Olaylar Ve Görüşler

Köprüden önce ‘sol’ çıkış - Kaan EROĞUZ

19 Kasım 2022 Cumartesi

Türkiye hızla bir seçim sürecine ilerliyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 seçimlerinden itibaren sekiz, Türkiye’de “modern devlet yapısının çözülüşü bağlamında rejim dönüşümünün gerçekleştiği” 2017 Referandumu’ndan itibaren ise bir genel seçim ve etkileri bakımından en az genel seçimler kadar önemli bir yerel seçim deneyimi yaşandı. Önümüzdeki seçim, yaşanan tüm seçimlerden daha kritik bir öneme sahip.

DÜZEN İÇİ MUHALEFET

2023 seçimlerini bu denli önemli yapan özellikler temel itibarıyla, Türkiye’de partili devlet yapısından ve “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı verilen şahsileşmiş iktidar otoritesinden “kurtuluş veya devamlılık” konusu etrafında toplanıyor. Yeni sistemin dayattığı ittifak siyaseti zorunluluğu, muhalefet güçlerini temelde bu eksende bir araya getiriyor. Ancak Türkiye siyasetinde “olağan siyaset yapma biçimi” haline gelen dinsel retoriklere atıf, topluma yönelik siyasal İslamcı dayatma ve Türkiye’de siyasetin “sağcılaşması” sorunu, önümüzdeki seçimlerin bir iktidar sorunu olmanın ötesinde “bir muhalefet sorunu” olmasını da mümkün kılıyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birinin yaşandığı, büyük sermaye çevrelerinin ekonomik kazançlarını katlarken emekçi sınıfların yoksullaştığı günümüzde, “masa başı muhalefetinin”, AKP’nin ilk on yılında uyguladığı neoliberal ekonomik programın ötesinde bir reçete ortaya koyamaması bu “muhalefet sorununu” daha önemli hale getiriyor.

Millet İttifakı’nda somutlaşan “düzen içi muhalefet” anlayışı, HDP’nin başını çektiği ve kendisini “Emek ve Özgürlük İttifakı” olarak isimlendiren kimlikçi siyasetin aktörleriyle tamamlanıyor. Toplumun somut sorunlarına somut çözüm üretecek ve AKP ile birlikte “AKP’leri yaratan düzeni” doğrudan hedef alacak siyasal aktör boşluğunda kararsız seçmenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

‘ATI ALANLAR’

Tam da bu konjonktürde kuruluşunu açıklayan “Sosyalist Güç Birliği İttifakı”, temel olarak iki nedenden ötürü toplumun önüne önemli bir alternatif sunmayı başardı. Bunun altında birincisi, Türkiye’de emperyalizmden icazet almayı görev bilen düzen içi muhalefetin “Endişeli muhafazakârları endişelendirmeyelim” söyleminde somutlaşan idare-i maslahatçı tutumuna karşı, devrimci bir siyasal söylem geliştirebilmesi; ikinci olarak ise uzun yıllardır HDP’nin kimlikçi siyasal hegemonyası içine sıkışan sol/sosyalist siyaseti tekrardan sınıf temelli ve Cumhuriyet devriminin kazanımlarını sahiplenen bir rotaya sokabilmesinde yatıyor.

Bu iki neden de Türkiye’de gerçek anlamıyla iktidara alternatif bir seçeneğin yaratılabilmesi için önemlidir. SGB’nin, Türkiye’de solun 1970’lerden itibaren kronik hastalığına dönüşen “dar grupçu/ön alma” histerilerine tutulmadan diğer sosyalist kuvvetler başta olmak üzere milli demokratik ilerici unsurları da ittifaka dahil edebilmesi ve siyasal gücünü kuruluşunda açıkladığı ilkeler etrafında genişletebilmesi Türkiye’de iktidar ve muhalefet sorununun birlikte çözülebilmesi için hayati önemdedir.

“Atı alanların Üsküdar’ı geçmemesi” için köprüden önce “sol” çıkışın yaratılabilmesi ve topluma gerçek bir alternatifin sunulabilmesi, SGB bileşenlerinin asgari ortak paydalarda sosyalist, yurtsever, milli demokratik kuvvetlerle ittifakını genişletebilme kabiliyetiyle mümkün görünmektedir. Bu anlamıyla Türkiye’de yurtsever solun kronik hastalığına karşı vereceği sınav, Türkiye’nin önünde duran sınavları da tayin edici roldedir.

KAAN EROĞUZ

ARAŞTIRMACI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları