Olaylar Ve Görüşler

Sağlığın Ekopolitiği ve Aşı - Dilek KARAFAZLI

29 Aralık 2020 Salı

Covid-19 pandemi salgınının ardından, dünya devletleri sağlık hizmeti sunumunda neo-liberal ekonomi politikalar çağında yeniden baş aktör olarak sahnede yerini almış durumdalar. Çünkü görüldü ki halk sağlığı yoksa üretim yok, sanayi yok, sosyal alanların kısıtlanması nedeniyle hizmet alanı gibi sektörler yok olmanın eşiğinde ve nihayet ekonomik çöküşler kapıda!

Koronavirüs aşısının bulunması ise koruyuculuğu, koruyuculuk süresi, yan etki tartışmalarına rağmen yeni bir umut kapısı. Ancak buluşçularının özel şirketler olup tedarik ve uygulayıcısının devletler oluşu halk sağlığı politikalarının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğine işaret ediyor.

Salgının önlenmesine dönük alınan bir dizi tedbirler ekonomik zorlukları beraberinde getirdi. Tekrar görüldü ki, aslında devletler toplumun sosyo-ekonomik en alt kesiminin emeğine bağlı olarak ekonomilerini dinamik kılabiliyor. Kapitalizmin en önemli kaynağı emek gücü, çokuluslu ilaç/aşı şirketleri tarafından değil, bizzat devlet tarafından korunmak zorunda! Üstelik hiçbir sınıf, dil, din, ırk fark etmeksizin birimizin sağlığının ötekine bağlı olduğu koşullar altında.

SOSYAL DEVLET AŞINMASI

Hatırlanacak olursa I. Dünya Savaşı hemen sonrasında büyük buhran” olarak da anılan 1929  ekonomik krizi ile ülkelerin iktisat politikalarında büyük değişimler yaşanmış, paradigma değişimine gidilmişti.  Özellikle Avrupa’yı etkisi altına alan devletin ekonomideki düzenleyici rolü ile Sosyal Devlet” programı uygulanmaya başlanmıştı. Savaşların ardından devletlerin güçlü sosyal güvenlik yapısı ile güçlü ekonomilerin inşası toplumsal gereksinimleri karşılamak amaçlı akıl edilmiş bir ekonomik olguydu. Üretim ve tüketim için sağlıklı bireylere ihtiyaç mecburiydi. Yıkım geçirmiş merkez kapitalist ülkelerde kapitalizmin restorasyonu da bu nedenle gerekliydi.

1980 sonrası neo-liberal politikalar ve küreselleşme olgusunun da sonucu olarak sağlığın kamusal bir devlet projesi olma politikası aşınmış,  Avrupa’da da sekteye uğramıştı. IMF ve DB gibi kuruluşların dış borç krizinde ve gelişmekte olan ülkelerde uygulamaya soktuğu programlar ise bir dizi reformlar” adı altında aynı tarihlerde başta Şili, Arjantin, Meksika, Hindistan olmak üzere  sonraki yıllarda 60’ın üzerindeki ülkede uygulanmaya başlanmıştır (Hamzaoğlu 2011: 27). 

Türkiye’de bu reformlar AKP iktidarlarında Sağlıkta Dönüşüm Projesi” adıyla uygulamaya konulmuştu.

BİLİMSELLİKTEN UZAK

Dünyada sağlık hizmetlerinin sunumu ve finansmanında kamu ve özel kurumlar ile ilaç şirketleri gibi aktörler her zaman bir arada bulunmuşlardır. Sağlık sektöründe etkinliği artan çokuluslu şirketlerin (ilaç, aşı vs.) varlığı ve büyük ticari hacmi elbette aşıyı da ekonomik açıdan -bilimsel değil- tartışmalı hale getirmiştir.

2020 yılı verilerine göre küresel ilaç sektörünün 1.3 trilyon dolara, aşıların bundaki pazar payının ise yaklaşık yüzde 20’ye ulaştığı düşünülürse elbette bu tartışmaların olması normaldir.

Bugün hangi ülkeden (şirketten) aşı alınmalıdır tartışmasının altında yatan temel meseleye piyasadaki rekabet olarak da bakmak gerekir. Aşı karşıtlarının dayanağını oluşturan, dikkat çektikleri temel unsur da budur. Oysaki bilim, bilimsel bilgi evrenseldir. Kanıtları üzerinden tartışılabilir. Gündemdeki tartışmaların bilimsellikten uzaklaşması üzücü ancak şaşırtıcı değildir. 

AŞI UYGULAMASI

Covid-19 pandemisi toplumsal sınıfların çıkarlarının birbirlerine doğrudan bağlı ve borçlu olduğu gerçeğini bize hatırlatıyor. Emekçi kesimin evinde kalamamasının tek nedenini sadece devletin kasasında sosyal yardım yapacak kaynağın olmayışı olarak açıklayamayız. Sermaye sınıfının birikimlerinin sekteye uğraması ve zaten büyük bir krizin içindeki Türkiye’nin ekonomi pratiğinin buna bağlı olması da önemli bir mesele olarak gündemini koruyor.

O halde, emeğin gücü ve kudreti bu kadar görünür olmuşken esnafından işçisine tüm ekonomik kaygılarınızı gidermek için aşı uygulamanıza sınıfsal bakılmasını önermek sorunlu olmayacaktır. Alt ekonomik sınıf, sağlık çalışanlarıyla birlikte aşılamada öncelikli tutulmalıdır.

Sağlık Bakanlığı sorumlularının hatırlaması zorunludur. Vatandaşlara hangi plan ve programla aşılamanın yapılacağı bilgisi henüz bilinmemektedir. Sürecin şeffaf yönetilmesinin Covid-19 virüsüyle mücadelesi yanında halkın psikolojisine de iyi geleceği muhakkaktır.

DİLEK KARAFAZLI

Kaynakça

 

Hamzaoğlu, O.2011. Sağlık Reformu Pandemisi: Neden ve Nasıl? Sağlığın Ekonomi Politiği” Kapitalizmin Krizi ve Sağlık içinde (s.25-29) der. Türk Tabipler Birliği. Ankara: TTB Yayınları




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları