Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Irak Üzerinden Güney Komşularımızla Yeni Bir Açılım Modeli - Osman KORUTÜRK / Selim KARAOSMANOĞLU
Gara'da geçtiğimiz hafta TSK tarafından gerçekleştirilen Kartal-Pençe 2 operasyonunda iki subayımızla bir astsubayımızın şehit olması ve PKK terör örgütünün beş altı yıldır rehine tuttuğu asker ve sivil kamu görevlisi 13 vatandaşımızı katletmesi milletimizi yasa boğmuştur.
Bu yazının amacı, plan ve icrası ciddi eleştirilere konu olan ve sonuçlarının acısı hepimizin yüreğini buran bu talihsiz operasyon vesilesiyle sınır ötesi sorunlar bağlamında Türkiye'nin ulusal çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bir konuyu hatırlatarak ileriye dönük nesnel öneri ve uyarılarda bulunmaktır.
Söze Gara
olayının Kuzey Irak’taki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin
(IKBY) idaresindeki bölgede
meydana gelmiş olduğundan başlayalım. Uluslararası hukuk kuralları ve ikili
anlaşmalar bir ülkeye yönelik
sınır ötesi terör tehditlerini bertaraf etme amaçlı askeri
operasyonların, tehdit topraklarından kaynaklanan ülke tarafından yapılmasını
gerektirir.
Buna göre Irak ve
Suriye topraklarından ülkemize yönelen terör faaliyetlerine karşı müdahalenin
ilke olarak Irak ve Suriye hükümetleri tarafından yapılması gerekmektedir.
Konuya Irak açısından bakıldığında, Irak’tan ülkemize yönelik terör tehdidinin esas itibarıyla IKBY idaresi altındaki Kuzey Irak’tan
kaynaklandığı görülür.
Nitekim, PKK kamplarının çoğu Kuzey Irak’ta olduğu gibi terör örgütü taktik ve lojistik gereksinimlerinin önemli bir bölümünü yine IKBY’nin yetki alanları içinden
sağlamaktadır. PKK’yi belki fiilen desteklemese dahi, Erbil’in terör örgütünün bu bölgedeki
faaliyetlerini gözünden
kaçırması söz konusu değildir. Buna karşılık Merkezi
Bağdat yönetiminin Kuzey Irak’taki
güç ve etkinliği sınırlıdır.
Sonuçta, Irak’tan Türkiye’ye yönelik terör
tehditlerine engel olma yükümlülüğü, bölgedeki yönetsel meşruiyetini Irak’ın federal
anayasasından alan IKBY’ye düşmektedir. Ancak referandum
hamlesinin sonuçsuz kalmasına rağmen bağımsız devlet hayallerini terk etmediği
bilinen Erbil’in, bunun için kendince uygun koşulların oluşmasını beklediği bir ortamda PKK’ye
karşı bölgede Kürtleri
birbirleriyle karşı karşıya getirdiği algısını yaratacak bir silahlı harekete girişmesini beklemek
gerçekçi olmaz.
Suriye’ye gelince, nedenleri başka olsa da
durum bu ülke açısından farklı değildir.
YUMUŞAK GÜÇ DEVREYE GİRMELİ
Bu durumda Türkiye, kısa ve orta vadede, mecbur kaldığında, uluslararası hukuk ve BM Sözleşmesi’nde öngörülen meşru savunma hakkı çerçevesinde sınır ötesi operasyonları bizzat yapmak zorundadır. Ancak Türkiye’nin, bir yandan bu operasyonlara gereken her türlü imkân ve başka da Irak ve Suriye ile ilişkilerini düzelterek onları yükümlülüklerini yerine getirmeye teşvik edecek olumlu diplomatik zemini oluşturmaya çalışmasında da sayısız yarar vardır.
Bunun için yapılması gerekenlerin başında, Türkiye’nin 2010 yılından bu yana neredeyse tamamen terk etmiş olduğu “yumuşak güç kullanımını” tekrar ön plana çıkarması gelmektedir.
OVAKÖY’DE İKİNCİ SINIR KAPISI
Türkiye’nin elinde bunu sağlayabilecek önemli bir olanak vardır. Bu da Irak ile Türkiye arasında halihazırdaki tek sınır kapısı olan Habur’un yaklaşık 16 km. batısındaki Ovaköy’de ikinci bir sınır kapısı açılmasıdır.
Habur kapısı doğrudan IKBY bölgesine açılmaktadır. Irak’a buradan giriş yapan yolcu ve
nakil araçları yaklaşık 90 kilometre boyunca, IKBY’nin konjonktüre göre değişen kural, yönerge
ve uygulamalarına tabi olarak ilerleyip; ancak Dohuk’tan 5 km. kadar sonra Fayda’da
Bağdat Merkezi Hükümeti’nin yetki alanına
girebilmektedirler.
IKBY’nin bu güzergâhta genellikle keyfi
ve kısıtlayıcı uygulamalara başvurduğu bilinmeyen bir tutum değildir. Oysa,
Silopi ile Cizre arasında Ovaköy’de
ikinci bir sınır kapısının açılması, buradan Irak’a girecek olanların IKBY bölgesinde ancak 4-5 km. kadar kısa bir seyahati takiben Bağdat’ın kontrolü altındaki bölgeye girmelerini sağlayacaktır.
(1)
Bu proje, Irak’ta
Sincar yöresinde ve özellikle Suriye sınırındaki
gelişmelerle, ABD’nin Suriye politikasındaki istikrarsız yaklaşımları
karşısında Türkiye’nin güvenliğine de gerektiğinde katkı sağlayabilecek bir
önlem olarak düşünülmelidir.
IRAK TÜRKLERİNİN ELİNİ DE GÜÇLENDİRİR
Nitekim, eğer Ovaköy kapısı gündeme ilk getirildiğinde açılabilmiş olsaydı, bu büyük olasılıkla, o tarihlerde Irak’ta yürütülen anayasa çalışmaları bağlamında Irak Türklerinin (2) ülkedeki siyasi konumlarını güçlendirecek bir etken olacaktı. Bugün dahi, Ovaköy yoluyla sağlanacak yeni bir bağlantı, mezhepsel ayrım yapmadan hepsine karşı yadsınamaz bir manevi sorumluluk taşımakta olduğumuz Irak Türklerinin ülkemizle iletişimlerini kolaylaştıracak ve onlara kendi ülkeleri içinde sürdürülebilir bir rahatlık ve belli bir güç kazandıracaktır.
KAPIDAN ÇOK DAHA ÖTESİ
Konu her hal ve kârda bir paket program konseptiyle ele alınmalıdır. Bu bağlamda sınır kapısının bağlantısı, Ovaköy’den sonra Kerkük-Yumurtalık Boru hattı güzergâhı üzerinden, ara pompa istasyonlarını ve güzergâh boyunca giden servis yolunu izleyerek yaklaşık 4-5 km. sonra IKBY sınırlarından çıkıp Ninovah vilayetinden Bağdat’ın münhasır yetki alanına girecek olan daha geniş yeni bir yol yapımıyla sağlanmalıdır. Bu yol, kurulacak iki köprüden sonra herhangi bir coğrafi-fiziki engelle karşılaşmadan Jebel-Sincar’ın doğusundan şimdiye dek ihmal edilen Telafer kentinden de geçerek doğrudan Musul’a ulaşacaktır.
Türkiye’nin ilk aşamada güvence altına aldığı arazi bölgesi ile sınırdaki geçiş denetimini,
hukuki ve ahdi süreklilik arz edecek bir modalite kapsamında Ninovah (Musul)
vilayetine devretmesinin Türkiye’ye Bağdat’ta büyük bir ağırlık ve siyasal
manevra yeteneği kazandıracağı da bu bağlamda kaydedilmelidir. Projenin
stratejik kalıcı bir değer kazanması için lojistik planda Türkiye’nin Körfez Bölgesi’ne ve Arap Yarımadasına en kısa
yoldan ulaşmasını
sağlayabilmesi (3), çok boyutlu ilişkilerini sürdürebilecek bir altyapının
geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu altyapının Nusaybin’den Suriye’de Kamışlı’yı “bypass” edip Cizre’den geçerek Irak’a Tel Köçek tarikiyle ulaşacak bir demiryolu ile takviye edilmesi
yerinde olacaktır. Paket program, yukarıda sözünü ettiğimiz
karayolu ile bu yeni demiryolunun İskenderun ve Mersin liman terminallerine
bağlanmasını da içermelidir.
Böylece Ovaköy sınır kapısıyla bağlantıları hem Türkiye hem de komşuları için önemli bir ekonomik değer kazanacak ve Türkiye’nin yumuşak güç kullanımı açısından
olumlu bir araç olarak devreye girecektir.
Bu “mega-projenin”
küresel etkileri yanında; yaratılacak karşılıklı sürdürülebilir bağımlılık
yoluyla Irak ile Suriye’nin (bizim de çıkarımıza olan)
toprak bütünlükleri ile siyasi birlikleri güçlenecektir. Bu da çeşitli bölgesel altgrupların ekonomik
teşviklerle denetim altında tutulmasını kolaylaştıracaktır.
Ovaköy’de ikinci bir sınır kapısı açılması projesi konusunda görülen isteksizliğin nedenleri arasında ekonomik çekincelere üst sıralarda yer verildiğine işaret etmiştik. Gerçekten de görev yaptığımız dönemde Dışişlerinin önemini ısrarla vurguladığı bu projeye karşı çıkanlar, gerekçelerinin başında böyle geniş bir yapısal girişimin devlete “büyük” ve “gereksiz” bir yük doğuracağı savını öne sürmekte idiler.
Aslında bu sav, mevcut durumun sürmesinde siyasi ya da ekonomik çıkarı olan sınırın her iki tarafındaki etkin lobi gücüne sahip yerel unsurların elini güçlendirmek için öne sürülen bir bahane olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Zira, önemli bir bölümü esasen mevcut bulunan alt-yapının bir miktar tadili ile hayata geçirilebilecek olan ikinci sınır kapısı ve bağlantı yolları teknik ve topografik açıdan kayda değer bir zorluk arz etmediği gibi, bunların yapılması öz kaynaklardan çok büyük bir bütçeye de ihtiyaç göstermemektedir.
Her hal ve kârda, projenin İskenderun ve Mersin liman terminalleri üzerinden Akdeniz’e uzanan bir paket halinde planlanması halinde, bunun BOT da dahil çeşitli kaynaklardan finansmanı mümkün olabilecektir. İnancımız odur ki, bu proje hayata geçirilebildiği takdirde ülkemize o coğrafyada bugünkünden daha büyük bir hareket özgürlüğü verecek, komşularıyla onların komşularına yönelik yeni ekonomik açılım olanakları sağlayacaktır.
SONUÇ
Sonuç olarak bölge
politikaları oluşturulmaya çalışılırken, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz ülkelerinin
sosyo-politik, ekonomik ve sınır aşan antropolojik yapılarıyla bu yapıların
tarihsel dinamiklerini ve küresel bağlantılarını tutarlı bir vizyon içinde
hesaba katmak gerekir (4).
Nitekim, ideolojik saplantılardan hareketle
oluşturulan politikaların sürdürülebilir olmadığı yakın geçmişte Suriye örneği ile açık ve acı bir biçimde görülmüştür. Stratejik derinliği
olduğu sanılan sığ taktik manevralarla kısa vadede yüzeysel bazı kazanımlar
elde edilebilse de bunların kalıcı olmadığının artık anlaşılmış olması gerekir.
Bölgede kalıcı ve
uluslararası barış temelinde bir düzen kurulması, bununla hem bizim ulusal
güvenliğimizin hem de bölgenin
istikrarının güvene alınması isteniyorsa, bunun mutlaka yukarıda sözünü ettiğimiz türde bir geniş açılı bir vizyona
dayanması gereği göz ardı edilmemelidir.
E.BÜYÜKELÇİ OSMAN KORUTÜRK
E.BÜYÜKELÇİ
SELİM KARAOSMANOĞLU
Notlar:
1- DEİK
Türkiye-Irak İş Konseyi Başkanı Emin Taha, 21 Aralık 2020 tarihinde basına
verdiği bir beyanatta Ovaköy’de
ikinci bir kapı açılmasının Irak’a
ihracatımızı yüzde 50 oranında artıracağına işaret etmiştir.
2- “Irak Türkmenleri” yerine, daha
doğru tarihi bir sıfat olan “Irak
Türkleri” deyimi kullanılmıştır.
3- Ovaköy’den Irak’a girildikten sonra Arar Sınır Kapısı’ndan çıkılarak Suriye ve Ürdün’e uğramadan, karayoluyla doğrudan
Suudi Arabistan ve Arap Yarımadası’na
ulaşılabilecektir.
4- Söz konusu demiryolu projesi gerçekleştiği takdirde İstanbul Boğazı’ndan denizaltı geçişiyle Avrupa’ya bağlanacak yol, bir bakıma tarihi Berlin-Bağdat hattına da yeniden işlerlik kazandırmış olacaktır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ölüm nedeni belli oldu
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'O saraya, ben davaya’