Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Modernleşme Sorunu - Prof. Dr. Mehmet Y. YAHYAGİL
Yüzyılın sorunsalı yeni bir tür refah devletine ulaşmaksa, bu
amacı gerçekleştirmek için modernleşme sürecinin
dijitalizasyon ve kültürleşme ile bağlantısını hesaba katmak gerekir. Ayrıca,
modern kavramının akademik açıdan teolojiyle ilişkisini ve küreselleşme
olgusunun normatif olduğunu da akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bilindiği gibi
günümüze ait, içinde olduğumuz anı yansıtan ve bu anın
karakteristiklerinin bileşimi modern olarak adlandırılır. Aslında bu nedenle
insanlarda “dünya
küçülmektedir” algısı
oluşmaktadır. Günün modernlik anlayışı bilişim ve iletişim teknolojileriyle
bütünleşmekten geçiyor ama
etik ilkeler ve kültürel
değerlerle olan bağıntısı da önem kazanıyor.
İstatistikler 8
milyarlık dünya nüfusunun yarıdan fazlasının internet kullanıcısı olduğunu gösteriyor. Küresel ticaretin
devleri arasında ABD’den Amazon ilk sırayı alırken; onu Wall-Mart Stores,
Alphabet, Ali Baba ve Facebook izliyor. Çin Halk Cumhuriyeti’ne ait Ali Baba
dışında tamamı ABD’nin olan bu dev güçler Avrupa ülkeleri dahil tüm dünyada
insanların algılarını,
düşünce biçimlerini ve yaşam
tarzlarını etkileyebiliyor. Tüm bu işletmelerin yönetimleri Forbes’in analizlerine göre, %94 oranında dijital dönüşümü kritik aşama olarak tanımlıyor.
İSTATİKSEL GERÇEKLER
İşte “dijitizasyon”
ya da “ikinci makine devri”
türlü araç ve tekniklerle toplanan bilgileri (verileri) dijitale dönüştürmek; bu muazzam veri
kaynaklarının hükümetler ve işletmeler tarafından yaşamın her alanına yönelik stratejilerinin belirlenmesi
için kullanımı da “dijitalizasyon” olarak tanımlanıyor. Bu sürecin yansımalarını tüm
dünya ülkelerinde görmek
mümkün...
Bunun için hemen
her ülke modernleşme yolunda dev adımlar(!) attığını, devlet kuruluşlarının ve
kendi halklarının çağdaş teknolojiyi
kullanarak modern olduğu kanısına
varıyor. Evrensel sosyo-ekonomik göstergeler arasında yer alan iş ve yaşam kalitesi, insan hakları,
cinsiyet eşitliği ve mutluluk
istatistikleri ise durumun pek de öyle
olmadığını, çoğu ülkenin
modern kavramının niteliklerine sahip olamadığını gösteriyor.
Sanatsal alanda ön
planda olan, aydınlanma çağını
başlatan, ulusal gelirleri en yüksek ülke yönetimleri ve halk kitlelerinin dinsel, ırksal ayrımcılık eğilimleri
ve Hıristiyan Batı ülkelerde yükselişe geçen İslamafobi (Islamophobia), küreselleşme
olgusunun sorunlarını tüm çıplaklığıyla yansıtmaktadır. Kısaca, bilişim ve
iletişim teknolojilerinin, McLuhan’ın ünlü uz görüsü olan “insanları
birleştirecek ortak bir dünya kültürü” (global culture) oluşturacağı varsayımı
bütünüyle rafa kaldırılmış ve modern kavramı yeniden tartışmaya açılmıştır.
JAPONYA ÖRNEĞİ
Modernleşme olgusu dünyanın başka köşelerinde farklı biçimlerde gözlemlenebilir. Burada Japonya, kanımca,
güzel bir örnektir.
Japonya’nın “ne yaptığı”
sorgulanacak olursa, öncelikle
küreselleşmenin etkilerinin onların da kültürel dokusunu büyük ölçüde tahrip ettiğini, Amerikanlaştığını
vurgulamak gerek. Sorunun yanıtı; siyasal ve toplumsal liderlerin
küreselleşmenin etkisini kadim Japon kültürü içinde akılcı
yaklaşımla eritip, 20 yıl içinde
insanlarını belli normlara dayalı olarak bütünleştirmeleri ve yenilikçiliğe açık toplumsal bir refleks
oluşturmayı başarabilmeleridir.
Bunun yanı sıra ülkelerindeki kentleri dijital
teknolojiyle akıllı kentlere (smart city) dönüştürmeyi belli ölçüde
gerçekleştirebilmeleri,
dünyadaki en önemli 500
küresel şirketten yüzde 10'unun Japonya’ya ait olması da modernizmin
yansımasıdır.
Yine bu bağlamda emperyalizme direnen, kültürünün izlerini çağdaş öğelerle zekice buluşturarak
güzel sanatlarda “fütürist/modern” anlayışını
geliştiren kimi Afrika ülkelerini ve Çin’in kendine özgü yapısını da anımsamak gerekiyor. İşin özü, bu zor küresel oyundaki kritik
hamlenin, toplumsal refleksi çok
yönlü, yenilikçi bir değişim stratejisine dönüştürebilmek olduğunu kabullenmektir.
BUGÜNDEN BELLİ
Biden’ın potansiyel riskleri dikkate alarak belirlediği siyasal
ve ekonomik yaklaşımına ilişkin ilk söylemlerinin ipuçları
İran ve Ortadoğu planının ayrılmaz bir parçası olan Türkiye’nin insan hakları ve özgürlük sorunlarına farklı yaklaşacağını
ve Türkiye’nin -kendine özgü-
demokrasi anlayışına karşı çıkacağının işaretidir.
Belli ki “stratejik ortaklık” artık daha soyut bir
kavrama dönüşürken Biden,
siyasal yaklaşımında modernleşme yolundaki Türkiye’nin dış ilişkilerinde kabul
ettirmek istediği “laissez faire” (“Bırakınız yapsınlar”) anlayışına
katılmayacaktır ki bu da yarını, bugünden belirliyor gibi görünmektedir.
PROF. DR. MEHMET Y. YAHYAGİL
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'O saraya, ben davaya’