Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Laikliğe ve Hukuka Bir Darbe Daha...

31 Ekim 2013 Perşembe

Cumhuriyetin laiklik ilkesine 91’inci yaşının
günlerinde hukuku dışlayarak bir darbe
daha vuruluyor.
AKP’li kimi kadın milletvekilleri Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurulu’na
sıkmabaşlı olarak gireceklerini açıkladılar.
2002 yılından bu yana, başta Silivri
davalarının soruşturmaları olmak üzere
çok sayıda hukuksuzluk ve yasa tanımazlık
yaşandı ama böylesine ikinci kez tanık
olacağa benziyoruz.
Gerekçe de Anayasa Mahkemesi’nin 9
Nisan 1991 günü verdiği kararın ardından
hemen her gün dile getiriliyor.
“Yasa ile getirilmiş bir yasak yok ki.”
AKP’nin karşıtı kimi partinin sözcüleri bile
desteklerini esirgemiyorlar:
“Geç bile kalındı...”
Dini siyasete alet etmenin doruğa
çıktığı günümüzde, yasadışılığı bir kez
daha irdelemek ve iddiaların yanlışlığını
vurgulamak gerekiyor.
***
Şayet anayasa yürürlükteyse, kadın
milletvekillerinin girişiminin, olmayacak duaya
amin demekle eşdeğer olması gerekiyor.
Çünkü anayasanın “yargı” bölümünde
şunlar yazılı: “Yasama ve yürütme organları
ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme
kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve
bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Bu bölümün alt bölümü “Yüksek
mahkemeler” ve Anayasa Mahkemesi için de
şu kural getirilmiş:
“Anayasa Mahkemesi kararları, Resmi
Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”
2004 yılında anayasada yapılan değişiklikle
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin
kararlarının bağlayıcılığının kabul edilmiş
olması da cabası.
Bu gerçek ortadayken ve adını andığım
yargı katlarının kararları ile o kararlara
dayanak olan gerekçelerine karşın, yasadışı
uygulamalar eğer Türkiye bir hukuk
devletiyse (ki öyle olduğu idida ediliyor) olası
değil...
***
Eldeki tek ama kof dayanak 1990
yılında kabul edilen yasayla eklenen
“Yürürlükteki yasalara aykırı olmamak
kaydıyla yükseköğretim kurumlarında kılık ve
kıyafet serbesttir” sözcük öbeğinin Anayasa
Mahkemesi’nce iptal edilmemesi.
Anımsanacağı gibi sıkmabaşa yasallık
kazandırmak için YÖK Yasası’na önce
“dini inanç sebebiyle boyun ve saçların
örtü veya türbanla kapatılması serbesttir”
hükmü eklenmişti. Anayasa Mahkemesi
eklemeyi iptal ederken şöyle demişti: “Kamu
hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel
esaslara dayandırmak suretiyle laiklik ilkesine
aykırılık oluşturulmuştur. Laik devlette
hukuk düzeninin dinsel gereklerle sağlanıp
sürdürülmesi benimsenemez.”
***
Anayasa Mahkemesi iptal etmediği
için neredeyse zil takılıp oynanacak öteki
değişiklik ise, iptal etmeme gerekçesine
bakarsanız sıkmabaşın önünü açmadığı gibi
yapılmak istenen yasadışılığı ikiye katlıyor.
Çünkü iptal kararına gönderme yapan yüksek
mahkeme, “Engelleyen yasa yok” iddiasını da
şöyle çürütüyor:
“Kamusal kuruluşlarda ve öğretim
kurumlarında başörtüsü ve onunla birlikte
kullanılan belli biçimdeki giysi, bir ayrıcalıktan
öte ayrım aracı niteliğindedir. Dinsel
kaynaklı düzenlemelerle girişimler, Anayasa
karşısında geçerli olamaz ve bu tür eylemler
Anayasa’daki laiklik ilkesine aykırılık oluşturur.
Yürürlükteki kanun ifadesinin
Anayasa’yı öncelikle kapsadığında kuşku
bulunmamaktadır. Dava konusu kurulda
öngörülen yükseköğretim kurumlarında kılık
kıyafet serbestisi, dini inanç sebebiyle boyun
ve saçların örtüsü ve türbanla kapatılması ve
dini nitelikli giysileri kapsamaz. Bu konudaki
düzenlemeler Anayasa Mahkemesi kararlarına
aykırı olarak gerçekleştirilemez.”
Demokrasiyi sadece sıkmabaşla
sağlayacaklarına inananlar hukuku
anımsamak zorundalar.
***
TBMM Başkanlık Divanı da hem Anayasa
Mahkemesi kararlarını, hem anayasayla
içtüzüğünü, hem de teamüllere (gelenek,
göreneklere) uyma kararlarını yok
saymamalıdır.
Ayrıntılar için: Sıkmabaşın Başağrısı,
Cumhuriyet Kitapları, Mart 2008



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları