Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Adalet Size de Lazım Oldu...

15 Şubat 2014 Cumartesi

Son açıklamalarında yer verdiği konulardan özellikle ikisi, Başbakan Erdoğan’ın yargı dilimizde moda olan “Hayatın olağan akışına uygun düşen” tanımına aykırı olan yaklaşımını, başka bir deyişle çıkarılmasına önayak olduğu yasaların ayrıntılarını anımsamakta zorlandığını ortaya koyuyor.
Bu yargıya varışımın nedenlerini özetle anlatmaya çalışayım.

***

Söze sağlık sorunlarını tetiklemesinin yanı sıra, yaşama küsmesine de neden olan Ergenekon soruşturmasında haksızlığa uğrayanlar arasında yer alan İlhan Ağabey’i sevgi ve özlemle anarak başlayayım.
Osmanlı döneminin “makbul ve maktul” (çok beğenilen ve öldürülen) sadrazamlarının yerini savcı ve yargıçların aldığını belirtmek gerekiyor.
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar Mehmet Ali Pekgüzel, Zekeriya Öz ve Nihat Taşkın hazırladıkları iddianamede, İlhan Selçuk’un soruşturmayla ilgisi olmayan özel yaşamına ilişkin telefon konuşmalarının tutanağa dönüştürülmüş kayıtlarını iddianamelerine eklemişlerdi. Kimi yakışıksız yakıştırmalara da yer vermişlerdi.
İlhan Ağabey, avukatlarından Fikret İlkiz aracılığıyla bir tespit davası açtı.
Mahkeme de 13 Nisan 2010’da yapılanın “kişilik hakları yönünden hukuka aykırılığını tespit ederek, yapılan bu tecavüzün kınanmasına” karar verdi.

***

Bugün yerden yere vurulan ve oradan oraya sürülen savcıların baş tacı edildiği dönemde korunmaları gerekiyordu.
İlhan Ağabey tazminat istememişti ama isteyen davacılar da hızla artıyor, savcıların aylıklarının konulacak hacizler nedeniyle ellerine geçmeyeceği bir sürece giriliyordu.
İktidarın “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 9 Şubat 2011’de kabul edilerek yasalaştı.
Yasanın “Tazminat Davaları” üst başlıklı 93/A maddesi, iktidarın hoşnut olduğu yargıç ve savcıları şöyle koruma altına alıyordu:
“Hâkim ve savcıların bir kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle;
a) Ancak devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b) Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.”

***

Durum böyleyken Başbakan’ın “Oğlunun ve bakan oğullarının savcılar hakkında tazminat davası açacaklarını” söylemesini nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Aslında gerekmiyor. Çünkü “Adalet bir gün herkese lazım olur” özdeyişi gereği, Meclis gündeminde olan “Demokratikleşme Paketi” kapsamında andığım madde de yürürlükten kaldırılıyor!

***

İşte size hukukun guguk olduğunu kanıtlayan somut bir örnek daha...
5187 sayılı Basın Yasası hazırlanırken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinin de yasaya konulmasını önermişti.
Söz konusu madde el altında bulunsun ve unutulması engellensin diye önerilmişti.
Ama başarılı olunamadı. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Baş Hukuk Danışmanı önce maddedeki “Resmi makamların müdahalesi olmaksızın” bölümünün alınmasına karşı çıktı. Sonra da maddenin sınırlamalarla ilgili bölümü alınarak 3’üncü madde oluşturuldu.
10’uncu madde tümüyle yasada yer almadı diye yok sayılmıyor. Anayasa gereği kapı gibi yerinde duruyor.
Başbakan, Fas’tan arayıp televizyondaki altyazıyı kaldırttığını söylediğine göre “Alo Fatih” diye ünlenen müdahalenin gerçekleşmiş olması da ifade özgürlüğünde 154’üncü sırada olmamızın bile şimdilik daha iyi olduğunu gösteriyor.

***

14 Şubat (1957) benim gazeteciliğe başladığım gün. Sağlığım pek elverişli olmasa da boşa geçsin istemedim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları