Olaylar Ve Görüşler

Totaliter rejimlerde kadın - Prof. Dr. Ahmet MUMCU

12 Mart 2021 Cuma

Bu hafta içinde "Dünya Kadınlar Günü"nü kutladık. Bu konuda yayın organlarında çeşitli yazılar çıktı, televizyonlarda bazıları önemli sayılacak programlar düzenlendi... Bu zengin sayılacak etkinlikler şu anda en önemli toplumsal sıkıntılarımızdan biri hatta birincisi sayılacak "kadın cinayetlerinin" hızını kesmedi ve öyle sanılır ki Türk erkeğinde köklü bir zihniyet değişikliği sağlanamazsa acı verici olaylar sürüp gidecektir... Ama yazımızın konusu bu değil. 

Bugünkü Türk toplumunun bu feci evreyi aşması gerekirdi. Bunu sağlamak için çeşitli öneriler ortaya atılıyor. Bunların içinde en çarpıcı olanı kadın/erkek eşitliğinin törpülenmesi... Öyle ya, deniliyor ki “kadının esas işlevi analıktır.” Bu görevin önemi, kadının "erkeklere mahsus işlerle uğraşmaması", tüm benliğini sadece "çocuğa ve ailesine" vermesi, ayırmasıdır.

GEÇMİŞTE NASILDI?

Bu görüş demokrasinin özüne tümden aykırı. Demokrasi, istisnasız eşitlik ilkesi üzerinde kurulur ve gelişir. Toplumun dümenini sadece erkeklerin eline vermek, insanların yarısını oluşturan kadınların erkek diktatörlüğü altına girmesi demektir. Onlara dilediğiniz kadar anayasal haklar verin, toplumu yöneten erkekler bu hakların kullanılmasını kadınlara bırakmaz. Kadınlar çeşitli siyasal oyunlarla devre dışı bırakılır. Evet, oy verirler ama kime? Kendilerine egemen olan erkeklere. 

Şimdi gözümüzü bugünün Almanyası’na çevirelim: Kadın Başbakan Merkel bugün Avrupa'nın en başarılı devlet yöneticisi sayılıyor;

Avrupa Birliği’nin beyni kabul edilen komisyonun başkanı gene bir Alman kadın Von den Lehen... Federal hükümette de kadın bakanlar pek çok...

Şimdi de biraz daha geriye gidelim, 1934 yılına... Bir yıl önce Nasyonal Sosyalistler (Naziler) seçimleri kazanarak iktidara gelmiş, Başbakan ise Adolf Hitler... Hitler, yoğun bir propaganda sonucu “Alman ulusunun tek umudu” düşüncesinin Almanlara yerleşmesini sağladı. Bilinen gelişmeler sonucu Hitler demokrasiyi kaldırdı ve tam anlamı ile tek adam diktatörlüğüne geçti.

1933 ile İkinci Dünya Savaşı’nın çıktığı 1939 yılına kadar Hitler, Almanya’yı çok büyük bir güç haline getirdi.

KADININ ROLÜ NE OLACAKTI?

Nazilerin görüşüne göre Alman kadını elbette diğer ulusların kadınlarından da üstündü ama gerek zekâ gerek kavrayış bakımından Alman erkeklerinden daha aşağı düzeyde idi.

Almanya demişken, yazıyı çarpıcı bir anıyı anımsatarak tamamlamakta fayda var. Hukuk fakültesini bitirince hocam, rahmetli Coşkun Üçok beni Almanya’daki öğretmenine gönderdi. 1959 yılında öğretmenim artık emekli idi, hocamın hatırına beni kabul etti. Müthiş bir aydın idi. Üç dile de hâkimdi. Almancam hızla ilerliyor ve biz özellikle savaştan yeni çıkan ama kısa sürede gene Avrupa’nın ekonomik lokomotifi haline gelen Almanya üzerinde sohbet ediyorduk. 

KAN DONDURAN YANIT

Öğretmenim savaş sırasında bulunduğu yerin Nazi kadınlar kolu başkanlığını yapmış. Hem kendisi hem de abla dediğim zarif kızı Hitler hayranlığını atamamışlardı. Hitler’in kadınlara olan hayranlığını ve nezaketini öve öve bitiremiyorlardı. Fakat devlet yönetiminde kadının adı yoktu. Bunun nedenini sorunca kanımı donduran bir yanıt aldım: “Biz kadınlar bu işleri beceremeyiz. Saçlarımız uzundur ama aklımız kısadır.” Şaşırıp kalmıştım. Şimdi yaşamayan bu iki zarif hanımefendi acaba Merkel’e ne derlerdi diye düşünürüm hep.

Üstelik bu görüş tarzı hemen hemen bütün Alman kadınlarına egemenmiş. Nitekim kısa bir süre sonra kadınlar yüksek devlet görevlerinden alındı. Onlar artık yargıç, savcı vali olamayacaklardı. Sonrası ise malum...

PROF. DR. AHMET MUMCU



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları