Olaylar Ve Görüşler

Kıbrıs’ta çözümsüzlük - Ahmet GÖKSAN

20 Ekim 2022 Perşembe

Türk-Yunan ilişkilerini tarihsel süreç içinde irdeleyecek olursak Yüce Atatürk’ün onurlu duruşu ile bir süre düzgün gittiğini söylemek olasıdır. Atatürk’ün bedenen aramızdan ayrılması sonrasında Yunan siyasetçiler Megali İdea (Büyük İdeal) diyerek iki ülke arasındaki ilişkileri dinamitlemeye başladılar. Kıbrıs’ın da Büyük İdeal’in bir parçası olduğunun unutulmaması gerekiyor.

Adı geçen bu ülkenin hiç savaş yapmadan masa başında yapılan anlaşmalarla sınırlarını genişletmesinin arkasındaki gerçeğin emperyal amaç güden ülkelerin katkıları ile olduğu bilinmelidir. 24 Nisan 1830 tarihinde Londra Protokolü ile Mora Yarımadası ve çevresinde 47 bin 516 kilometrekarelik yüzölçümü ile Yunanistan kuruluyordu. Ermeni savlarının da aynı tarihte anılıyor olmasının yanı sıra Annan’ın belgesinin oylandığı günün de aynı tarihte olması bir rastlantı olmasa gerek. Dönemin Yunanistan Başbakanı Simitis, Annan’ın belgesinin oylama sonucunu değerlendirirken “Adanın Yunanistan’a bağlanmasının gerçekleştiğini” söylüyordu.

GARANTÖR ÜLKE

Yunanistan sınırlarını genişletirken Büyük İdeal diye yola çıkan Ortodoks Kilisesi, adayı Yunanistan’a bağlamak için EOKA terör örgütünü 1950’li yılların başlarında kuruyordu. Ancak adanın Yunanistan’a bağlanması için 1947 yılında komünist AKEL partisinin genel kurulunda karar alınıyordu. Kurdukları PEON gençlik örgütü ile, Türkleri katletmek için kiliseden izin istemleri, adı geçen Ortodoks kilisesi tarafından kabul edilmiyordu. Çünkü kilise EOKA’yı kurmak için çalışmalar yapıyordu.

EOKA saldırılarının başlaması sonrasında Kıbrıs Türkleri de karşı savunma örgütü olan Türk Mukavemet Teşkilatı’nı 1958 yılında kuruyorlardı. Böylece mücadeleye de denge gelmiş oluyordu. İngiliz sömürge yöneticilerinden aldıkları güçle saldıran Rumlarla İngilizler çözüm arayışına giriyorlardı. Yunanistan, Türkiye’nin de kabul etmesi sonrasında, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye ve İngiltere ile birlikte garantör ülkesi oluyordu. 

Bu uygulama denge politikası olmanın ötesinde çözümsüzlüğün temellerinin atıldığı bir antlaşma olarak önümüze konulmuş oluyordu. Tuzaklarla kurulmuş olan bu cumhuriyetin ömrü de fazla uzun soluklu olamadı. Buradaki sıkıntı garantörlük sıfatını ele geçirmiş olan Yunanistan’ın Kıbrıs konusunu Türkiye ile olan ilişkileri gibi iç politika malzemesi yapmasıdır.

GÜVEN BUNALIMI

İki NATO üyesi ülkenin Kıbrıs uyuşmazlığı gerekçe gösterilerek sıcak bir çatışmaya girmelerinin beklenilmemesi gerekiyor. İki ülke arasında
son dönemde İzmir ile Selanik feribot seferlerinin başlatılması çatışmanın önündeki engel olarak görülüyor. 

4 Mart 1964 tarihinde alınan 186 sayılı kararla adada konuşlu bulunan BM Barış Gücü’nün görev süresi belirli aralıklarla uzatılıyor. Bir dönem uzatma süreçlerinde Kıbrıslı Türk yöneticilerle görüşme yapılarak izin alınıyordu. Son dönemde böyle bir karar alma ve görüşme yapılmadan sadece Rum yönetimi ile görüşmeler yapılarak çözüm bulma arayışlarına gidiliyor. Bu, çözümün temelini dinamitlemektir. 

Adada iki toplum arasında güven bunalımı yaşanırken BM’nin bu yaklaşımını değiştirmesi için girişimlere başlanması ve alınacak kararlarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasının yollarının döşenmesi gerekmiyor mu?

AHMET GÖKSAN

YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları