Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Toprak ve İnsan - Mehmet Şakir ÖRS
Doğaya, çevreye, toprağa ve tarıma duyarlı kesimlerin yıllardır topluma anlatmaya ve kavratmaya çalıştıkları bir gerçeklik vardır. Tarımsal alanlar, tarım yapılan araziler, hayatın sürdürülebilirliği adına en değerli ve korunması gereken alanlardır.
Bu bağlamda, özellikle kentlerin çeperlerindeki tarım alanlarının betonlaştırılıp yok edilmesine karşı çıkan çevrecilerin; doğaya zararlı tesisler için arazilerinin ellerinden alınmasına direnen köylülerin eylemlerine sıkça tanık oluruz. Bu çabalar, eylemler, kimileri tarafından gereğince önemsenmez; adeta dudak bükülerek karşılanır ve çoğunlukla da küçümsenir.
Oysa doğayı, toprağı, sağlıklı gıdayı ve tarımsal üretimi savunmak,
hayatı savunmaktır. Son dönemde
yaşanan Covid-19 salgını ve deprem felaketi gibi olaylar, bu gerçekliği bir kez daha herkese, hepimize gösteriyor.
Ege depreminde yıkılan binalardan birisi. Yepyeni, en alt katı dükkan. Sadece 20 yıl önce bile etrafı tarımsal arazi olan binanın çevresi şimdi beton kaplı. Binanın kendisi de artık yok.
BAYRAKLI’DAKİ YIKIM ALANI, GEÇMİŞTE TARIM ARAZİSİYDİ
İzmir’de çok acı sonuçları olan zorlu bir depremi yaşadık. Gerçekten sarsıntı oldukça uzun sürdü ve geniş bir bölgeyi etkiledi. Neredeyse yarım asırdır hiç ayrılmadan İzmir’de yaşayan eski bir İzmirli olarak, doğrusu İzmir’de yaşadığımız en kötü sarsıntıydı demek yanlış olmayacaktır.
Deprem çok geniş bir bölgede hissedilmesine ve geniş bir alanda etkili olmasına karşın, yıkımı Bayraklı’da yaptı. Elbette bu yıkımın birçok teknik nedeni vardır. Konunun uzmanları, olayın bu yönleriyle ilgili gerekli değerlendirmeleri yapmaktadır, yapacaklardır.
Ancak bizim, bölgeyi iyi bilen eski bir İzmirli olarak dikkat çekmek istediğimiz nokta, yıkımların meydana geldiği bu alanın, çok da uzak olmayan bir geçmişte tarım arazisi olmasıdır.
Bizim gibi eski İzmirliler çok iyi anımsayacaktır; İzmir’in ana giriş yolu olan Ankara asfaltının alt tarafları, bir zamanlar Bornova’nın tarlaları ve sebze-meyve bahçeleriydi. Bir bölümü de bataklıktı. 40 yıl önce biz oralardan yürüyerek bile geçemezdik. Sonraki dönemlerde imara açılan bu yöre, yakın bir geçmişte Bayraklı Belediyesi’nin kurulmasıyla Bornova’dan Bayraklı’ya geçti.
TOPRAĞI VE TARIMI SAVUNMAK HAYATİ DERECEDE ÖNEMLİDİR
Son deprem olayının, kentleşme ve yapılaşma açılarından ortaya koyduğu çok önemli dersler vardır. Ama bizi en çok ilgilendiren ve etkileyen yönü, tarımsal arazilerin titizlikle korunması gerçekliğidir.
Bir yandan deprem, diğer yandan koronavirüs salgını gibi hayatı doğrudan etkileyen olumsuzluklar, sağlıklı yaşamın ve gıdanın önemini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Bu durum, ister istemez, doğanın, toprağın savunulması ve tarım arazilerinin korunması meselesini, yaşamsal güncel bir görev olarak önümüze getiriyor.
Yaşananların ışığında, ülkemizde, tarımımızı, toprağımızı, yerli tohumumuzu savunanların sesine daha çok kulak verilmelidir. Termik santral açmak, maden aramak ve çıkarmak, çevreye zararlı tesis kurmak, bina yapmak amacıyla tarımsal alanların yok edilmesine izin verilmemelidir. Bu konularda çevrecilerin, tarımcıların ve üreticilerin verdikleri saygın uğraşılar, içtenlikle ve yürekten desteklenmelidir.
Merkezi idare, yerel yönetimler, siyasal partiler, en başta da ana muhalefet CHP olmak üzere muhalefet partileri, bu konulara gereken ilgiyi ve duyarlılığı göstermelidir. Doğayı, çevreyi, toprağı ve ekolojik yaşamı savunma mücadelesi, etkin biçimde sahiplenilmelidir.
‘İZMİR DÜŞMANLIĞI’NA KARŞI ‘İZMİR DAYANIŞMASI’
Bir İzmirli olarak, son depremle Türkiye’nin gündemine oturan İzmir kentimizle ilgili tartışmalar üzerine de düşüncelerimizi kısaca paylaşmak istiyoruz. Bazı sapkın kötü niyetlilerin, özellikle sosyal medyaya yansıyan “İzmir düşmanlığı” ve İzmirlilerle ilgili yakışıksız ifadeleri, biz İzmirlileri derinden üzmüştür.
Oysa İzmir, Türkiye’nin en çağdaş ve aydınlık kentidir. Bilinen ve sıkça yinelenen tanımıyla ülkemizin dünyaya açılan penceresidir. Böylesi zamanlarda, “İzmir düşmanlığı” yapmak ve bunu uluorta kusmak, kimseye yarar sağlamaz. Üstelik İzmirlilerin genel kabul görmüş hasletlerini de kirletemez ve gölgeleyemez.
Koronavirüs salgını sürecinde de İzmirliler, dayanışmanın, paylaşmanın ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini göstermişlerdi. Geçmişten günümüze “barışın, demokrasinin, özgürlüğün ve hoşgörünün kenti” olarak bilinen İzmir, bütün bu bilinen hasletlerine “dayanışmanın kenti” olma özelliğini de eklemişti. Son yaşanan deprem olayı, inanıyoruz ki İzmir’in bu özelliğini daha da perçinleyecektir. İzmir, bu yönüyle de bütün ülkeye örnek olacaktır. Bu zor günlerde İzmir’de yaşanan insani güzellikler, bunun somut göstergesidir.
İzmir depreminden ve bu depremin eski tarım alanları üzerine yükselen yapılaşmalarda yarattığı yıkımdan hareketle; tarımsal alanların korunması ve toprağa, tarıma ve tarımsal üretime-üreticiye sahip çıkılması çağrımızı, bir kez daha yineliyoruz. Son olayda da görüldüğü gibi doğa ve hayat, kendisine yönelik yanlışlıkları ve hataları affetmiyor!..
MEHMET ŞAKİR ÖRS
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İki ünlü markanın balları sahte çıktı!
- 'Üs bölgesi' kamera görüntüleri ortaya çıktı
- Atatürk 'sticker'ına basan kişiyi uçarak dövdü
- 'Sessiz katil' konusunda önemli uyarılar
- Yazarımız Meydan'dan, Acemoğlu'na 'Atatürk' yanıtı
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Alnı secdeye düşenlerin iktidarında...'
- Bahçeli'nin videosu neye işaret ediyor?