Olaylar Ve Görüşler

Nitelikli okul nitelikli öğretmen - Duran GÜLDEMİR

26 Ekim 2022 Çarşamba

Okullar açıldı, ilk günden itibaren sıkıntılar yine gün yüzüne çıktı. Kalemi, kitabı, defteri, çantası derken aradan geçen bu süre içinde ilk günlerin o telaşı belki biraz azaldı. Fakat sıkıntılar bitmek bilmiyor. Bir umutla azalacağını beklerken her geçen gün daha da artıyor. Haberlere konu olan birçok olumsuzluğun yanı sıra bizzat tanık olunan kimi olaylar insanı iyice karamsarlığa itiyor.

Yaşanan bu olumsuzluklara üzülmemek elde değil elbette. Bir okulun önünde yaşanan şu görüntüden etkilenmemek mümkün mü? Okulun giriş kapısı ana baba günü. O kalabalığın uğultusunu bir çocuğun ağlama sesi bastırıyor. Yolun kenarına park etmiş arabadan geliyor çocuğun ağlama sesi. Annesi onu arabadan indirmeye çalışıyor. Çocuk arabadan inmek istemiyor, durmadan ağlıyor, bir eliyle de gözlerini ovuşturuyor. Zor bela arabadan indirip okulun kapısına kadar getiriyor annesi. Bir telaş içinde sınıfına kadar götürüp okuldan hemen uzaklaşıyor. Çocuk ağlamaya devam ediyor.

Okuluna aç giden, kalemini defterini alamayan çocuklardan, cebinde harçlığı olmadığı için dakikalarca yürümek zorunda kalan ortaokul ve liseli öğrencilerden ya da yersiz yurtsuz üniversiteli gençlerden söz etmiyorum! Nitelikli diye kilometrelerce uzaktaki okula gitmek zorunda kalan küçücük bir çocuktan söz ediyorum. “Ne var ki bunda?” diyeceksiniz belki. Anadolu’nun ücra bir köyünde ya da kasabasında yaşanmıyor bu olay, şehrin merkezinde yaşanıyor. O zaman aklımıza hemen şu soru geliyor: “Öyleyse ne yapmalı?”

ARTAN KÜSKÜNLÜK

İlk olarak “nitelikli ve niteliksiz okul” ayırımı ortadan kaldırılmalıdır, çocuk hemen yanı başındaki okuluna gidebilmelidir. Hem de güle oynaya... Sabahın köründe yarı uykulu bir vaziyette yollara düşmek zorunda kalmamalıdır. 

Bir diğeri de, yaşadıkları birçok sorunun yanı sıra “kadrolu, sözleşmeli, uzman, başöğretmen” gibi göstermelik öğretmen ayırımlarına hemen son verilmelidir. Sadece öğrencisi değil öğretmeni de mutlu olmalıdır.

Bunlar yeterli mi? Yeterli değil fakat çok önemli. Peki bunların gerçekleşmesi bir hayal mi? Elbette hayır. Öyleyse niye bitmiyor bu sıkıntılar? Bitmez. Çünkü buna yürekten inanmak gerekir. Eğer o inanç yoksa, o ufacık çocuğun ağlaması, okuluna aç susuz giden o çocukların, o gencecik insanların çaresizliği karşısında vicdanınızda en ufak bir ürperti hissetmezsiniz. 

Bütün bunlara karşın  “Her karanlığın sonu aydınlıktır” diye iyimser olmak da yetmiyor açıkçası. Sonuçta, yaşanan o acılar, derin izler bırakıyor. Olan bu pırıl pırıl çocuklara oluyor. İleride bunlara “Z” kuşağı mı denecek bilmiyorum ama giderek artan bir küskünlük içindeler. Bu kuşakla, hiç zaman kaybetmeden hemen barışmak zorundayız. Yoksa bu küskün çocuklar ileride daha büyük sorunlarla karşımıza çıkacaktır.

DURAN GÜLDEMİR

EĞİTİMCİ YKKED BEYLİKDÜZÜ ŞUBESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları