Olaylar Ve Görüşler

Kader söylemi ve talan düzeni - Prof Dr. Ulaş KAPLAN

27 Ekim 2022 Perşembe

Mitolojideki “wasteland” olgusu Türkçeye “çorak ülke” olarak çevrilmiştir. “Talan diyarı” terimi ise bu olgudaki insan potansiyelinin ve yaşam nimetlerinin yağmalanırcasına boşa harcanması niteliğini ön plana çıkarır. Bu iklimde insanların yazgılarını değiştirme gücüne kastedilir. Geçmişin yinelenmesine dayanan talan diyarı gelişim potansiyelini heba eder. Yaygın korku ve itaat talanı kaderleştirebilir.

Carl Jung’a göre farkına varılmayan içsel gerçeklik dış dünyada kader olarak gerçekleşir. Birey iç dünyasındaki karanlıkla yüzleşmezse “[dış] dünya zıt kutuplara bölünerek [içteki] çatışmayı sergilemek zorunda kalır”. Aynı ilke toplumlar için de geçerlidir. Acı gerçeklerin aydınlatılmak yerine hasıraltı veya göz ardı edilmesi ıstırabı derinleştirebilir. Bilinçsizliğin pençesindeki toplumlar egemen inanç kalıplarını doğrulayacak liderleri seçerler, koşulları yaratırlar. Fitilini kör inançların ateşlediği kendini gerçekleştiren kehanetin kısır döngüsü bu inançları pekiştirecek deneyimler üretir.

Cahilliğin ve nefse düşkünlüğün yarattığı kader Sabahattin Ali’nin Sırça Köşk merkezli talan diyarıdır, “İçimizdeki Şeytan”dır. Ali çıkış yolunu da göstermişti: gerçekle yüzleşmek. Kaderleşen zulüm nasıl aşılabilir? Kozlarını ellerinden almak uğruna zalimlerin taktikleri kullanılabilir mi? Joseph Campbell’a göre kahraman savaşırken mertliğini yitirmeyen, hileye başvurmayandır. Kahramanın varoluşsal tehlikesi kendi korku veya nefretine yenik düşmesi, karşı çıktığı canavara benzemeye başlamasıdır.

- Kişisel bütünlük zulümle nasıl yüzleşecek?

- Dürüstlük, aldatma karşısında ne yapacak?

- Terbiye, hakaret karşısında ne yapacak?

- Liyakat ve başarı; hor görme, küçük düşürme ve yalanlar karşısında ne yapacak?

- Erdem, kaba kuvveti karşılamak için ne yapacak?

Cornel West’in “Amerikan İmparatorluğu tarihindeki halk aydınlarının en büyüğü” diye nitelediği, antiemperyalist duruşun anıt ismi W.E.B. Du Bois’un yönelttiği bu sorular yol göstericidir. Nitekim Paulo Freire’ye göre zalimlerin “hükmetme silahları” olan hileli yöntemler ezilenlerin insanca bir düzen mücadelesinin araçları olamaz. Sömürmeye güdümlü güç odaklarından medet ummak nafiledir. Ezilenler insan olmaktan çıkarılıp “eşyaya indirgendikleri” için yıkılmışlardır. Uyanış bu gerçeği fark etmekle başlar. Bu “somut bir tarihsel gerçek olmakla birlikte, sabit bir kader değildir; zalimlere şiddet aşılayan adaletsiz düzenin sonucudur.” “Ölüm saçan zulüm iklimiyle kalıplandırılan” kitleler “hayat veren insancıllaşmaya açılan yolu bulmalıdır”. Çözüm ezilenlerin sorumluluk üstlenerek sevgi ve şefkat merkezli dayanışması ve eylemidir. Gereken araç “devrimci liderliğin ezilenlerle kalıcı diyaloğunu kuran insancıllaştırıcı pedagojidir”. Yazgı böylece yeniden yazılabilir.

KURULUŞ DEĞERLERİ

Neoliberal güç odakları tarafından aldatılan; siyasileşmiş din, ırk, mezhep, cinsiyet, türban söylemleriyle uyutularak bölünen kitleler asıl sorunlarının zulüm, sömürü, şiddet, yoksulluk, adaletsizlik ve eğitimsizlik olduğunu kavradıkça uyanmaya başlayacak. Bu uyanışı desteklemesi beklenen liderlerin helalleşme seferberliğini bırakıp, kimlik siyasetinin dipsiz kuyusunun toplumlarda yarattığı bölünmeyi fark etmesi, basiretle ilgili iç hesaplaşma yapması yararlı olacaktır: Cumhuriyetin kuruluş değerlerinden hangi ödünleri vererek halkı bu kadere mahkûm bıraktık?

PROF DR. ULAŞ KAPLAN

LESLEY ÜNİVERSİTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları