Olaylar Ve Görüşler

Ekonomide çöküş - A.REFİK KUTLUER

04 Kasım 2024 Pazartesi

Bazı ekonomistler, hepimizin derdi enflasyonun ülke ekonomisi için faydalı olabileceğini düşünürler. Hatta “enflasyonla kalkınma” diye bir model bile vardır. Fiyatların sürekli artmasının yarattığı ilave talep sayesinde ülkenin genel mal ve hizmet üretimi de artacak, tüketiciler tüketimlerini ertelememeyi tercih edince üretim canlanacak ve büyüme gerçekleşecektir.

Ülkemizde bunun ne yazık ki böyle olmadığını görüyoruz. Gerçek büyüme için bu talep artışını karşılayacak hatta onu da aşacak bir üretim artışı gereklidir. Günümüzde ne yazık ki ciddi iki tehlike ile karşı karşıyayız: “stagflasyon” ve “slumpflasyon”.

DOMİNO ETKİSİ

Eğer enflasyonun yüksek seyrettiği bir ülkede ekonomi durgunluğa girerse, yani üretim artmaz ve işsizlik artarsa “stagflasyon”a geçilmiş demektir. Durgunluk ve enflasyonun birlikte yaşanması haline kısaca “durgunflasyon” diyebiliriz.

Bir ekonomi için daha büyük tehlike ise yüksek enflasyonla birlikte küçülme halidir ki ülkemiz bu kötü durumla karşı karşıyadır.

Eğer ülkede yüksek enflasyon varken üretim azalır, işsizlik iyice artarsa bu bir “çöküş” tehlikesidir ve İngilizcede “Slumpflation” diye ifade edilen durumdur. Buna da kısaca “Çöküşflasyon” diyebiliriz. Küçülme işsizliği artırır, artan işsizlik ise sosyal sorunlara yol açar. İşsizlik; mutsuz, ümitsiz insanlardan oluşan bir toplum yaratır. Ve toplumun her kesiminde bir ahlaksızlaşma ve çürüme başlar. Günümüz Türkiye’sinde bunun birçok örneğini görüyoruz.

Peki çare nedir? Çare çağdaş eğitim ve üretim artışındadır. Genç nüfusumuzu çağdaş ve işgücü gereksinimine yönelik planlanmış bir eğitim sistemi ile yetiştirmeliyiz.

Özellikle, yüksek teknoloji içeren ve katma değerli ürün imalatını artıracak bir üretim seferberliği başlatmalıyız. Bir zamanlar tamamen kendimize yeterli olmamızı sağlayan bu çok verimli topraklarımızdaki tarım ve hayvancılık üretimimizi yeniden canlandırmalıyız.

Üretimi artırmak için kaynağa gereksinim vardır. Burada başvurulması gereken kaynak borç değil, iç tasarruf ve yabancı sermaye olamlıdır. Ancak her ikisi için de istikrarlı ve güven veren bir ortam gereklidir.

Başta devletimiz olmak üzere tüm bireyler ve şirketler tasarrufa yönlenmelidir. Yabancı sermaye ise yatırımının güven altında olduğunu görmek ister, bunun olmadığı durumlarda gelen yabancı para ise sıcak paradır. Çok tehlikeli olan sıcak para böyle ortamları sever ve büyük kazançlarla kısa zamanda kaçar. Unutulmamalıdır ki her kazananın bir de kaybedeni vardır ve sıcak paranın yüksek kazancı karşısında kaybeden ülkemizin insanıdır.

DENGE VE ZAMANLAMA

Ekonomide denge doğru zamanda kurulmalıdır. Para arzının kontrol edilmesi ve paranının değeri olan faiz silahının ne zaman ve ne ölçüde kullanılacağı çok iyi hesap edilmelidir. Zamansız düşürülen veya artırılan faiz, çok kötü sonuçlar doğurur.

Kamu harcamaları kontrol altına alınmalı ve şeffaf olmalı, adil vergi sistemine geçilmeli, ekonomik önceliklere göre verilecek teşvikler ve doğru planlamayla üretimimiz artırılmalıdır. Bir an önce yapısal reformları gerçekleştirmeliyiz, aksi takdirde korkarım “çöküşflasyon”dan ve onun sonucu olan çürümeden kurtulamayacağız.

A.REFİK KUTLUER

EKONOMİST



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları