Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

12 Eylül Dönerken...

06 Aralık 2014 Cumartesi

12 Eylül darbeci paşalarının koyduğu kurallara yaslanarak onların yolundan giden; kendisine yönelik her aleyhteki olguyu darbe diye nitelendirmenin kazanımlarından yararlanan bir iktidarımız var.
Bir yandan 12 Eylül’ün getirdiklerine karşı çıkan; ama yaptıkları ile o süreçte yapılanları az bile bulduğunu gösteren AKP, yaklaşımını, kendine özgü hukuk mantığını kullanarak artan bir yoğunlukla sürdürmekten de geri kalmıyor.

***

12 Eylül hukukunun başımıza bela ettiği seçim ve siyasal partiler yasalarına karşı yöneltilen her eleştiriyi ve değişiklik önerisini kendisine düzenlenen darbe girişimi diye nitelendirip atlatmayı da yandaşları sayesinde başarıyor.
Her nedense “iktidarı kaybetme” korkusu, yüzde 10’luk seçim barajının “yurttaşlara karşı hak ihlali olduğu” görüşünün yaygınlaşmasıyla tavan yapmış durumda.
Yandaşlarının, yüzde 10 barajının yüksekliğinin tartışıldığı televizyon programlarındaki aşırı tepkileri, korkunun dağları beklediğini açık seçik ortaya koyuyor.
İktidar sözcüleri ise savunma içgüdülerini tek cümle ile özetlemeyi yeğliyorlar: “O baraj oranını biz getirmedik ki...”

***

İmar, örtülü ödenek ve dinciliği günlük yaşama geçirme konusunda örnek aldıkları kişiler DP lideri Adnan Menderes ve kimi bakanları ise, faşizmi tırmandırma konusundaki idolleri de 12 Eylül paşaları...
Anayasanın suçluluk iddiası için aradığı “kuvvetli belirti”yi cicim yıllarında “kuvvetli şüphe” olarak yaşama geçirmiş ve iyi bir iş yapmışlardı.
Galiba paçaları tutuşmuş olmalı ki bu iyileştirmeden çark etme gereksinimi duydular.
“Yargı Paketi” olarak adlandırılan son torba yasa ile Ceza Muhakemesi Yasası’nın “şüpheli veya sanıkla ilgili arama” üst başlıklı maddesindeki “somut delillere dayalı kuvvetli şüphe” ibaresini “makul şüphe”ye dönüştürdüler.
Arama için mahkeme kararı alınması ya da yetkili devlet görevlisinin yazılı emir vermesi kuralını da hukuk sisteminden çıkardılar.

***

Oysa “makul şüphe” 12 Eylül yönetiminin başvurduğu en kolay suçlama nedeniydi.
Yaşları tutanlar anımsayacaktır.
Örneğin bir otobüs, güvenlik güçleri tarafından durdurulur, bir görevli içeri girer, “Kimlik kartlarınızı çıkarın!” derdi. Yolcular, kimi doğum yerlerine göre makul şüpheli sayıldığı için görevlinin öznel değerlendirmesi sonucu otobüsten indirilirdi. Temizlik(!) bittikten sonra kalanlara “Buyrun devam edin” izni verilirdi.
İndirilenlerin ne olduğu ise bilinmezdi.
12 Eylül askeri yönetiminin etkili olduğu süreçte çoğu genç yaklaşık 650 bin kişi makul şüpheli olarak gözaltına alınmıştı. 1 milyon 683 bin kişi de gerektiğinde yakasına yapışılmak için fişlenmişti.
O süreçte Türkiye’nin nüfusu 45 milyon dolayındaydı.
Şimdi 76 milyon kadarız ve AKP tüm seçmenlerin yüzde 38’inin oyu ile iktidarda. Demek ki makul şüpheli sayılabileceklerin oranı yaklaşık yüzde 62... Hedef tahtasının önüne dikilenler ise üniversite öğrencileri, işçiler... İktidarda kalabilme hırsı, faşizmin tırmandırılması açısından 12 Eylül paşalarını bile sollayacak bir tehlikeyi gösteriyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları