Olaylar Ve Görüşler

Şeriat devleti tehlikesi - Ahmet Babür YAZICIOĞLU

23 Ocak 2023 Pazartesi

İktidar, ülke yönetimindeki ilk yıllarında bir mehter yürüyüşçüsü gibi idi. Cumhuriyet kazanımlarına karşı bir adım attığında, toplum tepki gösterirse geriye, göstermez ise ileri doğru yeni bir adım atmaktaydı. Ancak önce 2010 referandumu ve sonra 2017 cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra, artık mehter yürüyüşçüsü bugün bir uzun mesafe koşucusu gibi bir şeriat rejimine doğru koşmaktadır. Bugün, başta insanı ve doğası olmak üzere ülkenin tüm birikimleri büyük bir hoyratlıkla tüketilmektedir. Başta yargı olmak üzere eğitim ve sağlık kurumları çökmüştür. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarlarına her geçen gün yenileri eklenmektedir. Seçilmiş yerel yöneticiler, seçilmiş politikacılar, aydınlar, gazeteciler ve 28 Şubat darbe palavrasıyla emekli generaller hukuksuz şekilde hapislerde tutulmaktadır.

Türkiye İran olur mu? Yıllardır, bize bir şey olmaz, ülkemiz Cumhuriyet kazanımlarının sağlam temelleri üzerine oturmaktadır, endişe edecek, korkacak bir şey yok, şeriat mı gelecek? Yok canım, benzeri öngörüden uzak, aymazlık dolu değerlendirmeler ile maalesef bugünlere gelinmiştir. 

Bugün durum maalesef hiç de iç açıcı olmadığı gibi, tehlike her zamankinden çok daha büyüktür. Yargıyı ve devletin bütün kurumlarını kontrolü altına alan tek bir kişiye, yağma düzeninin devam etmesini isteyen taraftarlarına ve mevcut yapının sürmesinin kendi çıkarları ile örtüştüğü anlaşılan emperyalist ülkelere ve destekçisi bazı Arap ülkelerine karşı muhalefet güçlerinin işi hiç de kolay değildir.

NE YAPMALI?

1- Ülkemizin İran gibi olmasını istemeyen başta muhalefet partileri olmak üzere bütün kitle örgütlerinin ve toplum kesimlerinin şeriat devleti tehlikesine karşı amasız, koşulsuz şekilde bir araya gelerek birlikte hareket etmelerinin kaçınılmaz ve yaşamsal bir zorunlulukk olduğu görülmektedir.

2- Muhalefet helalleşme ve türban gibi dinci çevrelere şirin görünecek söylemleri bir kenara bırakarak, bugün yaşananların Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşmanın bir sonucu olduğu, ülkenin geleceğinin ancak bilim ve aklın hâkim olduğu bir yönetim sisteminde var olabileceği topluma açık ve anlaşılır bir dille anlatmalıdır. 

3- Cumhurbaşkanının üçüncü kez seçilebilmesi ancak muhalefet partilerinin desteği ile Meclis’ten erken seçim kararı çıkması ile mümkün olabilecektir. Muhalefet bu desteğine karşılık seçimde parmak boyası şartının getirilmesini istemelidir. Aksi halde aynı kişinin üçüncü kez seçilmesine onay vermemelidir.

4- Muhalefet partileri ve tüm toplum, seçmen listelerinin izlenmesinden, seçim sandıklarına sahip çıkılmasına kadar tüm seçim sürecine sahip çıkmalıdır. Ayrıca, iktidarın vatandaşlık vererek seçimde oy kullandırmak istediği sığınmacılara ait kayıtlar ve ilgili yasalar araştırılmalı, bulundukları ülkenin dilini dahi konuşamayan bu insanların seçimde oy kullanmaları önlenmelidir. Yüksek Seçim Kurulu’nun, 2017 referandumu ve ilk İstanbul Belediyesi seçimlerindekine benzer olası hukuk tanımaz uygulamalarına karşı tüm muhalefet partilerinin ve toplumun sorumluluk almaları bu defa yaşamsal önemdedir.

AHMET BABÜR YAZICIOĞLU

YÜKSEK KİMYA MÜHENDİSİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları