Olaylar Ve Görüşler

Yargı bağımsızlığı - Av. Haydar AKSOY

09 Kasım 2022 Çarşamba

Mevcut olan unsurların sorunları çözemediği, çözüm üreteceklerin ise henüz sahnede yerini almadığı sancılı bir süreçten geçmekteyiz. Yaşadığımız sorunlara yönelik duyarsızlık ve tepkisizlik dönemin bir başka karakteristik özelliği. Ne yazık ki birçok şeyi unutuyoruz. Mesela yakın geçmişte yaşanan Balyoz davası gibi birçok kumpas davasında kamuoyu gerekli duyarlılığı gösterme konusunda yetersiz kalmış ve bu davalarda yargılananlar unutulmaya terk edilmişti.

Gezi davasının karar duruşmasına bir avuç insanın izleyici olarak katılmış olması da umudun körleşmesidir. Kamuoyunun ve birçok hukukçunun vicdanını derinden yaralayan bu davayı unutmak, yaşamın bizzat kendisine verilmiş bir gözdağı olacaktır. Maalesef şimdiden bunun işaretleri mevcut. Ayrıca vurgulamak gerekir ki CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen mahkûmiyet kararı gibi kararlar, kontrolsüz ve örgütsüz toplumsal öfke patlamasına, toplumun tümü için ciddi sosyal yıkımlara ve kayıplara neden olma potansiyeli taşımaktadır.

LİYAKAT

Özgür toplumsal yaşam ve adalet için yargının bağımsızlığı vazgeçilmez öneme sahiptir. Bu konuda doğal görevleri arasında mücadele etmek ve kamuoyunda duyarlılık yaratmak bulunan Türkiye Barolar Birliği ve baroların etkili bir mücadele yürüttüklerini söylemek ne yazık ki oldukça zor.

Yargının bağımsızlığının sağlanmasına yönelik başlangıç noktası, yargıç ve savcı adaylarının liyakat esasına göre göreve seçilmeleridir. Elbette bunun yasal zemininin de oluşturulması gerekmektedir. Bunun yanında Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) her tür vesayetten arındırılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca HSK’ye üye seçiminin yeniden düzenlenmesi de düşünülmelidir. Mesela üyelerin bir kısmı partilerin milletvekili sayısı ile orantılı olarak atanabilir. Diğer kalan üyeler ise yüksek yargı organları ve barolar tarafından görevlendirilebilir. Adalet bakanı, bakan yardımcısı ve yürütme organının seçtiği üyelere yer verilmeyerek yürütmenin, HSK’de etkin olmasının önüne geçilebilir.

ADALETSİZLİĞE KARŞI

Haksızlığa ve adaletsizliğe uğrayan kim olursa olsun, kimliğine ve siyasi düşüncesine bakılmaksızın yanında olmak insanlık görevi ve demokrat olmanın gereğidir. Bu amaçla kamuoyu oluşmasına katkıda bulunacak her tür meşru çabaya omuz vermek, onurlu insanlık görevidir. 

Dreyfus Davası’nda olduğu gibi kamuoyunda oluşan algı, şöyle ya da böyle adalet mekanizmalarını da etkilemektedir. Emile Zola’nın kamuoyuna açık mektubu, bu davada adaletin sağlanmasında önemli bir işlev görmüştür. Bu bağlamda, ülkemizin yeni Uğur Mumcu’lara, İlhan Selçuk’lara ve Aziz Nesin’lere ivedi bir şekilde ihtiyacı bulunmaktadır.

Acı, kederle yoğrulmuş ve zulmün her çeşidini tatmış bu coğrafyada ancak dayanışma içinde, ayrım yapmadan adaletsizliklere karşı sesimizi yükselterek zulmü göğüsleyebilir, acıları aşabiliriz.

AV. HAYDAR AKSOY

İSTANBUL BAROSU



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları