Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ezenler Ezilenlerden Yana Olamaz - Dr. Engin ÜNSAL
Sendrom, bir insanın kendisini zora sokan koşulları kabullenmesi,
ezilmesine rağmen ezenin yanında yer alması anlamına gelir. Sosyopsikolojik anlam
içeren bu deyim, 1973’te Stockholm’de soygun amacı ile
bir bankaya giren soyguncular dolayısıyla insan ilişkilerinde yaygın bir deyim
olarak kullanılmaya başlanmıştır. Soyguncular, dört banka çalışanını
altı gün boyunca 131 saat rehin almış ve polise teslim olmamıştır.
Banka
etrafında toplanan kalabalık ve rehineler, polis kuşatmasına direnen
soygunculara saygı duymaya, direnmenin uzaması ile alkışlamaya ve onlara destek
olmaya başlamıştır. Soyguncular, altı günün sonunda teslim oldukları zaman banka
çalışanları, soyguncular
aleyhine ifade vermeyi reddetmiştir. Daha da ileri giderek soyguncuları
savunmak üzere aralarında para toplayarak avukat tutmuşlardır.
Soygunculara
duyulan bu hayranlık o kadar ileri gitmiştir ki rehinelerden bir kadın,
soygunculardan biri ile evlenmiştir. Ezene duyulan bu hayranlık, günümüz insan
ilişkilerinde ve özellikle
emek-siyaset ilişkisinde gözlenebilir
bir netlik kazanmıştır.
AKP’NİN YAPTIKLARI
2002 yılından bu yana iktidarda olan AKP, iktidarını
sağlamlaştırmak ve uzun süreli kılmak için yandaş yetiştirmekte çok başarılı olmuştur. Demokrasinin tüm kurallarını ve özellikle hukukun üstünlüğünü
askıya alan AKP, emek alanında da yandaş yaratmakta önemli adımlar atmıştır. Bugün çalışan kesimin, örgütlü emek gücünün ve sendikaların çoğunluğu Stockholm sendromunu
yaşatarak AKP’ye destek olmaktadır. Oysa bu iktidar hiçbir zaman emekçinin yanında durmamış, sürekli güçlü olan
sermayeyi ve sermaye sahiplerini savunmuştur.
Her şeyden önce “İş Yasası, Sendikalar Yasası, İşsizlik Yasası, Sosyal Güvenlik
Yasası, İş Sağlığı ve Güvenliği” yasalarında bulunan ve değiştirilmesi gereken
birçok maddeyi görmezlikten gelmiştir. Özellikle
salgın döneminde çıkarılan yasalar, yayımlanan
Cumhurbaşkanlığı genelgeleri bardağı taşıran damlalar olmuştur.
6325 sayılı
Arabuluculuk Yasası, işverenlere işçileri kolay çıkarma ve geri dönmelerini önleme amacı ile işinden çıkarılan işçinin işe iade davası açmadan önce arabulucuya gitmesini dava şartı
yapmış ve böylece işten çıkarmayı çok ucuz hale
getirmiştir.
Arabuluculuk aşamasında işten çıkarılan işçi, uzun dava sonunda alacağı tazminat yerine
işverenin önerdiği hak
ettiğinin çok altındaki peşin
parayı kabullenmek zorunda bırakılmıştır. 7244 sayılı yasa ile İş Yasası’na
eklenen geçici 10. madde,
işverenlere işçileri kısmen veya tamamen ücretsiz izne çıkarma hakkı tanımış (işten çıkarma yasağı) ancak İş Yasası’nın 25.
maddesinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığı nedeni ile iş sözleşmesini feshetme hakkı kabul
edilmiştir. İşverenler, işçinin yeni iş bulmasını ve günde 47 liralık ödenek almasını önlemek için bu maddeyi çok sık kullanmıştır.
BUZDAĞININ GÖRÜNEN KISMI
İşten çıkarma
yasağı, 30 Haziran 2021’e kadar uzatılabilecek ve işçiler asgari ücretin
altında yaşamaya zorlanacaktır. Ücretsiz
izne çıkarılan 2 milyon 292 kişiye 7.2 milyar ödenirken aynı süre içinde işverenlere 18 milyar lira
teşvik verilmişti. Asgari ücret
2 bin 825 liraya yükseltilmiş, sendikaların istekleri göz önüne alınmamış,
ayrıca vergi dilimi 24 bin lirayı kapsayacak biçimde değiştirilerek asgari ücretlilerin yüzde 20’lik vergi dilimine
tabi olamasını ve daha fazla vergi ödemesini
sağlamışlardır.
AKP, yeni işyeri açmaya
dönük yatırımlar yapmayı
unuttuğundan ve mevcutları da sattığından
bugün geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyonu bulmuştur. İşsizlik fonunda biriken
150 milyar lirayı amacı dışında ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası’na
aykırı biçimde kullanarak
fonun zayıflanmasına neden olmuştur. İşsizlik ödeneği artırılacağına
işverenlere bu fondan büyük oranlarda teşvik verilmiştir. Fondan işsizlerden daha çok, işverenler yararlanmıştır. Bunlar sadece buzdağının tepesinde görünen, işçi aleyhine yapılan AKP uygulamalarının bir bölümüdür.
BU BÖYLE SÜRMEMELİ
AKP’nin israfa batmış ekonomi anlayışı böylesine işçi aleyhine iken işçiler ve
sendikalar kitlesel protesto haklarını kullanmamış, sendikalar sessiz
kalmıştır. Bu nedenin altında, kurulan polis devletin ve sözleşme yetkisi alabilmek için sendika yöneticilerinin çoğunun yandaşlık yarışına gitmesi
sayılabilir. İşçilerin çoğunluğunun
AKP’ye oy vermesi, ezilenlerin ezene destek olmasından başka bir şey değildir.
Üyesini ve üyelerini siyaseten bilinçlendiremeyen sendikaların kâğıttan
kaplana dönüşmesi
kaçınılmazdır. Bu durum, demokrasimiz için büyük bir tehlikedir ve siyaset fukarası sendikalar, rafa
kaldırılan demokratik ilkelerin başlıca sorumlusudur.
Bu düzen değişmelidir
ve bunu 20 milyonluk emek gücü rahatlıkla yapabilir. Sendikalar, ücret
sendikacılığı yerine sınıf sendikacılığı yaparak işçi sınıfına daha güvenli bir
yaşam sağlayabilir. Siyasetten korkan sendikaların tarihin sayfalarında
kaybolan gerçeği
unutulmamalıdır.
DR. ENGİN ÜNSAL
GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ
HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne soruşturma!
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Bahçeli profil videosu, el yükseltme, şifre çözme