Olaylar Ve Görüşler

Rusya-Ukrayna-NATO üçgeninde Türkiye ne yapmalı? - Prof. Dr. Nurşen MAZICI

28 Şubat 2022 Pazartesi

ABD öncülüğünde Batılı devletlerce, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi, demokratik özgür ve egemen devlet toprağına müdahale olarak nitelenip sert bir biçimde kınandı. Rusya’ya karşı yaptırımlar başladı. Bu krizin arka planını anlamak için önce bir analiz yapmak gerekir. 

Demokratik devletlere destek ve komünizmin yayılmasını önlemek üzere kurulan NATO’nun yayılmasından korktuğu komünizm, 1990’larda çökmüş, 14 komünist Varşova Paktı üyesi devlet, serbest piyasa ekonomisine ve çok partili hayata geçmiştir. Ancak son yıllarda NATO’nun kuruluş amacına aykırı biçimde, Doğu Avrupa’daki devletlerin NATO’ya hızla alınmasının, demokrasiyi, kapitalizmi benimsemekle ilişkisi olmadığı anlaşılmıştır. Polonya veya Bulgaristan’ın, Rusya’dan daha demokrat oldukları söylenemez. Amaç, serbest piyasa ekonomisi ve serbest seçimler olsaydı NATO, öncelikle Perestroyka ve Glasnost politikasıyla Rusya’yı NATO’ya davet etmeliydi. Dahası, Fas’tan Afganistan’a dek 22 ülkenin sınırlarını değiştirmek için uygulanan Büyük Ortadoğu Projesi, sonra Arap Baharı, Mısır, Libya, Suriye, Irak, Afganistan başta hiçbir Ortadoğu ülkesine demokrasi ve özgürlük getirmedi. Bu nedenle son 30 yılda dünyada ABD karşıtlığı hızla arttı. ABD’de bile Biden’ın, yüzde 56 oranında dış politikasından memnun olunmadığı, dünya genelinde bu oranının yüzde 70’lerde olduğu dikkate alınmalıdır. 

ABD’nin tek başına dünya imparatoru olma stratejisiyle tüm dünyayı tek başına kontrolünde tutma isteğinin Türkiye açısından değerlendirilmesine gelince, Türkiye, ikincisi Dünya Savaşı sonrası bir savunma örgütü olarak kurulan NATO’nun 70 yıllık üyesi, demokratik değerleri korumak için kurulan Avrupa Konseyi’nin 73 yıllık kurucu üyesidir. 146 yıllık parlamenter anayasal sistem (1876), 114 yıllık (1908) çok partili seçim deneyimine sahiptir. 1970’lerde Akdeniz ülkeleri arasında Fransa’dan sonra en iyi demokrasiye sahip ülkeydi. Ancak askeri darbeler ve bazı hükümetlerin uyguladığı popülist politikalar nedeniyle, 1980’den beri demokrasi sicili pek temiz olmamıştır.

ABD-TÜRKİYE SORUNLARI 

Bu süreçte gerek ABD’yle ikili, gerekse NATO çerçevesinde geliştirilen ilişkiler, çoğu kez Türkiye aleyhine sonuçlanmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: 1960’ta U-2 füze krizinde ABD’nin SSCB’ye karşı güvenliğinde Türkiye’yi feda etmesi, 1964 Jonhson Mektubu. 1975 silah ambargosu, ABD’nin Yunanistan’ı ve Ermeni soykırım iddialarını desteklemesi, Türkiye’deki üç askeri darbeyi teşvik etmesi, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin düzenleyicisi olması, İncirlik Üssü’nün amacı dışında kullanılması talebi, CAATSA yaptırımlarının Türkiye’ye uygulanması. F-35 alımlarının durdurulması, Doğu Akdeniz’de petrol araması. 

Sonuçta Türk kamuoyunda ABD karşıtlığı yüzde 90’lara ulaşmıştır. Kuşkusuz Rusya’yla ilişkilerde de anlaşmazlıklar vardır. Ancak Doğu Akdeniz, Libya, Suriye sorunlarında Türkiye-Rusya ilişkileri önemlidir. İki ülkenin ticaret hacmi ve karşılıklı yatırımları da dikkate alındığında Rusya’yla ilişkilerin sürdürülebilirliği daha olası görünmektedir. Bu bağlamda Rusya-Ukrayna-NATO krizinde Türk dış politikası, üç madde de incelenebilir. 

• Sultan 2. Abdülhamit, emperyalist devletlere karşı “denge politikası” izleyerek imparatorluğun ömrünü 30 yıl daha uzatmıştır. Kuruluş yıllarında Atatürk, dostluklara fazla güvenmeyip, düşmanlıkları fazla abartmadan ülke çıkarlarını gözetmiş, ekonomik bağımsızlığın sağlanması yönünde dış politika izlemiştir. 

ÇOK YÖNLÜ POLİTİKA

• Yeni dünya düzeni belirlenirken merkez üssünün, pek çok açıdan Avrasya coğrafyası olacağı belliydi. Bu nedenle ABD Avrasyası, AB Avrasyası, Rus Avrasyası, Çin Avrasyası gibi Türk Avrasyası stratejisi oluşturulmalıdır. Bir başka gücü desteklemek, argo deyimle “yancılık”, “şakşakçılık” yapmak yerine, ülkemizin çıkarları doğrultusunda çok yönlü bir politika izlenmelidir. 

• NATO’nun 3. büyük ordusuna sahip 70 yıllık üyesi olan, dünyanın 20 büyük ekonomisi arasında bulunan Türkiye’nin ABD’yle ilişkileri, NATO’ya üye olmak isteyen Ukrayna’ya anlatılmalıdır. Ukrayna’ya insani yardım yapılmalı, çatışmanın bitmesi için diplomatik arabuluculuk hızlandırılmalıdır.

Yazıyı şu soruyla bitireyim: Serbest piyasa ekonomisine geçişle birlikte uygulanan “güvenlikçi politikalar” çerçevesinde, başta ABD olmak üzere dünyada gerçek demokrasiyle yönetilen bir ülke var mıdır? 

PROF. DR. NURŞEN MAZICI

SİYASET BİLİMCİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları