Olaylar Ve Görüşler

Kurucuların öngörüsü- Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN

28 Ocak 2023 Cumartesi

Değer yaratan kişileri kesinlikle ihmal etmeden değerleri koruyan kurumlar bütünü olarak Cumhuriyetin ilk yıllarındaki eğitim atılımlarının rastlantıya dayalı olmadığını, bugün her zamankinden çok daha iyi bir biçimde görüyoruz.

İkinci yüzyılına girmenin eşiğinde olan Cumhuriyetimizde, hangi düzeyde olursa olsun, yurttaşlarımızın eğitimi konusunda, ayrıntılı olarak düşünmek, şimdiye değin nelerin yapıldığı, nelerin yapılmadığı ve yapılamadığı konusunda duyarlı olmak, özellikle genç kuşaklara hesap vermek son derece önemli görünüyor. Bu çerçevedeki düşünme ve bilme çabasına yükseköğretim düzeyinden başlamak büyük önem taşıyor. 

Cumhuriyetle birlikte gereksinimlerimizle değerlerimiz arasındaki ilişki çok daha iyi bir biçimde, hem tarihsel süreklilik hesaba katılarak hem de dünya ölçeğindeki olup bitenler dikkate alınarak, köktenci bir anlayışla görülmeye başlanmış ve toplumun gereksinimi olan her konuda önemli adımlar atılmıştır.

ÜNİVERSİTEYİ YEŞERTENLER

Özellikle yükseköğretimle ilgili olarak, yalnızca kendi tekil-somut gerçekliğimiz içinde kalmama, “başka”nın gözüyle, bir dış değerlendirmenin ışığında ne durumda olduğumuzu görme konusunda kararlı adımlar atılmış; “bilgi” konusundaki duruşumuzun ne düzeyde olduğunu anlamanın önemine işaret edilmiştir.

Ticaretin, siyasetin, militarizmin, sonuçta da savaşın Avrupası’yla çatışan, emperyalizme karşı duran Atatürk ve tüm kurucular felsefenin, bilimin, sanatın Avrupası’yla barışı kurmaya çalışmışlardır. 1933’teki üniversite reformunun ardında bu ikinci Avrupa’nın doğru ve gerçekçi bir değerlendirmesi vardır. Üniversite eğitimi, bulunduğu yerlerin içerdiği potansiyellerle, araştırma üniversitelerine dönüşmüş ve Cumhuriyet, imparatorluk döneminde edinilen birikimi de hesaba katarak, ancak köktenci bir tutumu benimseyerek yükseköğretimi kurumsal bir çizgiye taşımıştır. Avrupa bundan böyle artık kimi aydınların, kanaat önderlerinin zorunlulukla sığındığı bir yer değil öğrenme ve öğrenilenleri, genç Cumhuriyetin kurumlarına taşımada itici gücü oluşturan bir mekân olarak anlaşılmaya başlanmıştır. 

Cumhuriyetin öngörülü yöneticileri, yirmili yılların sonlarında, özellikle temel bilimler alanında eğitim görmek üzere, gençleri Avrupa’ya göndermişlerdir. Avrupa’da yetişip ülkeye dönen gençler, üniversite yaşamını yeşertenlerdir.

TÜRKİYE’DE FELSEFE

Yükseköğretimdeki yenileşmenin, kurumsallaşmanın yetkin olup olmayışının, daha önceki düzeylere, okul öncesine, ilkokula, ortaokula, liseye doğrudan yansıyacağı açıktır. Sürekli bir akış içinde olan, özellikle günümüzde kendisi olmayana da tam anlamıyla açık olan yaşamda bireylerin gereksinimlerini fark etmek, anlamak, bu gereksinimleri karşılamak; tüm dünyada nelerin olup bittiğini, bilimde ve artık onunla tam anlamıyla örtüşmüş olan teknolojideki atılımları yakalamak için, belkemiği durumunda olan yükseköğretimi her zaman, tam bir bütünlük ve süreklilik içinde gözden geçirmek çok büyük önem taşıyor. 

İlk yıllarda yapılanları yeniden anımsamamız, belleğimizi tazelememiz gerekiyor. Cumhuriyetin üniversitelerinin yanı sıra, üniversitelerden filizlenen bilgi eksenli sivil toplum kuruluşlarına da çok iş düşüyor. Bunun örneklerinden birini, 1-5 Şubat 2023 günleri arasında “Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye’de Felsefe” başlıklı ulusal kongreyi düzenleyen Türkiye Felsefe Kurumu ile Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin işbirliği veriyor. 

Tüm yıl boyunca, bu türden çabalar artarak devam etmeli ve tüm yurttaşlarla paylaşılmalı. Seküler toplum, laik devlet birlikteliğine dayalı Cumhuriyet-demokrasi bütünlüğü ancak ve ancak bilgiyle sağlanabilir, bilgi dışı olanlarla değil.

PROF. DR. BETÜL ÇOTUKSÖKEN

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları