Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hayalci Olmadan Yenilikçi Olamayız - Ferruh TUNÇ
Hayata geçirilebilen nice hayal de vardır elbette. Bulunduğumuz yerden dikkatli bakınca bunların aslında yaşamı o büyük hayallere yakıştırma, yakınlaştırma, onlara alıştırma eylemleri olduğunu görebiliriz; bunlar, sanatkârane hayallerin göğü altında var olan insan eylemlerinin yaratıcı verimleridir.
İster bireysel isterse toplumsal düzeyde olsun, bir yerde sanatkârane hayal kısırlığı söz konusuysa, maddi ve manevi kültürel yaşamın kalitesi kadar değerinin de düşük olduğunu görürüz.
Bu ilişkiyi, her çocukta baskın olan kendiliğinden fantastik hayal dünyasının erginleştikçe bir yandan amaçlı fakat hâlâ fantastik hayal dünyasına, öteki yandan da pratik bir yaşamsallık dünyasına dönüşmekte oluşu üstünden izleyebiliriz. Bize, erginleştikçe fantastik hayallerinden “kurtulmuş” görünür çocuk; oysa söz konusu olan o hayal dünyasının enerjisiyle sanatkârane ve gerçekleşebilir hayaller dengesini bulmak olarak tanımlayacağımız erginliğe doğru ilerlemektedir.
Erginlik, gerçekleşemez hayaller kurmaktan kurtulmak olarak görülmemelidir öyleyse. Böyle görürsek, gerçekleştirebileceğimiz fikirler, buluşlar ve modeller (yaratıcı eylem) bakımından yoksul bir hayat düşlemiş oluruz.
ZOR FAKAT PAHA BİÇİLMEZ
Dengeli bir yaratıcı erginliğin çocukluktan farkı; bir yandan hayal dünyasını nesnel gereklilikler ve gerçekliklerle baş etmesine el verecek yaşamsal üretimlere dönüştürürken, öte yandan, gerçek olmadığını bilerek gerçekleşemeyeceğinin farkında olarak, büyük, güzel ve güçlü hayaller kurmayı sürdürebilmesidir. Böylece, ergin insanın gerçekleşebilir özgün fikirlere sahip olma, buluşlar yapma ve tasarımlar gerçekleştirme yanı da hep güçlü, güzel ve büyük sıfatlarına yakın olacaktır.
Daha önemlisi ise hayal kurma yetisinin insan hayatının anlamlandırmasındaki keşfi zor fakat paha biçilmez değeridir: Büyük, güçlü ve güzel (gerçekleşemez) hayaller kurabilme ile yaratıcı, değerli yaşamsal eylemler gerçekleştirme yetileri arasındaki birbirini besleme, güzelleştirme ilişkisinin varlığının idraki ve deneyimlenmesi ile ancak edinilebilen yeri doldurulamaz zihinsel ve duyumsal bir haz, bizce insani varoluşun doğrulanabileceği en özel alanlardandır.
GÖKYÜZÜ UNUTULDU
Oysa günümüzde, sanatkârane hayallerin doldurduğu gökyüzünün varlığını unutarak ona aldırmadan, geçmişte tam da onunla olan bağı koparmamak sayesinde girilmiş ve başarılmış ve insani ilerlemenin yapıtaşları olan somut-pratik yenilikçiliğin, buluşçuğun peşine düşülmüş görünüyor.
Sanatta rönesansın, inançta reformun, felsefede aydınlanmanın,
bilimde ve teknikte buluşun, siyasette özgürlük, eşitlik ve adaletin birbiri ile karmaşık da olsa güçlü bir
bağ içinde var olduğu modern çağın, onu o yapan bu bütünlüğü parçalandıkça resmin bütününü yitirmekte ve buna karşı
odaklanılan detayları abartmakta olan bir anlayışla yüz yüzeyiz.
Kimi
düşünürler bunun modernitenin doğasından ileri geldiğini söylerler ama bu konu kendi başına
tartışmayı gerektirecek denli geniştir. Ama ister doğal ister yapay olsun,
günümüzde dünyanın ekonomisi, jeopolitiği, devlet ve sınıf düzenleri olduğu kadar birey modelleri de
bir bakıma bu zihinsel parçalılık
gerçeği üzerine kurulmuş görünüyor; her düzeyde hepimizin
göğünü birleştirecek denli kapsayıcı hayaller kuramadığımız için giderek küçülerek parçalanmaktayız.
Denilebilir ki, postmodernizmin modern büyük anlatıyı yıkarak onu parodik anekdotlara dönüştürmesi ve özgürlük, eşitlik ve adalet gibi temel
kavramları göreceliğinin
buğusuyla örtmesi, zaman
kavrayışındaki sürekliliği kırması, bizi içinde büyüdüğümüz çağdan
koparmakla kaldı; geldiğimiz yer, birçok bakımdan farklı görünen
fakat üzerinde çok azımızın
anlayabildiği bir yerdir.
YENİDEN, DEVRİMCİ VE BÜTÜNCÜL
Artık yaşam ve
dolayısıyla zihinlerimiz birinden ötekine
keyfi bir şekilde kalemimizi sürükleyerek az çok tutarlı ya da anlamsız şekiller çizdiğimiz noktalar dolusu bir sayfa gibidir. Yeniden (nostaljik)
değil de yeni (devrimci), bütüncül ve kapsayıcı bir hümanizm, aydınlanma ve
tazelenmiş bir ütopya bugünün bu sağırlar diyaloğunu, kör döğüşünü, hakikat öteciliğini, doğruluk ve dürüstlük yoksulluğunu sona erdirebilir mi? Soruda
anlaşırsak, yanıtını bulmamız uzun sürmeyecektir.
ŞAİR, YAZAR
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İki ünlü markanın balları sahte çıktı!
- 'Üs bölgesi' kamera görüntüleri ortaya çıktı
- Atatürk 'sticker'ına basan kişiyi uçarak dövdü
- 'Sessiz katil' konusunda önemli uyarılar
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Yazarımız Meydan'dan, Acemoğlu'na 'Atatürk' yanıtı
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Alnı secdeye düşenlerin iktidarında...'
- Bahçeli'nin videosu neye işaret ediyor?