Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye Ekonomisi ve Kriz - Prof. Dr. Duran BÜLBÜL
Ülke ekonomilerinde en önemli unsur üretimdir. Üretim bir ülke ekonomisinin tüm dinamiklerinin sağlıklı gelişmesini sağlar. Bu bağlamda, katma değeri yüksek üretim yapan ülkelerin, fiyat istikrarı, ödemeler dengesi, büyüme ve kalkınma gibi sorunları olmaz ve sosyal açıdan da gelişmiş olur.
Türkiye ekonomisi 2002-2008 arasında göreli olarak iyileşme trendi içerisinde oldu. Olma gerekçesi
ise bu dönemde dünyada ciddi
bir likidite bolluğunun yaşanmasıdır. Türkiye ekonomisi de bu durumdan olumlu
etkilendi.
Türkiye’ye ciddi bir spekülatif sermaye akışı oldu, böylece Merkez Bankası’nın döviz rezervleri arttı, bunun karşılığında TL basıldı ve faizler
düştü. Düşen faizler borçlanma faizlerini azaltarak bütçe yükünü azalttı, ülke
ekonomisi iyi yönetiliyormuş
gibi göründü ve halka böyle sunuldu.
EKONOMİK GERÇEKLER
Üretken
olmayan Türkiye ekonomisinde; sıcak para mekanizmasından iktidar yararlanarak
ekonomiyi iyi göstermiş,
kronik ekonomik sorunları olan ülkemizin dış krizlerle ve finansal bulaşma ile
sorunları daha da derinleştirmiştir.
Türk Lirası ciddi değer kaybetmekte, enflasyon artmakta, yüksek cari
açık meydana gelmekte ve borçlanma giderek artmaktadır. Cumhurbaşkanının artan
otoriterliği ve faiz politikasına ilişkin alışılmışın dışında fikirleri de krizin
derinleşmesine yol açtı.
Enflasyonla kolay kredi ve devlet bütçesiyle
desteklenen inşaat sektöründeki
patlamanın yarattığı ekonomik büyüme
döneminin sonuna
gelindi.
Aslında Türkiye’nin kendi içinde çok ciddi yapısal
sorunları olmasına rağmen öne çıkan ve krizleri daha da
çabuklaştıran sorunlar, Suriye göçmenlerinin ekonomiye yük olması, S-400 krizi,
dış siyasetteki ilişkilerin bozulması, Covid-19 hastalığı, Merkez Bankası rezervlerinin negatif
olması, Türkiye’ye yabancı yatırımcının güvenmemesidir. Türkiye
ekonomisinin durumuna kısaca baktığımızda, kronik birçok sorunun yanında
temelde iki yapısal sorun göze
çarpmaktadır.
İKİ YAPISAL SORUN
Bunlardan birincisi üretimin dışlanması, diğeri ise inşaat sektörünü lokomotif bir sektör olarak gören çarpık zihin
yapısıdır. Üretimin
dışlanması tarımsal, sınai ve diğer tüm alanlarda dikkat çeken bir durumdur. Bununla birlikte,
katma değeri yüksek sektörlerde
üretim miktarı artırılamamıştır. Katma değeri düşük olan tarımsal üretim gibi
alanlarda dahi hızlı bir şekilde gerileme ve çöküş yaşanmıştır.
İnşaat sektörünün de lokomotif sektör olarak nitelendirilmesi, ayrıca üzerinde
durulması gereken bir başka durumdur. Bu anlamda bir rol biçilen inşaat sektörü gerekli çevresel ve finansal
analizler yapılmadan yürütülmektedir. Bu sayede suni talep yaratılmakta ve
yaratılan bu suni talep yoluyla sınırlı düzeydeki tasarruflar da üretken
olmayan projelere aktarılmaktadır.
Sektörde kontrolün olmaması, analizlerden bağımsız gerçekleştirilen konut
projeleri yoluyla emlak balonlarının oluşmasına yol açmakta, bu defa devletin piyasaya müdahalesi söz konusu olmakta ve faiz
politikası, ekonomik gerçeklerin tam aksi şekilde yürütülebilmektedir.
AĞIR SÜRECİN BAŞLANGICI
Söz konusu kronik sorunlar, daha ileri ekonomik sorunları da beraberinde getirmekte ve tabiri caizse krizleri kangrenleştirmektedir. Bu krizlerin tetiklenmesinde Merkez Bankası’nın bağımsızlığını yitirmesi önemli bir rol oynamıştır. Aslında, son yapılan operasyonla siyasi iktidar Merkez Bankası’nın bağımsızlığını tamamen kaldırdığını açıkça ilan etmiştir. Merkez Bankası bağımsızlığı, ekonomi literatüründe olmazsa olmaz bir kuraldır.
Yukarıda belirttiğimiz iki temel sorun yanında diğer bir sorun ise Türkiye ekonomisinin gündelik siyasete malzeme yapılması ve bunun bizzat iktidar tarafından kullanılmış olmasıdır.
Bugün Türkiye ekonomisinin bir kriz yaşayıp yaşamadığı tartışılmış olsa da Türkiye ekonomisi
her alanda kronik ve yatay bir şekilde kriz yaşamaktadır. Döviz kurları, hissedilen enflasyon, döviz cinsinden kişi başına düşen milli gelir, işsizlik ve
kapanan işyeri sayısı gibi unsurlar krizin varlığını göstermektedir.
Krizin daha da derinleşip
derinleşmeyeceği ise siyasetin tutumuna bağlıdır. Siyasal iktidar, iktidarının
meşruiyet zeminine koyduğu kamu maliyesindeki geçmiş başarıları dahi yerle bir
etmekte, sürecin aktörlerini
ise kendisinden uzaklaştırma pahasına ekonomideki kumarını sürdürdüğünü
sanmaktadır.
SORUMLUSU SİYASİ İKTİDAR
Ekonomi politikaları, siyasal iktidarları aşan bir kimliğe
sahiptir ve devlet politikası olarak değerlendirilmeli ve öyle bakılmalıdır. Ekonomi politikaları,
gündelik siyasete alet edildiğinde ise etkileri tüm toplum tarafından
hissedilir ve bunun sonucunda siyaset yerini başka bir sürece bırakmak zorunda
kalır. Sonuçta bunun bedelini ülkemizde yaşayan yurttaşlarımız öder.
Siyasal iktidar, Türkiye ekonomisinde
bir krizin olduğunu bir türlü kabul etmemektedir ve bu krizi de refah olarak
anlatmaktadır. Ancak siyasal iktidarın bu tavrı krizin daha da derinleşmesine
neden olduğu gibi bu hamasi söylemlerle
refah diye anlattıkları bu krizin önlenemeyeceği
ve önlem alınmadığı takdirde
sorumluluğun siyasi iktidarda olduğu da açıktır.
Sonuç olarak bu durumun daha
fazla sürdürülemeyeceği, yüksek kur ve düşük faizle de ekonomik istikrarın sağlanamayacağı
ve sürdürülebilir
olmayacağı bir gerçektir. Ancak talimatla çalışan mali sistemin düşük faiz,
yüksek kur dayatmasının bedeli ise ekonomik olarak çok daha ağır bir sürecin
başlangıcı olacaktır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- Serdar Ortaç son malını da satışa çıkardı!
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!