Bir Booommm ve Kahrolası Yaşam Cenazeevinden Notlar

09 Eylül 2012 Pazar
\n\n\n

25 gencecik, taptaze, tiril tiril insanımız... Şüphesiz çoğu kısa dönemli askerlik için de olsa, derin kaygılarla evlerinden yolcu edildiler, belki de anneleri arkalarından sular dökerek, Su gibi git su gibi gel oğlum dedi. Her şeyden sakınılarak binbir özenle büyütülen ve umutlar bağlanan 25 gencimiz, bir booooommmm ile kan ve et yığınına dönüştü. Canlı olmakla cansız olmak, üstelik bir anda... her ne kadar hayatın ta kendisi ise de bu, hayır, bu böyle olamaz, böyle olmamalı, buna can dayanmaz, böyle yaşanmaz, böyle ölünmez!

\n

Her can, yaratılan, kurgulanan, inşa edilen bir dünya üzerinde herkesin, ana-babanın, kardeşin, arkadaşın, çevrenin, toplumun milyonlarca duygusu, emeği, rengi, kokusu, dünyası, beklentisi, sevinci-gözyaşı, bilgisi-düşü ve geleceği var!

\n

Bir boooooommmm ve kahredici büyük yokoluş... Geridekiler, bizler, görenler, bakanlar, öğrenenler olmasak, yalnız başına gerçekleşen bir olay olsa, salt bir doğa durumu olur; şimşek çakması, gökgürültüsü, yağmur yağması, sıcak bastırması, buzulların kopması gibi... Ama öyle değil.

\n

Burada bizler varız, toplum var... Kimse yalnız değil, kahrolasıca yaşam! Her şey bir seyirlik; her şey bir seyir halinde akıyor... Çırpınan bir insan var her şeyin ortasında, bir zavallı insan ve biz zavallı insanlar...

\n

***

\n

İnsanın kendi iradesiyle ölümünü anlarım... Ama ölümle-yaşam arasındaki bireysel çizgi ortadan kaldırılıyor ve kişisel bir durumdan kitlesel, toplumsal bir duruma dönüştürülüyorsa... Yaşamak ne acı ne zor ne gereksiz ne berbat ne kötü ne öldürülesice bir şey kardeşim...

\n

Evet, böyle bir yaşamı bütünüyle öldürmek ve yerine belki hiçbir zaman var olmayacak imkânsız bir yaşamı, düzeni istemek... Bunun için savaşmak ve onurla ölmek...

\n

***

\n

Hayatı nasıl daha yaşanabilir, insanı nasıl yaşayabilir kılabiliriz? Bu düzeni, bu toplumsal yaşam biçimini, içinde yüzdüğümüz bu yaşamı öldürmek için çalışarak... Kısa yoldan da, var olanı daha kabul edilebilir olanla değiştirmeye uğraşarak... Mesele sadece ordu biçimi de değil, siyaset biçimi!

\n

Hayır, tek bir olaya, 25 gencin öldürülmesine bakarak, Ordu insana bakış anlayışını 180 derece değiştirmelidir demiyorum. Ere, uzman çavuşa, astsubaya, subaya kadar... yani toplam askeri bakış değişmeli. Bombayı, topu tüfeği, uçağı, strateji ve taktiği, toprağı, karakolu, tepeyi... en önemli şey olarak merkeze koyan ve insanı ise bütün bunlar için feda edilecek bir araç, bir ara malzeme olarak gören askeri, siyasi bakış toptan değişmelidir.

\n

İnsanıölecek”, “ölmeye hazırbir şey olmaktan çıkaran bir düşünsel dönüşüm, büyük bir olasılıkla, askeri amaçlara varılmasında çok daha etkin olacaktır.

\n

***

\n

Ölmeye geldik ilkelliğine hayır. Koru, yaşat! Ordu burası, olur böyle şeyler, doğaldır, normaldir anlayışını öldürmeliyiz.

\n

Bu işler Pakistanda, Hindistanda da oluyor diyen ilkel ve katilliği baştan kabul eden kafaların, toplumun yönetici yerlerindeki kökleri kurutulmalıdır.

\n

Her şey açık, ortada diyen bir Genelkurmay Başkanına ne demek istediği açıkça sorulmalıdır. Yani kaza mı, yoksa, kardeşim Türkiye burasımı diyor? Böylesi ve benzeri kazalara ancak olasılığı yüksek ortamların yol açar olduğunu bilmiyor mu?

\n

İlahi tecelli, yazgı, ne yapalım, elden ne gelir gibi, toplumu yüzyıllardır soru sormayan, sorgulamayan bir cenderenin içine sokan yanıtlarla bütün önemli olayları geçiştiren, toplumun canı üzerinden refah, saygınlık, rant sağlayan bütün politikacı ve yönetici tiplerinin hepsinin canı cehenneme!

\n

Bir cenaze evinde, her zaman baştan sona zırvalık olan plaket-kilim alışverişi gibi tepeden tırnağa uyduruk bir bürokratik süreci gereksiz görüp reddedecek bir kafa yoksa, bu ülke baştan sona çökmüştür. (*)

\n

Arkadaşlar, okurlar, sevgililer, dostlar...

\n

Türkiye bir cenazeevidir! Yönetim biçimi, yönetim düzeni, yönetim felsefesi, yönetim anlayışı, baştan sona insan düşmanlığı üzerine kuruludur. İnsanı yaşatmak değil öldürmek üzerine!.. Tepeden, en alt birimlere kadar...

\n

Türkiye bir cenaze evi olmuştur, asla unutmayacağımız temel gerçek budur...

\n

***

\n

Sevgili dostum, çalışkan, onurlu, sevecen, güzel ve doğru insan Hüseyin Kıvançı böyle mi kaybedecektik? Anısı, sureti hep bizimle olacak. Anlatacağız Hüseyini ve kitaplarını okuyacağız...

\n

\n

(*) Melih Aşık, Doğan Kubanın çöküş teorisi üzerine Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisinde yayımladığımız yazıyı anlatan Celal Şengörden alıntı yaptı. Kaynağını belirtelim. Şengör de Doğan Kuban da CBT yazarıdır. Doğan Kubanı her hafta dergimizde okumayan, büyük kayıp içindedir, bunu da belirteyim.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları