Olaylar Ve Görüşler

‘Sessizlik aptalların erdemidir’ - Prof. Dr. Akif ERGİN

31 Ağustos 2022 Çarşamba

Çevremde “aydın” geçinen, “Merak etmeyin, gelecek çok güzel olacak...” diyerek aklınca umut pompalayan ve konuşup da hiçbir şey yapmayan, geleceğin yükünü denk yapıp başkasının sırtına vuran o kadar çok kişi var ki! Oysa, aydın, umut ile başarının arasına eylem koyar, mücadele koyar.

Topluma umut vermek, toplumun geleceğinden umutlu olmak, bence, ancak ve ancak o toplumun iyiye ve güzele yönelik mücadelesinde çabası olanların hakkıdır. Mücadeleye omuz vermeden sadece umut vermek tembelliktir, fırsatçılıktır, cepheye başkalarını sürmek için yapılan provokatörlüktür.

SORUMLULUKLARIMIZI SORGULAMAK

Dostoyevski, “Hepimiz her şeyden sorumluyuz” diyerek bizleri toplumsal ve siyasal olaylardaki payımızı sorgulamaya çağırıyor.

Faruk Erem’in “Bir Ceza Avukatının Anıları”nda okumuştum yıllar önce: Vaktiyle bir hanımefendinin hayat kadını olmasında sorumluluğu olduğunu düşünerek hem kendi adına hem de toplum adına bir hâkim özür dileme erdemi gösterirken şimdilerde adaletsizlikler, kabul edilemez uygulamalar karşısında toplum ne yapıyor, toplumun aydın geçinenleri ne yapıyor?

Aydınsak, önemli konularda düşündüklerimizi, çözüm önerilerimizi konuşarak, yazarak, resmederek ya da çığırarak, hem de avaz avaz çığırarak dile getirmemiz gerekiyor. Gelin görün ki birileri nara atarken bize de “sus” deniliyor. “Sus” denilmese de aydın geçinen öteki birileri de durumdan vazife çıkarıp susuyor; laf aramızda konuşandan da kaçıyor!...

ORMAN BÜLBÜLLERİ

“Söz gümüşse sükût altındır” dediler. “Dilini tut, danayı güt” dediler. “Bülbülün çektiği dili belasıdır” dediler. “Dil susmayınca baş esen olmaz” dediler. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” dediler. Daha da ileri gittiler, birisini övmek için “Ağzı var dili yok” dediler. Dediler de dediler... Ne yazık ki susmanın erdem olduğunu bellettiler...

Ama düşünceler, hak aramalar, zulme karşı başkaldırmalar “küreselleşme” kavramı icat edilmeden yüzyıllar önce küreselleşmişti. On altıncı yüzyılda Francis Bacon, “Sessizlik aptalların erdemidir” derken yirminci yüzyılda Martin Luther King, “Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor” diyordu. Aynı yüzyılda aydınların suskunluğuna George Orwell isyan ediyordu: “Zulüm ve işkenceye kıllarını kıpırdatmadan seyirci kalan eğitimli kişiler körlükleriyle mi aşağılıktır, yoksa vicdanlarıyla mı bilinmez.”

Günümüz Türkiyesi’nde ise konuşması gereken yerlerde konuşmayıp, daha açıkçası kaçak güreşip güzel fikirlerini başka ortamlarda dile getirenlerden geçilmiyor. Betül Mardin’in uyardığı gibi “Bülbül ormanda ötmüş kimse duymamışsa, ötmemiş sayılır”.

Uyarının daha sertini bir açıklamasında, bir siyasal partinin basın sözcüsü yapmıştı: “Bugün zulme karşı gelmeyenler yarın zalimin zindanında yan yana gelirler.”

PROF. DR. AKİF ERGİN

EMEKLİ ÖĞRETİM ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları