
***
Benim gezi zekâlılığıma verin. İdam cezası 3 Ekim 2001’deki anayasa değişikliği ile belirli suçlara indirgendi. AKP iktidarı sürecinde de 7 Mayıs 2004 değişikliği ile tümden kaldırıldı. Aynı yıl Türk Ceza Yasası’ndan da çıkarıldı.
Durum böyleyken, hem de kendisinin Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ile ilgili sözlerini manşet yapan Hürriyet Gazetesi’ne, sahibi Aydın Doğan’a ve Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’e hücum etmek anlaşılır gibi gelmiyor.
Bu yayından idam cezasının olmadığı bir ülkede “Cumhurbaşkanının idam edileceği” gibi bir sonuç çıkarmak, düşünce düzeyimizi de ortaya koyuyor.
Bu yorumun pek çok yazarın aklına “Vay bana ördek dedin” kısa öyküsünü getirmesi de yaşadığımız bir başka gerçek...
***
Başta da yazdığım gibi, Türkiye’nin çok partili sürecinde, hukuksal sonuçları da olacak bir pazara gidiyoruz...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Türkiye'de bir sağlık skandalı daha!
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!