Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ne Kadar Özgürüz? - Prof. Dr. Coşkun TECİMER
“Dürüst olmaktan başka türlü davranamadığım için böyleyim” demişti bir dostum. Bu sözüyle benim gözümde bir kez daha dürüst olduğunu kanıtlamıştı. Erdem olduğu için değil, alışkanlıkları bu yönde geliştiği için dürüst olduğunu, başka türlü yapamadığını söylüyordu, kişiliği bu şekilde oluşmuştu.
Geliştirdiğimiz kişiliklerin özgürlüklerimizin önündeki
en büyük engellerden biri olduğunu düşünüyorum. Kişiliksiz olmayı savunuyor
değilim. Böyle bir düşüncenin
absürt olduğunun farkındayım.
Kişilik olmadan yaşamın devam ettirilemeyeceğini biliyorum. Ama aynı zamanda
kişiliklerimiz ruhsal dünyamızı, yaşam kalıplarımızı, sınırlarımızı belirliyor.
İstesek de bu sınırların dışına
çıkamıyoruz.
Değişim ancak doğamıza ve kişiliğimize uygun yollar izlenirse
gerçekleşiyor. Aslında çıkış tarzımız da kişiliğimizin parçası. İsyanlarımız da
kişiliğimizin izin verdiği ölçüde
gerçekleşiyor.
İnsanın ruhsal yapılanması doğumdan sonra, hatta anne
karnındayken başlayan ve sinir sisteminin belli gelişim evrelerini izleyen bir
süreç. Tam da böyle bir
çizgide insanın kişiliği oluşuyor. İlk bebeklik döneminde beyindeki sinapsların çoğu açık.
Bebekler her yöne
gelişebilecekleri büyük bir potansiyeli içlerinde barındırıyor. Ama gelişim
sınırsız olmuyor.
İlerleyen yıllarda
sinapsların birçoğu kapanıyor, yani bir budanma dönemi yaşanıyor. İşte bu süreç
kişiliklerimizi, ruhsal dünyamızı şekillendirirken birçok yeteneğin de daha
ortaya çıkmadan yok olup gitmesine neden oluyor.
ZAMANLA DEĞİŞİM ALANI SINIRLANIYOR
Yaşamımız boyunca sinapslarda açılıp kapanmalar devam ediyor,
ancak bunların hiçbiri bebeklikteki kadar yoğun yaşanmıyor. Konuştuğumuz dil
üzerinden örnek vereyim: Bugün dünya üzerinde 6 bin civarında
dil konuşuluyor. Normal bir bebek bu dillerin hepsini öğrenme potansiyeline
sahip. Ancak hiç kimse tüm dilleri konuşmuyor, hangi dillere maruz kalırsa
onları öğreniyor.
İleri yaşlarda dil öğrenimi hiçbir zaman bebeklerdeki kadar
kolay olmuyor. Kişilikler de öyle.
Duygusal yaşantımız, olaylara yaklaşımımız, öğrenme tarzımız, geliştirdiğimiz
paradigmalarımız, hemen her şeyimiz yaşamın erken yıllarındaki biyolojik
gelişimimiz ve açık sinapslar arasındaki iletişim sonucunda belirleniyor,
zamanla değişimler olabilse de bunlar daha sınırlı kalıyor.
Tek tek kişiler olarak böyleyiz de insan türü olarak çok mu farklıyız? Bireyler olarak ne
kadar farklı olsak da tüm canlılar içinde türümüzü düşündüğümüzde bu
farklılıklar önemsiz
kalmakta, insanlığın ortak dünyası da belli kısıtlılıklar içinde oluşmakta.
BEYİN UYUMUYOR
İnsan türünün gelişim potansiyeline hayran olmamak mümkün değil ama tüm çeşitliliğine karşın insan yine de mükemmel bir yaratık değildir. Tıpkı diğer canlıların mükemmel olmadığı gibi. Öyle olsaydı zaten Tanrı olurdu. İnsanın aklından bir günde 50-60 bin düşünce geçiyormuş.
Çoğu insanda bunların yüzde 70’i kötü düşüncelermiş. İstesek de bu düşünceleri durduramıyoruz.
İsterseniz deneyin. Kötü
düşünceleri durdurmak için ne kadar çaba gösterirseniz
o düşünce o kadar güçlü olarak zihne gelir. Bir hikâye vardır, belki
biliyorsunuzdur.
Adama “Sen
eşek değilsin” deyip duruyorlarmış. Zavallı adamcağız, dayanamamış, “Yeter artık, susun, ben eşek değilim” demiş. Bu ne demek
oluyor? Bana sorarsanız bu, beynin belli çalışma kuralları olduğunu, beynimize
tam egemen olamadığımızı gösteriyor.
Nitekim beyin biz uykudayken bile aktivitesini devam ettiriyor. Rüyalarımızda
en absürt düşünceler ortaya
çıkmakta ve bizi yönlendirebilmektedir.
Ben bunu kapalı olan sinapsların açılarak bu düşüncelere yol vermesi olarak
değerlendiriyorum. Freud’un bilinçaltı dediği kavramı da
benzer şekilde yorumluyorum. Bilinçaltının geçmişte bizi etkilemiş olayların kapalı sinapslar arasındaki nöronlarda saklı bellek olduğunu,
açılan sinapslarla bilinç düzeyine çıkarıldığını düşünüyorum.
HANGİSİ GERÇEKÇİ?
Yaşadığımız şu korona günlerinde ellerimizi yüzümüze değdirmememiz, hijyen kurallarını
unutmamamız isteniyor. Yaşamımızda birçok kez unutmamak, istenen bir özellik olarak öne çıkıyor. Tıpkı sınavda öğrendiklerimizi
hatırlayıp doğru yanıtları
bulmak gibi. “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür”
denerek unutmanın insan zaafı olduğu söyleniyor.
Bazen de tersi oluyor, unutmamız isteniyor. Kötü anıları silmemiz, her doğan günün yeni bir başlangıç olması arzu ediliyor. Sinir
sistemimiz hangisini uygulasın? Unutsun mu, hatırlasın mı? Denebilir ki istenenleri hatırlasın, istenmeyenleri unutsun.
Bu ne kadar
gerçekçi?
Herhalde pek gerçekçi değil
ki sinir sistemimiz de böyle
yapmıyor. Bazen unutulması gereken yerde hatırlıyor, kimi zaman da tersini
uyguluyor.
BUNLARIN ANLAMI NEDİR?
Davranışlarımızın böylesine bir sistemle belirlendiği doğamızda ne kadar özgür olabiliriz? İnsanın özgür düşünmediğini gösteren kanıtlardan biri, nörobilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur. Deneylerde, düşünce oluşmadan milisaniyeler önce davranışın belirdiği, bu davranışa uygun düşüncenin daha sonra ortaya çıktığı gösterilmiştir.
Tüm bunlar ne anlama geliyor? Bana göre insanın mükemmel olmadığını, türüne
bahşedilen kadar özgür
olduğunu gösteriyor. Bu tür
düşüncenin bizi Tanrı inancına ve kadercilik anlayışına götürmesi gerekmez. İnsana ait bilgi hem
kendimizi hem de başkalarını daha iyi tanımamızı sağlar.
Bilincimizin
sınırlarını ve davranışlarımızın altında
yatan nedenleri görmemize
imkân verir. Ruhsal dünyamızın gelişiminin de belli yasaları olduğunu anlatır.
Biyolojimiz hakkında bilgilerimiz arttıkça beynimizin daha rasyonel çalışacağı
yolları keşfedip geliştirebiliriz. Belki o zaman biraz daha özgür oluruz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İki ünlü markanın balları sahte çıktı!
- 'Üs bölgesi' kamera görüntüleri ortaya çıktı
- Atatürk 'sticker'ına basan kişiyi uçarak dövdü
- 'Sessiz katil' konusunda önemli uyarılar
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Yazarımız Meydan'dan, Acemoğlu'na 'Atatürk' yanıtı
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Alnı secdeye düşenlerin iktidarında...'
- Bahçeli'nin videosu neye işaret ediyor?