Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şaşıran Ördek...

21 Aralık 2013 Cumartesi

Sonunda Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kodamanları da suçsuzluk ilkesi (masumiyet karinesi) ile soruşturmanın gizliliği ilkesini öğrenmek ya da ihlalini destekten vazgeçerek dile getirmek zorunluğu ile karşı karşıya kaldılar.
Oysa Silivri, Ankara ve İzmir davalarının soruşturması sürerken gazetecilerin, başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere subay ve astsubayların, bilim insanlarının gözaltına alınışını, sadece söylentilere dayalı iddiaları alkışlamışlar, terörist ilan etmekten kaçınmamışlardı.
Kendilerini devlet yerine koydukları için yapılanları kutsamış, hatta pis kokular yayan cümleler kurarak övünmüşlerdi.
Ne zaman ki gerçek pis kokular ortalığı sarmaya başladı, halkın cebinden yürütülen paraların hesabının soruşturulması için harekete geçildi, mantık tersine işlemeye başladı.
“Ok yayından fırladı; kendini kolla Cebbar” aklımda kalan bir film cümlesiydi.
Şimdi tüm Cebbar’lar kendilerini kollamaya çalışıyorlar.
Umarım geç kalmışlardır.

***

Bildim bileli hukukumuzun sorunları arasında süreğen duruma gelmiş iki konu vardır.
1. 1924 yılında kaldırılan istinaf mahkemelerinin (yerel mahkeme ile Yargıtay arasındaki yargı kurumu) kurulması.
2. Yargı kolluğunun savcılara bağlı olarak oluşturulması.
İstinaf mahkemelerinin bölge mahkemesi adıyla kurulması 2005 yılında çıkarılan Ceza Mahkemeleri Yasası (CMY) ile kabul edildi.
Aradan 8 yıl geçti. AKP, 2010 yılındaki anayasa referandumuna kadar yargıyı ele geçiremediği için değişikliği yaşama geçirmemekte direndi. Sonrasında kendine güveni gelmiş olmalı ki uygulamaya geçmek istedi. Bu sefer de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yan çizmeye başladı.
Bölge mahkemeleri şimdi galiba sadece başsavcıları olduğu halde işlevsiz bekliyor.

***

Siyasal iktidarlar, İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğu için kontrol altında tuttukları kolluk güçlerinin bir bölümünün doğrudan savcıların emrine girmesini istemiyorlar.
Yargı kolluğunun yasal tanımı, nasıl çalışacağı, emirleri yalnız savcıdan alacakları ve ona bilgi verecekleri, yasalarda ve özel yönetmelikte yer alıyor.
Son yolsuzluk soruşturması, iktidar ayak sürüse de yargı kolluğunun oluştuğunu gösteriyor. İşin tuhaf yanı ise çok sayıda emniyet müdürünün yasayı uyguladıkları için “görevi kötüye kullanma” suçlaması ile sürgüne tabi tutulması.
Uygulamayı; bir halk deyişinin kibarcasıyla özetleyeyim:
“Şaşıran ördek suya kuyruğundan dalar.”

***

Daha önce de yapılanlara bakıp “Türkiye, AKP öncesi İslamiyeti yanlış biliyormuş” kanısına vardığımı biraz da dalga geçmek için dile getirmiştim.
Yeniden o konuya dönmek istiyorum. İslamiyetin iki ana bölümü var: İtikat ve amel.
İtikat; gönülden onaylayarak inanma demek. Bir Müslümanın yaşamında neleri yapması ve neleri yapmaması gerektiğini, güzel ahlaka ulaşmayı kurallara bağlıyor.
Amel ise tapınmaya ilişkin kurallar.
Bir süredir itikat sadece Allah’a inanmaya indirgendi. Kurallar neredeyse uygulamalardan anlaşılıyor ki siyaseten yok sayıldı.
Aptes almak, namaz kılmak, cumaya gitmek, oruç tutmak ve tekbir getirmek (o da bir bölümü) sayılır oldu.
İsteyen Yaşar Nuri Hoca’nın (Prof. Öztürk) “Allah ile Aldatmak” kitabında ayrıntıları bulabilir.

***

Ortaya çıkanlar “Seçimi nasıl etkiler” sorusunu da gündeme getirdi.
Yanıtına bir anımla katkıda bulunayım.
1961 yılında tanınmış bir yazarın peşinden gidenlerden birine “Bu adam kumar oynar, içki içer, siz nasıl peşinden gidiyorsunuz” sorusunu sormuş ve şu yanıtı almıştım:
“Olsun. İslamiyete hizmet ediyo ya.”
Bu yaklaşım değişti mi, azaldı mı, çoğaldı mı sorularının kesin yanıtını yakın gelecekte öğreneceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları