Olaylar Ve Görüşler

Yaşam hakkının korunması - M. Önder TEKİN

03 Ocak 2023 Salı

İzlediğim bir yabancı filmde infaz hâkimi olarak görev yapan hâkim, belli dönemlerde hükümlülerin ruhsal durumlarına ilişkin hekimlerce düzenlenen raporları inceliyor, tutuklu/hükümlüler ile görüşerek tahliyesi kamu düzeni için bir sorun doğurmayacağı kanaatine varılanlar için tahliye, sorunlu olanlar için ise cezaevinde kalmaları kararını veriyordu.

Hâkimin, hekim raporlarının tamamına güven duyması dikkat çekiciydi. Bir hâkimin hekimlere güven duyması, bu güven doğrultusunda tereddütsüz karar vermesi ne büyük rahatlıktı. Kimi yargılamalarda tanık olduğum üzere bizdeki yargılamalarda ise Adli Tıp Kurumu ya da diğer bilirkişilerden alınan rapor yeterli görülmeyerek ek rapor alınması, yeni bilirkişi görevlendirilmesi, bazen de raporlar hilafına dosyadan tespit edilen veriler ışığında kararlar veriliyordu.  

Emekli korgeneral Vural Avar’ın koğuşunda ölümü sonrasındaki tartışmalar aklıma bu filmi getirdi. Ölümünden kısa bir süre önce düzenlenen sağlık kurulu raporu doğrultusunda infaz ertelenmedi, cezaevinden tahliye edilmedi. Sonrasında ise hukuka, yaşam hakkına inanan herkesi üzen ölüm olayı gerçekleşti. Hastalıkları nedeniyle tek başına yaşamını idame ettiremeyecek durumda olan Avar’ın infazının ertelenmemesi “yaşam hakkı ihlali” iddialarını da beraberinde getirdi. 

ÖÇ ALMA

Konuyu düzenleyen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16. maddesinde, hapis cezasının infazının, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, iyileşinceye kadar infazın geri bırakılacağını, ayrıca maruz kalınan ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen mahkûmun cezasının infazının iyileşinceye kadar erteleneceği düzenlenmiş. 

Cezanın infazı için cezaevine alınan tüm tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve yaşam hakları dahil tüm hakları, devletin güvencesi altındadır. Kişinin mahkûmiyet nedeni, dili, dini, cinsiyeti, inancı, ideolojisi önem taşımaz. Ayrım yapılmaksızın kişilerin sağlıkları, yaşamları korunur.

Ancak bu olayda yapılanların doğru ve hukuki olduğuna inanılmıyor, güvenilmiyor. “Öç alma duygusu” ile verildiğine inanılan cezaların infazının ertelenmesi yerine insanların ölüme terk edilmesi “toplumsal travma” yaratıyor. Anayasa Mahkemesi’ne “adil yargılanma hakkı” ihlali iddiası ile Avar ve arkadaşlarınca yapılan başvuruların bir türlü ele alınıp incelenmemesinin bedeli çok ağır oluyor: yaşam hakkının kaybı!

AİHM KARARLARI

AİHM’nin 26 Ekim 2000 tarihli, Kudla/Polonya kararındaki “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi uyarınca, infazın pratik gerekliliklerinin dikkate alınarak diğer şeylerin yanı sıra kişiye gerekli tıbbi yardım, sağlık ve refahının yeterince sağlanması güvence altına alınmalıdır” vurgusu unutlmamalıdır.

Avar’ın infazının ertelenmesinde verilecek karara esas olmak üzere, siyasal iktidar, sağlık durumunun tespitinin makul özende yapılmaması nedeniyle, onurunu korumaya imkân tanımayarak, onu ailesinin desteğinden yoksun kalacak şekilde cezaevinde tek başına bırakmış, yaşamını kaybetmesine neden olmuştur.

Temel hakları koruma iddiasıyla anayasa değişikliği yapmak isteyen siyasi iktidara hatırlatalım: TC Anayasası’nın 17. maddesinde düzenlenen “yaşam hakkı” da bir haktır. Öncelikle, en temel hakkı, “yaşam hakkı”nı koruyunuz!

M. ÖNDER TEKİN

EMEKLİ YARGIÇ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları