Olaylar Ve Görüşler

‘Karşıdevrim’ - Sıtkı ERGÜNEY

01 Ekim 2022 Cumartesi

Tarikatların, siyasi iktidar destekli dinci ve gerici vakıfların yobaz, çağdışı açıklamalarının ardından devletin kaymakamı, valisi olmaları gerekirken iktidarın emir kulu olmayı tercih eden kaymakamlar ve valiler, kendilerini o görevlere getirenlere şükran borçlarını ödeyip son kullanım tarihlerini uzatabilecek hamlelerle, birbirleriyle yarışırcasına festival/konser yasaklama fermanlarını imzalıyorlar. Bunlardan sonuncusu Nilüfer’deki konsere “alkolsüz” olmak koşulu ile izin lütfetti!

Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinin ardından cumhurbaşkanının, “Bizim Taliban’la görüş ayrılığımız yok” açıklaması “kutlu yürüyüşün” 2023 hedeflerine doğru önemli bir aşama olmuştu.

Cumhuriyetin temel ilkesi laikliğe savaş açan, bu amaçla demokrasiyi “tramvay” kendilerini “vatman” olarak görenler, demokrasiyi, seçim sandığını kullananlar laik kesimlerce yeterince ciddiye alınmadılar. Nasıl mı?

Laik Cumhuriyetin ipi yeni çekilmiş değil. 50’li yıllarda Başbakan Adnan Menderes’in Demokrat Parti milletvekillerine TBMM çatısı altında “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz”, sonraki yıllarda Başbakan Yardımcısı Erbakan’ın “Kanlı mı olacak yoksa kansız mı” sözleri “kutlu yürüyüşün” işaret fişekleri olmuştur. Bunlar olurken bazı aydınların da içinde olduğu laik kesimin çoğunluğu kayıtsız kalmış, söylenenleri mizah konusu yapmış, Cumhuriyetin geleceği için kaygı duyanlara ise “Ordu var, bir şey olmaz” diyerek kolaycılığı tercih etmişlerdir. Bu gaflettir.

CHP VE HELALLEŞME

Helalleşme çıkışı, laikliğe savaş açan, demokrasiyi ve seçim sandığını kullanarak toplumdan destek isteyen ve bulan siyasi oluşumlara “hak verir” bir algı yaratmıştır. Bunların, tabanlarına, “Bakın size karşı yaptıklarının yanlış olduğunu kendileri de itiraf ediyorlar” deme fırsatını vermiştir. Helalleşme çıkışına rağmen CHP’nin beklediği oy potansiyeline ulaşamamasının nedeni budur.

Oysa, Cumhuriyetin kurucusu CHP’nin laikliğin kamusal alanla özel hayat arasındaki yerini, farkını, önemini dünyadaki iyi ve kötü örnekleri ile topluma anlatarak geçmişine, kimliğine sahip çıkması, toplum nezdindeki güvenini kalıcı hale getirerek halktan destek alması doğru olmaz mıydı?

ALTILI MASA

Altılı masanın, devletin nitelikleri, benimsenecek ulusal ekonomi modeline ilişkin ortak ideolojik tabanı yoktur, olamaz da. Sürdürülebilirliği mümkün değildir. Millet ittifakı -kazanırsa- sadece seçimi kazanır. Yapabileceği tek icraat ise olsa olsa parlamenter sistemin yeniden tesisi olur. Bir sonraki seçimde de AKP’nin yüzde 60’ın üzerinde oyla iktidar olmasını sağlar! “Kutlu yürüyüş” de kaldığı yerden devam eder, birilerinin -büyük iş yapıyormuş gibi- aşağıladıkları “eski Türkiye” yerini tümüyle “yeni Türkiye’ye” bırakır! 

Kılıçdaroğlu’nun dünya siyaset tarihine geçecek kadar anlamlı “adalet yürüyüşü” sadece CHP seçmeninin gündemi olabilmiştir. Toplumun belli kesimindeki adalet algısı “fonksiyonel hukuk devleti” değil, -ne yazık ki- yargıya taşınan kişisel anlaşmazlıklarla sınırlıdır.

Bütün bunlardan sonra “Türkiye Cumhuriyeti’nde şeriat devrimi kansız gerçekleşiyor” demek gerçekçi olmaz mı? “Devrim” tamamlandığında Türkiye, Batı’nın veya Rusya’nın kontrolü altında rotası çizilen bir Ortadoğu ülkesi olur.

SITKI ERGÜNEY

EKONOMİST



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları