Olaylar Ve Görüşler

Hacamat Korona'da İşe Yarar mı? - Prof. Dr. Üstün DÖKMEN

06 Ocak 2021 Çarşamba

Yaramaz. Eğer yarasaydı Bilim Kurulumuz şimdi dünyaya hacamatın faziletlerini anlatıyor olurdu.

Hekim değilim ancak olaya bilim insanı gözlüğüyle bakıldığında, hacamatla, sülükle tedavinin ve Kurtuluş Ertuğrul, Uyanış Selçuklu türünden dizilerin birer toplumu uyutma ve geriye götürme projesi olduğu düşünülebilir.

HACAMAT HACET GİDERİR Mİ?

Gidermez. Hacamat ve sülük topluma, Geleneksel Türk Tıbbı’nın mucizevi bir tedavi yöntemi olarak sunuldu.  Sağlık Bakanlığımızda

Hacamat Daire Başkanlığı var; bazı klinikler kapılarına, ‘Sülükle tedavimiz vardır’ diye yazdılar. Bazı özel hastanelerde Hacamat Günleri düzenleniyor. Eski bir başbakanımızın hekim olan eşi Uluslararası Hacamat Sempozyumu düzenledi. Ancak o sempozyuma katılan yabancı bilim insanlarından, “Hacamat ilginç bir konuymuş” diyerek hacamatı bilimsel olarak araştıran kişi çıkmadı.  

Bugün uluslararası hakemli tıp dergilerinde hacamatın her derde deva olduğunu ortaya koyan bilimsel makaleler bulamazsınız. Hacamat artık nostaljik bir kültürel ögedir.

Bazı kişiler hacamatın dinsel bir anlam taşıdığını zannediyorlar. Oysa hacamat tek tanrılı dinlerden çok önce ortaya atılmış bir tedavi arayışıdır. Kutsal kitaplar hacamatı salık vermez. Binlerce yıl öncenin hekimleri, modern tıbbın araçları ve ilaçları yokken hacamattan, sülükten medet ummuşlardı.

Bugün ülkemizin dünya tıbbına tek hediyesi hacamat mı? İki Türk doktoru koronanın aşısını, üçüncüsü de ilacını buldu. Bizim dünyaya hediyemiz budur. BİZİ, ÇAĞDAŞ BİLİMİN IŞIĞINI İLERİYE GÖTÜREN TÜRK DOKTORLARINA EMANET EDİNİZ. Atatürk, “Beni Türk doktorlarına emanet ediniz” sözünü belki söylemiştir, belki söylememiştir. Hayatta olsa şimdi söylerdi. Bugün bütün dünya, doktorlara, özellikle Türk doktorlarına emanettir.  

ALTERNATİF TIP

Ünlü bir sözde yarı ciddi yarı şaka şöyle deniyor: “Asker olmayı isteyip olamayan casus, sanatçı olmak isteyip olamayan ise eleştirmen olur.” Bazılarına göre de astronomiyi beceremeyen astrolojiyle ilgilenir, tarihçi olamayan da tarihi roman yazarmış. Bence de tıp eğitimi alıp diplomalı hekim olamayanlar,  “Hiç olmazsa bu olsun” diye alternatif tıbba yöneliyorlar. Hastalarına otlar veriyorlar meselâ.

“Ottur, zararı yoktur” mantığı bilimsel açıdan anlamlı değildir. Bir hekim bir ilaç verdiğinde onunla negatif etkileşime girecek ikinci ilacı vermez. Fakat bir şifacı otlar ve ilaçlar arasındaki negatif etkileşimleri bilmez; hekimin verdiği ilacın yanı sıra bir de ot kaynatıp içerseniz aldığınız ilaç etkisini kaybedebilir.

Tıp, yapısından ötürü ne yazık ki dünyada, diplomasızlara açık bir meslek olmuştur. Alternatif mühendislik yoktur. Olamaz. Ancak alternatif tıp vardır.

Alternatifçiler bazen acıklı bazen de komik öneriler ortaya koyarlar. Türk Hava Yolları Dergisi’nin eski sayılarından birisinde, müzik terapiden söz edilirken Zengule Makamı’nın menenjiti tedavi ettiği ileri sürülmüştü. Bu arada lütfen, sarı battaniyenin de sarılığa tedavi ettiğini unutmayınız! (Şaka tabii.)

ÜNİVERSİTELERİMİZ CEHALET YUVASI MI?   

Ne yazık ki toplumdaki geriye dönüş hevesine bazı akademisyenler de komik üsluplarla çanak tutmaktadırlar. Bir profesör, “Ben vatandaşın cahilini severim”, bir doçent, “Hz. Nuh cep telefonuyla arayıp oğlunu imana davet etti” dedi. Bir başka profesör, “Google’ı Sultan Abdülhamit keşfetti” dedi ve “Üniversiteler fuhuş yuvasıdır” diye ekledi. Ben üniversitede yıllarca öğretim üyesi olarak çalıştım. Üniversitelerimizin fuhuş yuvası olmadığından eminin ancak bazı üniversitelerimizin bir cahil yuvası olmadığından emin değilim.

AVM’leri, plajları açık ama okulları kapalı olan ülkem şimdilik bir nesli kaybetti. Cahil vatandaşlar olma yolunda hızla ilerliyoruz.  

PROF. DR. ÜSTÜN DÖKMEN 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları