Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Pandeminin Etik Sonuçlarına Bakış Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN
COVID 19’un klinik tablosundaki ağır bulgular ve hastaların hastalığı geçirmelerine rağmen uzun süre semptomlarla mücadele etmesi hastalığın esrarengiz yönünü destekliyor. Ancak şurası kesin ki, böyle bir hastalığın var olmadığını düşünenler dahi artık bu konuya karşı temkinli yaklaşıyorlar. Bir dönem hastalığın laboratuvar ortamında üretildiğini söyleyenlerin komplo teorilerinin aksine, bugün hastalığın nasıl ortaya çıktığından çok tedavi ve aşı araştırmalarına yoğunlaşılması, ilk şokun atlatıldığını gösteriyor.
COVID 19 modern diye adlandırılan tıp dünyasına modernliğin ölçülerini sorgulatacak bir ders verdi. Ancak daha da önemlisi, bu hastalığın turizm, ziraat, lojistik, gıda tedarik zinciri, ekonomi, turizm, sosyal ve toplumsal yaşam, bireysel hak ve özgürlük alanı, etik, hukuk anlamında farklı yönleriyle yüzleşildi. Bu yüzyılda etik sonuçları diğer sonuçlardan öne geçmiş COVID 19’un genel anlayışı, bilinen doğruların yanlışını ortaya çıkarması açısından önemlidir.
"Birey kavramının üst değer haline dönüştüğü insan merkezci" bir yaklaşımı destekleyen sistemin, doğa ve diğer canlılara bakış açısını geliştirmesi gerektiğini vurgulayan bu tablo umarım ki, kalıcı ve güzel kazanımlar bırakır ve yeni, doğru bir alışkanlığı sağlamlaştırır. Etik ve ahlâki ilke ve değerler sisteminin bir parçası olmayı hedefleyen yeni bir sistemin öngörüsü şimdi fark edilmiş durumdadır. Klinik sonuçlardan etik sonuçlara uzanan yolda COVID 19’un önemli aşamaların belirginleşmesine katkısı olduğuna inanıyorum.
PANDEMİNİN YOKSULLUĞA ETKİSİ
Tüm ülkelerde farklı şekillerde etkisini gösteren pandemi neticesinde alınan önlemler, tedbirler, sokağa çıkma yasakları nedeniyle işe gitmelerin aksaması, evde çalışma ve işten çıkarma gibi durumlar yüzünden işsizlik ve yoksulluk tehlikesiyle karşı karşıya kalınmıştır.
Ülkelerin hazırlıksız yakalandığı bu süreçte üstü kapalı ekonomik bir kriz yaşanmıştır. Maaş, sigorta veya diğer desteklerin sağlanmasındaki yetersizlik ekonomiyi çeviren çarkların kesintiye uğramasına sebep olmuştur. Çözümsüzlüğün etki ettiği kitlelerdeki yoksulluk beraberinde psikolojik ve sosyal sıkıntıları getirmiştir.
Yoksulluğun büyümesi halinde endişe verici gelişmelerin ortaya çıkması mümkündür. Bazı ülkelerde sokağa çıkma yasaklarına karşı gösterilen itiraz ve protestolar bunun bir örneği niteliğinde olabilir. Pandemide hastalığın bulaşma riski ile işsizliğin çoğalma riski yüzünden bir tercih yapmak zorunda kalınarak, ekonominin devamı için kısıtlama süreleri kimi ülkelerde kısa tutulmuş, bu yüzden enfekte vaka ve ölüm sayılarında artışlar görülmüştür.
Pandeminin yeni mutasyona uğrayan virüsle çeşitleriyle sürmesi ve 3. dalga riskinin artması halinde bu tablonun daha da ağırlaşma ihtimali vardır.
SERBEST DOLAŞIM HAKKI KISITLAMASI
COVID-19 tehlikesi birçok ülkenin
karantina tedbirlerine yönelmesine
sebep olmuş, uluslararası ve ulusal seyahatle ilgili ciddi kısıtlamalara
gidilmiştir. Keyfi nitelendirilmemesi gereken, bütünü koruyucu özelliği olan bu yasakların bireylerin hak
algısı ve psikolojik yapısı üzerinde olumsuz etkileri gözlemlenmeye başlanmıştır.
2020 yılının yaz
aylarında turizm açısından yaşanan gerileme, bunun doğal bir sonucudur. Seyahat
özgürlüğü kısıtlamalarının
sosyalleşme ve kişisel gelişimi engelleyeceği endişesini taşıyanların buna
itiraz etmesi söz konusudur.
Ancak halen etkin olan mutasyonlu virüs bulaş etkisi yüzünden şu an için başka
yapılabilecek bir şey yoktur.
Ülkelerin
aşı uygulamalarına başlamasının
ardından önerilen bir başka
husus, aşı olanların seyahat hakkı alabilmesi için aşı pasaportu verilmesine ilişkin öneridir. Ancak burada her ülkenin farklı
bir yaklaşım tarzı belirlemesi gündemdedir. Bir şekilde doğru bir tavır gibi görülmesi düşünülen bu yeni
gelişmeye kişisel hak ihlali gözüyle
bakanların yaklaşımı sorunu derinleştirmektedir. Şu an için her ülkede yeterli doz aşının temin edilememiş olması, buradaki
asıl etik ikilemdir. Bunun, hastalığın sürmesi halinde birkaç yıl içinde aşılması gündeme gelebilir.
ESKİ NORMALE DÖNME ÖZLEMİ
Pandemi sürecinde yaşanan en büyük özlem, her seferinde tekrarlanan eski
normale dönme çabaları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Eski
normalin uzun bir süre daha olamayacağına ilişkin fikirlere rağmen bu konuda
ısrarcı olunmasının temel nedeni, eski alışkanlıkların bir yaşam biçimi haline dönüşmüş olmasındandır.
Doğaya zarar veren, öngörüden ve sağduyudan uzak tutumların hastalık sürecinden sonra
yeniden gözden geçirilmesi gerekirken, kolaycılığa
kaçılması ve aynısını tekrarlama eğiliminin sürdürülmesi ısrarcı ve inatçı bir
yaklaşımdan başka bir şey değildir.
Oysaki COVID-19’dan sonra gelenekselleşmiş yanlışların değişmesi gerekmektedir. Ekonomik çarklar üzerinden kurgulanmış
maddiyata dayalı bir yaşam biçiminin
manevi ve duygusal olanı önemseyen bir biçimle değişimi sağlanmalıdır. Bu konuda felsefe, etik, sosyoloji
alanı akademisyenlerinin yol göstericiliğine
ihtiyaç vardır. Tabii ki ülke yönetimlerinin
de bunu dikkate alması ve değişime ortak olması gerekmektedir.
Buradaki temel
yaklaşım şöyle özetlenebilir:
Eski normale dönmek
kolaycılıktan ve aynısını yapmaktan başka bir şey değildir. Yeni ve doğru olanı yapmak,
etik ve ahlaki olana yönelmek,
bunun özlemini hissetmek
gerekmektedir. Sonu ne zaman geleceği bilinmeyen bu hastalık tablosunu yaşarken
eski normali arzulamanın akıl ve mantıkla izah edilebilir bir yönü yoktur.
ANOMİ TOPLUMLAR TEHLİKESİ
COVID-19 pandemisi sürecinde alınan tedbir, önlem ve kısıtlamalara yönelik bireysel veya toplumsal karşıt
refleks geliştirilmesi, anomi toplumların oluşmasına, antisosyal bir tavır ve
tutum sergilenmesine kadar gitmiştir. Bu süreçte, maske takmamak, fiziksel mesafeye özen göstermemek,
PCR testi pozitif olduğu halde karantinada kalmayıp kaçmak ve topluluklara karışmak, sosyal
izolasyona uymamak kural tanımazlığın örnek olgularıydı.
Kendi tespitime göre 2013 yılında dünyada tamamlandığını ileri sürdüğüm etik ve
ahlaki kırılmanın ardından gelişen olaylar ve örnekler bireylerin, toplumların hızlı bir şekilde ilke ve
değerlerden soyutlanmış, kurallara uymayan anlayışlar geliştirmesine sebep
olmuş, bunun sonuçları ise özellikle 2020 yılındaki pandemi sürecinde tamamen su yüzüne
çıkmıştır.
İlkesiz veya kuralsız gibi hissetmek ve davranmak, başıboşluğun içine sürüklenmeyi
hızlandırmaktadır. İnsanın başıboş bir canlı olmadığından hareketle,
toplumların bu olumsuzluğun girdabına kapılmasını önleyecek yeni yaklaşım
tarzları üzerinde çalışılmalıdır.
Buradaki önerim, etik ve
ahlaki sağaltım yöntemleri
kapsamında rol modellerin çoğaltılması,
bununla ilgili yapılacak çalışmalara
destek verilmesidir.
ETİK GÖSTERGELERE ETKİ EDEN BİR PANDEMİ
Doğru düşünme
ve doğru eylem açısından belli bir bilinç bulanıklığı oluşturan COVID-19, bir
süre daha bu etkisini sürdürecek gibi görünmektedir. Viral bir hastalığın geniş kitlelerdeki etik göstergelere etki ederek değerler
sistemini sarsması, anlayış ve
algılama unsurlarını zedelemesi tedirginlik vericidir. Ancak umutsuz
olmadan, karşımıza çıkan
olumsuz tablodaki yanlışları fark ederek bunların doğrusu ile yer değiştirmesini sağlayacak anlayışların savunulması
ve bunların örnek kılınması
gerekmektedir.
Etik ve ahlaki göstergeleri
bozan bir etkinin iki sonucu söz
konusudur: Ya gelişen bu kötü
anlayış yeni normal gibi algılanacaktır ya da bundan kurtulmak için yeni bir etik anlayış ortaya
çıkacaktır. Entropinin uzun soluklu bir düşünce biçimi olmadığını göz önüne aldığımızda, yeni etik bir anlayışın doğuşunu ve gelişini beklemek daha doğrudur.
Elbette ki bütün yeni değişimler hemen bir anda gerçekleşmez.
Bir yer değiştirmenin,
farklılığın söz konusu olduğu
bu tür durumlarda eskinin yerine yeninin gelişi sırasında bazı sancıların ve sıkıntıların yaşanması
normaldir. Sürecin doğası budur. Burada önemli olan, pandeminin değişim için getirdiği şartların
doğru algılanması ve buna göre
hareket edilmesidir. Sınırları belirsizleşen etik ve ahlaki çizgilerin üzerinden yeniden geçilmesiyle bireysel ve toplumsal
sosyal düzlem, yönetimler ve
meslek alanları açısından olumlu etkilerin görülmesi muhakkaktır. COVID-19 pandemisi, yeni bir bakış açısına geçişin ilk durağı olmuştur. Artık
bundan sonra hiç kimse eskisini bugün ile özdeş tutmamalıdır.
PROF. DR. ÇAĞATAY ÜSTÜN
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
TIP TARİHİ VE ETİK ANABİLİM DALI BAŞKANI
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- 'O saraya, ben davaya’
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!