Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Koca Beethoven, Bizi Affeyle - PROF. DR. ERHAN KARAESMEN
Son 30 yıllık dönem boyunca hatırlanacak olursa 1991’de Mozart, ölümünün 200. yılında saygı dolu kutlamaların eksenini oluşturmuştur. 2000 yılında J. S. Bach’ın 250. ölüm yılı benzeri saygı sunuşlarının yer aldığı bir dönem olmuştu. Farklı bir büyük dâhi Leonardo da Vinci’nin ölümünün 500. yılında 1519 yılı boyunca İtalyan devletinin de alabildiğine akılcı ve düzenli katkılarıyla dünyayı birkaç kez dolaşan muhteşem bir sergi düzenlenmişti. Bu sergi, yıl boyunca düzenlenen saygılı anış gösterilerinin otağına oturmuştu.
PANDEMİNİN GÖLGESİNDE KALDI
2020 senesinin doğumunun 250. yılı olması dolayısıyla büyük Beethoven için benzeri saygı sunuş gösterilerinin yer alması beklenen bir yıldı. Yılın birinci ayı, hatta ikinci ayının ortalarına kadar olan dönemi bu beklentilere cevap verebilme doğrultusunda da yürüyor gibiydi. Ancak yılın geri kalan dönemi insanların ve insanlığın dikkatinin çok farklı alanlara hiç beklenmedik doğrultularda yönelmesiyle Beethoven’in 250. yıl kutlamaları ve saygı sunuş etkinlikleri açıkçası epey bir miktarda gölgede kaldı. Cesaretle dile getirilebilir ki koca Beethoven’a saygıda kusur edildi. Bu anlamda büyük insanın affına sığınıyoruz.
Benim müellifi olduğum bir yazılı metin de bunun bir örneğidir. Mart ayında gün ışığına çıkması planlanmış iken ekim ayına kadar geciken ve o da Pan Yayıncılık grubunun titiz ve ısrarlı izleyiciliği sayesinde gerçekleşen bir yayından söz ediyoruz: Beethoven’in Son Dönem Yapıtlarına Bütünleşimci Bir Bakış Denemesi - Uçsuz Bucaksız Bir Dünyada Gezinirken.
İKİ BENZER GÜR KAYNAK
Bu kitabın iskelet metnini oluşturan inceleme konuları arasında bilim ve sanatın, Beethoven’ın benzersiz dünyasında yan yana gelişi olgusu ön plandaydı. Burada Beethoven özelinde bilimsel buluşçuluk ile sanatsal duyumsama ve duyumsatma yaratıcılığının arasındaki benzerlikler ve farklılıklar üzerinde durmakta yarar görüyoruz. Bu her iki gür akışkan kucaklayıcı kaynağın benzerlikler gösteren özellikleri kısaca şöylece betimlenebilir: Bilim insanı da sanatsal yaratıcı da yakın çevresinden başlayarak genişleyen bir dış ortamı çok dikkatle gözlemleyerek duyumsamayla algılama durumundadır. Ayrıca gözlemlerin, duyuşların ve algıların peşinde büyük bir sabırla ve özgün bir dikkat yoğunlaşmasıyla yılmadan ve yorulmadan gitmek zorundadırlar.
BAK, OKU, DİNLE
Bulgular, bilim ve teknoloji dilinde evrenin oluşumundan başlayarak cansız nesnelerin ve kütlelerin birbirlerine başka etki yapış biçimlerinin incelenmesiyle ortaya çıkarılabilir.
Matematiksel mantığın güçlü desteğiyle doğa olguları hareketli ve hareketsiz kütlelerin var oluş ve yer değiştiriş biçimlerini tanımlar, zaman içinde yeni tanımlara ulaşılması sağlanır. Doğa bilimleri ve biyoloji, insan başta olmak üzere canlı nesnelerin ve cisimlerin oluşumlarının hikâyesini nedenleriyle birlikte anlamaya çalışır. Devamında bu inceleme ve irdelemelerden gelen öğretileri başkalarına da anlatma yolunda özen gösterir. Bu çabalarla ve gayretlerle ortaya dökülen bulgu ve bilgi birikimleri teknolojinin yardımıyla insanların bireysel ve ortak yaşamlarına rahatlık ve kolaylık getirir. Bu, gündelik yaşam pratiğinde bireylerin ve toplumların temel ihtiyaçlarına karşı geliş yolundaki başarılı bir hamledir. Ancak bireylerin zihinsel ve duyumsal tatminleri gibi çok temel bir başka ihtiyaçtan da söz edilmelidir. İnsanoğlunun bu alandaki beklentilerini ise sanatsal yaratıcılık ürünleri karşılayacaktır. Edebiyat ürünleri romanlar, şiirler, öyküler; müzik ürünleri türküler, şarkılar, piyano ve keman eserleri, büyük boyutlu orkestra yapıtları bunların arasında ilk akla gelenlerdir. Opera, tiyatro, edebiyat ve müziği birleştirmiş bir üst ürün olarak sanatsal yaratıcılığın çok bilinen bir diğer örneğidir.
Büyük sanat yapıtlarında aşikâr biçimde kendini göstermeyen ancak kuvvetli bir matematiksel düzeneğin çıktısı olduğu izlenimini veren özel zihinsel destekler de yer alır. Duyumsama derinliğiyle soğukkanlı bir rasyonellik biri sanatsal yaratıcılığın, öbürü bilimsel oluşçuluğun simgeleri olarak bir buluşma gerçekleştirilir. Ancak bu çerçevede bilim ile sanat arasında anlamlı ve önemli bir farklılık gösterir. Sanatçı, ürününü kamuoyunun dikkatine ve değerlendirmesine sunarken bir müzik parçasının olsun, bir resim tablosu olsun ya da bir edebi metin değeri taşısın “işte böyle” tavrını yansıtan bir sunuculuk yapma durumdadır. Bak, oku, dinle. Bir duyumsama hazzına, bir güzellik duygusu yakalama keyfine kendini bırak.
SON YAPITLARI ÖRNEK
Oysa bilim insanı, ürünün tanıtıcı sunuşunu yaparken “Niçin öyle? Çünkü...” mantığının kuvvetli bir taraftarı olarak kendini ortaya dökme durumundadır ya da zorundadır. “İşte böylecilik” ile “Neden öylecilik” yaklaşımları arasındaki fark, sanat ile bilim arasındaki bir benzersizliğin ama buna karşın kaçınılmaz bir yan yanalığı betimlemesini yapar.
Beethoven’ın son dönem yapıtlarında, özellikle son kuartetlerin de kendini gösteren bütünleşimci yaklaşım bilimsel buluşçuluk ile sanatsal yaratıcılığı yakın gelişlerinin bir örneğidir.
PROF. DR. ERHAN KARAESMEN
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İki ünlü markanın balları sahte çıktı!
- 'Üs bölgesi' kamera görüntüleri ortaya çıktı
- Atatürk 'sticker'ına basan kişiyi uçarak dövdü
- 'Sessiz katil' konusunda önemli uyarılar
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Yazarımız Meydan'dan, Acemoğlu'na 'Atatürk' yanıtı
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Alnı secdeye düşenlerin iktidarında...'
- Bahçeli'nin videosu neye işaret ediyor?