Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Balbay’ın Özgürlüğü...

12 Aralık 2013 Perşembe

Bu kez mutluluk içinde yola çıktık. Balbay’ı Ankara Büromuza gelişinde Ankara dışında çalışan arkadaşlar adına “Aramıza hoş geldin” deme görevi bana düşmüştü.
Ama kar tipisi ve birbirini sollayan TIR’ların üçüncü şeridi de kapatması nedeniyle tersi oldu ve Balbay bana “Hoş geldin” dedi.
Ne yazık ki Balbay’a özgürlüğü hâlâ çok görenler var. Kimi meslektaşlarımız da özgürlüğünü AKP’ye borçlu olduğunu yazıp söylemeyi ısrarla sürdürüyor.
Neymiş? Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını AKP getirmiş de o sayede salıverilmiş.
Peki, “başta Balbay olmak üzere yüzlerce gazeteci, subay ve bilim insanı niçin tutuklanıp yaşamları karartılmış” sorusunun yanıtı niye akıllarına gelmiyor?
Onu da ben söyleyeyim: 2004’ten bu yana adım adım, özenle ve AKP-cemaat işbirliği ile kurgulanan “AKP hukuku” yüzünden...

***

Halk hikâyelerinden birinin tekerlemesi sanırdım. Araştırırken bir dergide Yunus Emre’nin dörtlüğü” diye yer aldığını gördüm. Günahı yazanın boynuna.
Yunus Emre, yaklaşık 700 yıl önce şöyle demiş:
“Yerden göğe küp dizeler
Birbirine bend etseler (bağlasalar)
Altından birin çekseler
Seyreyle sen gümbürtüyü.”
Son kavga, Yunus Emre’yi de yalancı çıkmaktan kurtardı.
2004’ten bu yana ne küpler devrildi ama bırakın gümbürtüyü, tıs bile çıkmadı.
Demek ki küpten küpe fark varmış.
İşe yarayan küpler ve oyunu bozan küpler.

***

Devlet sırrı yasası da Kişisel Verileri Koruma Yasası gibi çıkarılmasında ayak sürünen yasalar arasındadır.
Yasal tanımı yapılmadığı için devlet sırrı da gücü eline geçiren devletlilerin keyfine bağlı bir uygulamadır.
Yargı, bir suç iddiasıyla açılan soruşturmada zorunlu olarak devletliye sorar, “Bu devlet sırrı mıdır?” diye.
Devletli, şüpheli ya da sanık kendi sürekli yakınlarındaysa “Değil” der. Başbakan’ın tanımı ile düşmanlardan ise “Evet” der. Değil dediği kurtulur, evet dediği için yargı süründürmesi başlar.
AKP iktidarının başından bu yana nice belgeleri yayımlandı.
Bakanlar Kurulu tutanakları, Milli Güvenlik Kurulu tutanakları, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kozmik odasında saklanan belgeler, gizlilik kararı alınmış dava dosyalarındaki belgeler, say sayabildiğin kadar.
Hatta bunlar yetmedi. Sahte ve kurmaca olduğu bilirkişi raporlarıyla kanıtlanmış belgeler ortaya konulmakla kalmadı, onlara dayanılarak geçmişin ölüm cezasına eşit, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından başlayan yüzlerce hapis cezası verildi.
Bu uygulama, askeri vesayetten iktidar vesayetine geçiş için, iktidar karşıtlarının susturulması niyetine de tepe tepe sürdürüldü.
Yaklaşık 3 yıl önce iktidara dinciliği nedeniyle yakın olan bir gazete cemaatle tarikatlara yönelik fişleme konusunu haber yapmış ama belge olmadığı için yalanlanıvermişti.
Aynı konuyla ilgili haber, iktidarın vesayetinin kurulmasının önünü açan gazete ve gazeteci tarafından kısa süre önce yeniden gündeme getirildi.
Doğal olarak o da yalanlandı.
Bu kez imzalı, mühürlü tutanak yayımlandı.
İktidar için denizin suyu bitmişti ama onun da yolunu bulmak istediler.
“Korkudan aldık ama uygulamadık” savunmasına geçtiler.
Karar yetmezmiş gibi, üstüne yakın yılların fişlemelerine ilişkin belgeler ortaya döküldü. Kendilerini korkutan da “en demokratik Genelkurmay başkanı” diye yücelttikleri Hilmi Özkök’tü.
Kaçacak yer kalmamıştı. Piyasaya “Vatan hainliği” ve “Türkiye’nin ulusal çıkarlarına saldırı” suçlamaları sürüldü.
Böylece ulusal çıkarlar da Müslüman Kardeşler, Hizbut Tahrir, El-Kaideciler gibi dinci örgütlerin göstereceği tepkiye indirgenmiş oldu.
Gazetecilikte tetikçilik yaparsanız, çıkarını koruduklarınızca baştacı edilirsiniz. Ama hedefi değiştirirseniz sadece bir yana atılmaz, hapis tehdidiyle de karşılaşırsınız.
Bilmem ders alan olur mu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları