Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Pik’lere Doymayan Hukuksuzluklar - Prof. Dr. Mesut GÜLMEZ
Arkası kesilmeyen hukuksuzluk “pik”lerinden birine, geçen aylarda tanık olmuştuk. Bir derece mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararına meydan okumuştu! Devlet için, Covid-19’un “pik”lerinden çok daha yaşamsaldı bu! Çünkü anayasanın bir maddesiyle sınırlı değildi anlamı ve etkisi.
Oysa AYM, bu meydan okumanın hukuksuzluğunu, insan hakları sözleşmelerinin yargı organları için getirdiği yükümlülüklerin içeriğiyle ilgili kararlarında ortaya koymuştu. 2013 ve sonrasında, bireysel başvurular yoluyla verdiği birçok kararında, ihlalleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına ve ILO denetim organları kararlarına koşut olarak değerlendirirken salt hakları çiğnenen kişilere tazminat ödenmesine karar vermekle yetinmedi. Derece mahkemelerine, ulusal üstü insan hakları sözleşmelerini ve içtihatlarını doğrudan uygulama buyruğu da verdi.
ELEŞTİRİ BAĞLAYICI OLAMAZ
AİHM’nin, 22 Aralık 2020 tarihli Demirtaş kararı üzerine yapılan resmi açıklamalarda, daha önceki yaklaşımların yinelendiği görülüyor.
Kuşkusuz, AİHM kararları da içerik ve yöntem yönlerinden hukuksal ve hatta siyasal eleştirilere açıktır. “Katılmıyorum, saygı duymuyorum, siyasaldır” yolunda değerlendirmeler yapılabilir. Bu da AİHM’nin güvencesi altındadır. Ama “derhal” uygulanması ertelenemez. Kararları, “doğrudan uygulanması” anlamında bağlayıcıdır. Yükümlülük, yalnızca tazminat ödemekle yerine getirilmiş sayılmaz.
Unutulmamalıdır: AİHM’ye bu yetkiyi Türkiye tanıdı. Sözleşmeyi, ulusal hukukun üstünde olan bir parçası yaptı.
AKP’NİN EKLEDİĞİ ÜÇÜNCÜ CÜMLE
İnsan hakları sözleşmelerinin ulusal yasalardan üstün olduğunu öngören bu kural, 7 Mayıs 2004’te, anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına üçüncü cümle olarak eklendi. “Yetmez ama evet”li 2017 referandumunda da dokunulmayan bu fıkra, yürürlüktedir ve şöyledir: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
AKP grup başkanvekilleri ile 193 milletvekilinin verdiği kanun teklifinin genel gerekçesinde, anayasa değişikliklerinin amacı şöyle açıklanmıştı: “...Dünyada gelişen yeni demokratik açılımlara uyum sağlanması ve bu açılıma uygun bir şekilde temel hak ve hürriyetlerin, evrensel düzeyde kabul edilmiş standart ve normlar ile Avrupa Birliği kriterleri seviyesine çıkarılması amacıyla kanunlarımızda düzenleme yapılması ihtiyacı temel yasamız olan anayasada da değişiklikler yapma zorunluluğu doğurmuştur.”
Anayasa Komisyonu Başkanı’na göre de değişiklikler, “Avrupa Birliği ile müzakerelere başlama yolunda destek olacak bir paket” idi. Asıl amaç, 2004 sonunda, Avrupa Birliği’nden “müzakerelere başlama tarihi” almaktı…
AYM’NİN YERLEŞİK KARARLARI
AYM, birçok kararında, derece mahkemelerine, ulusal üstü insan hakları sözleşmelerini ve içtihatlarını doğrudan uygulama buyruğu verdi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Medeni Kanunu arasındaki çatışmaya ilişkin bir kararında, “derece mahkemeleri”nin AYM kararlarına uymama yetkisinin bulunmadığını şöyle vurguladı:
“...Uyuşmazlığı karara bağlayan derece mahkemelerinin, AİHS ve diğer uluslararası insan hakları antlaşmaları ile çatışan 4721 sayılı kanunun 187. maddesini kararlarına esas almayarak, başvuru konusu uyuşmazlık açısından anayasanın 90. maddesi uyarınca uygulanması gereken uluslararası sözleşme hükümlerini dikkate alması gerektiği sonucuna varılmaktadır(…)
Türkiye’nin usulüne uygun olarak onaylayıp taraf olduğu sözleşme iç hukukta doğrudan uygulama kabiliyetini haizdir.”
Kısacası, ulusal hukukun, ulusal üstü insan hakları ortak hukukuna uygun olarak yorumlanması ve doğrudan uygulanması, yerleşik bir Anayasa Mahkemesi içtihadıdır. Bu yaklaşım, hem son fıkranın hem de AYM kararlarının bağlayıcılığının kapsamadığı erk, yönetsel makam, kuruluş ve kişi bulunmadığını belirten kuralın gereğidir.
HUKUK DEVLETİNE BAŞKALDIRI
Bir derece mahkemesinin kendisini AYM ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi yerine geçirmesinin
adı, insan haklarına saygılı ve dayalı hukuk devletine bir başkaldırıdır.
Hukukun bittiği bundan öte
bir nokta olamaz. “Bizi
bağlamaz” yaklaşımının anlamı, anayasada ve ulusal üstü insan hakları sözleşmelerinde tanınıp güvenceye alınan, Avrupa Konseyi ve
Avrupa Birliği’nin ortak kurucu ilke ve değerlerini tanımamaktır. Dilerim bu “siyasal” tutum, Avrupa Konseyi
üyeliği sorununun gündeme getirilmesi noktasına vardırılmaz.
PROF. DR. MESUT GÜLMEZ
EMEKLİ ÖĞRETİM ÜYESİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'O saraya, ben davaya’