İktidarın Çarmıhında Medya Patronu

06 Kasım 2012 Salı

Milliyette ilgiyle izlediğim iki yazar kapının önüne kondu. E-posta kutularında, yeni genel yayın müdürleri Derya Sazaktan gelen bir elektronik postayı okuduklarında, artık orada çalışmadıklarını anladılar. İki çalışan daha atıldı, başka birileri daha işlerinden olabilir. Medya plazalarında eskiden, giriş kartlarının bloke edildiğini gördüklerinde, işten atıldıklarını anlardı çalışanlar! Bu ahlaksız uygulama sürüyor mu bilmiyorum.

\n

İşini kaybetmek hoş değil. Gazetelerde kimsenin işine son verilmez diye bir kural yok. Verimsiz çalışma, tembellik, çalışma arkadaşlarının sırtında yük olma, işten atma nedenleri arasında olabilir. Çalışanların vicdanlarına kabul ettirilemeyen işten atmalara şüphesiz kesin karşı çıkmak gerekir. Patron vay kârım azalıyor diye de çalışan çıkaramaz, çıkarmamalı. Gazeteciler sendikal örgütlenmemişse patronun işten atmaları daha kolaydır. Babıâlide durum budur!

\n

Milliyette işten atılan iki yazarın özelliği farklı. Ne verimsizdiler, ne kaytarmacı. Tam terine, işlerini yazarlık şanına, gazeteci-yazar vicdanına uygun pekâlâ iyi yapıyorlardı!

\n

Metin Münir, medyanın en özgün ve kaliteli yazarlarından, süzülmüş insanlarından biriydi. Araştırı, bilgilendirici, yeri geldiğinde ve gerektiğinde de uyarıcıydı... içine girdiği konuyu iyi anlamadan, araştırmadan yazmazdı. Metin Münir ne diyor, merak ederdim. Semih İdiz de dış politikayı izlerdi.

\n

Her iki yazarın ortak yönü, özellikle son yazılarında arada sırada iktidara eleştirel yaklaşmalarıydı. Oklarını, dış politikada ülkeyi savaşa sürükleyebilecek ağır hatalara yöneltiyorlardı. Henüz Milliyetin internet sitesinde varlarken, son bir aylık yazılarına şöyle bir göz atın, ne demek istediğimi anlarsınız.

\n

***

\n

Gazetenin yeni patronu, Beşiktaşı borca harca batırdıktan sonra, ödül olsa gerek, Futbol Federasyonu Başkanlığına seçildi. Futbol Federasyonu sözde özerktir. Ama oraya iktidarın işaret etmediği birisini seçmek, deveye hendek atlatmak kadar imkânsızdır.

\n

Milliyetin patronu Demirören bir işadamıdır! Ne yazık ki işadamları neredeyse bütün futbol kulüplerini yönetiyor. Futbol ile ticaret arasında ne kadar sıkı bağların olduğunu anımsatmak, okura hakaret olur! Patron, Doğan Medyadan iki gazeteyi, Milliyet ve Vatanı satın alarak medya patronluğuna da soyundu. İşadamlığı, futbol kulübü yöneticiliği, futbol federasyonu yöneticiliği, medya patronluğu: Bu şu demektir: İktidarla, siyasetle kucak kucağa, al takke ver külah.

\n

Yani işadamının siyasete bu kadar çok, dahası göbekten bağımlılığının ağır bir faturası vardır: Medyayı iktidarın borusuna göre ayarlamak... Bu kaçınılmazdır, içinde bulunduğun koşulların emridir... Asla dışında kalamazsın...

\n

Kaldı ki, medya patronu olmayan veya doğrudan iktidarın kontrol etmediği sermayenin üzerinde bile bu kadar ağır baskılar varken... Örneğin bu iktidar TÜSİADı ve patronlarını, bir kaşık suda boğacak ortamı ararken... Aydın Doğanı doğduğuna pişman etmişken... İktidarın medya üzerinde baskıları sürerken... Tek bir bağımsız ve özgür program bırakmazken TVlerde. Medya Mahallesine bir hükümet komiseri atamak durumunda kalırken, korkudan veya emirle... (Neden Ayşenuru özgür bırakmazlar, hükümet komiserine de örneğin karşı mahalle gibi tek başına birdenge programıyaptırmazlar! Hey CNNTürk!)

\n

Durum böyleyken medyada, FF Başkanı-işadamı-medya patronu özgür mü kalacaktı! O FF Başkanlığına sıçrayarak bağımlılığı baştan kabul etmiştir! Dolayısıyla, gazetelerinde yazar ve çizerleri hizaya getirecek önlemlerin alınması, iki vicdanlı yazarın işine son verilmesi ve geri kalanlarına da örnek olması şaşırtıcı değil. Soru şu: Acaba 2+2 işten çıkarma, canavarı doyurmaya yetecek mi? O hep aç geziyor da!

\n

Burada sıradan bir işe son vermekten bahsetmiyoruz; sahneye konan siyasal kafa kesmecedir!

\n

Yıllardır medyada yaşadıklarımız varken... içeriye onlarca gazeteci atılmışken... basın özgürlüğü lafı bir diktatörün kalesinde bayrak olarak sallanırken... Türkiye dünyada basın özgürlüğü ve demokrasi ölçümünde, çamurlar içinde yuvarlanırken...

\n

Her kim ki 28 Şubatta andıçlanan ama asla işsiz kalmamış ve o günden bugüne krallar gibi eller üzerinde tutulan 3-5 kişinin hesabını hâlâ gündeme sürüyorsa...

\n

Hangi özgürlükler kısıtlanıyormuş, işte Orhan Bursalı istediğini yazmıyor mu, muhalif gazeteler çıkmıyor mu, ülkede hangi demokratik hak ve özgürlük eksik.. diyorsa...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları