Olaylar Ve Görüşler

Medeniyetin maliyeti - Prof. Dr. Orhan ŞENER

05 Ocak 2023 Perşembe

1970’li yılların refah devletinin mali yapılarını ele alan bazı kitapların vergi bölümünde “Tax is cost of the civilization” cümlesi italik harflerle yazılıdır. Verginin mükellefler için bir yük, işadamları için bir maliyet unsuru ve hükümetler için oy kaybı olması nedenleriyle, böyle bir değerleme biçimi birçok kimse tarafından pek anlaşılamaz. Neoklasik ekonomik düzende, mükellefler “kamu hizmetlerinin herkese eşit ve aynı miktarda sunulacağını” düşünerek genellikle vergi ödemekten kaçınırlar. Ancak sosyal devlet uygulamasında başarılı olan bazı ülkelerin vatandaşları bu motivasyona göre davranmazlar.

BOŞ ZAMANLARI YOKTU

KKTC’de öğretim üyeliğim sırasında Finlandiyalı bir turist grubunun gözlemlediğim yaşam biçimi, verginin medeniyetin bedeli olduğunu açıkça kanıtlamaktadır. Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde işletme ve iktisat bölümünün kurucusu olarak 1989-1993 yılları arasında, Mağusa’nın 10 km dışındaki bir otelin lojman dairesinde kaldım. Bu yıllarda aynı otelde 100 kadar Finlandiyalı turist de kalmaktaydı. Hepsi de emekli olan bu grubun yaşam biçimi ilgi çekiciydi. Ayrıca refah ekonomisi alanında ders vermem de ilgilenmemi gerektiriyordu. Finlandiya’nın soğuğundan kaçarak altı ay burada kalıyorlardı. Bu da yakınlaşmayı ve gözlem yapmayı kolaylaştırıyordu. Fin turistlerin yaşam biçimini şöyle özetlemek mümkün:

- 80’li ve 90’lı yaşlarda 10 kişi kadarı bir odada müzik eşliğinde aerobik hareketler yaparlardı,

- Yeni Boğaziçi ve Mor Menekşe gibi yakın köylere yürüyerek gidip gelirler ve köylülerle kafelerde otururlardı,

- Kış boyunca denize girerler ve bizlere fırsatları kaçırdığımızı söylerlerdi,

- Akşamları saunada buluşurlardı,

- Akşam yemeğinden sonra lobide toplanarak dans ederlerdi,

- Bazı akşamlar içlerinden bir tenor çıkarak Napoliten şarkılar söylerdi,

- Yağmurlu günlerde lobide toplanarak masa üstündeki bir çiçeğin resmini bir resim öğretmeni yönetiminde yaparlardı,

- Garsonlarla İngilizce konuşurlar ve bazıları Türkçe öğrenmek için elektronik çok dilli sözlükten yararlanmaya çalışırlardı,

- Ayda bir Finlandiya’dan gelen bir uçakla getirilen kitap, gazete ve dergilerle lobinin bir bölümünde bir kütüphane oluşturmuşlardı,

- Girne, Mağusa ve Lefkoşa’ya otobüsle geziler yaparlardı,

- Kullanmadığımda bisikletimi ödünç almak için ricada bulunurlardı,

- Hepsinin huzurlu, mutlu ve sağlıklı oldukları yüzlerinden okunuyordu. Çünkü sıkılacak boş zamanları yoktu.

‘BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ’

Bazıları bana Türkiye’deki vergi kaçakçılığının ve kayıt dışılığın yaygınlığının nedenini sorardı. Ben de onlara, Finlandiya’daki ağır vergilere nasıl katlandıklarını sorardım. Cevapları çok anlamlıydı ve şöyle diyorlardı: “Vergimiz arttıkça üzülmeyiz çünkü artan vergi daha kaliteli kamu hizmetine dönüşür. Eğer devlete ödediğimiz vergilerle aynı hizmetleri piyasadan satın alma durumunda kalsaydık, çok daha fazla para ödememiz gerekecekti. Ayrıca çok yüksek oranlı vergiler ödemeseydik, bu lüks otelde altı ay tam pansiyon nasıl kalabilirdik?” 

Atatürk’ün niçin subaylara, devlet memurlarına ve öğrencilere “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı romanı tavsiye ettiği ve sosyal devleti oluşturma çabaları daha iyi anlaşılıyor. 

PROF. DR. ORHAN ŞENER

NETKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DEKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları