Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Diş Hekimi Halit Gazi Kösemihal - Prof. Dr. Güngör ŞATIROĞLU
Ülkemizde bilimsel anlamda diş hekimliğinin temelinin atılması hikâyesi oldukça ilginçtir. IX. yüzyılda Ebu Bekir er Razi, X. yüzyılda Ebul Kasım Zehravi gibi hekimler, tıp tarihinin önemli simalarıdır. Ayrıca büyük filozof ve tabip İbni Sina’nın diş sağlığına ait yazıları vardır.
Osmanlı Türklerinde ise Hacı Paşa, İbni Şerif Yadigâr, Şerafettin Sabuncuoğlu (Cerrahiyetü’l-Haniye adlı kitabı), Hekimbaşı Salih Efendi (Gayat Al Beyan eseri), Derviş Nidai (Menafi-al Nâs kitabı) gibi cerrahlar tarafından diş çekimi yapılırdı.
Makalemizin başında belirttiğimiz gibi, diş hekimliği mektebinin kuruluşu enteresan bir nitelik göstermiştir. Daha doğrusu önceden planlanan bilimsel tıp eğitimi aşamaları içinde ortaya çıkmaktan çok rastlantılara bağlı kalmıştır. 1908 yılında biri Haydarpaşa, biri de Kadırga’da bulunan sivil ve askeri tıbbiye okulları bütçe görüşmeleri sırasında Maliye Bakanı Cavit Bey’in bir emrivakisi ile Haydarpaşa’daki binada birleştirilip tek bir tıp fakültesi yapılmıştır.
OKULUN İLK MÜDÜRÜ
Kadırga’daki binada da dişçi ve eczacı mektepleri ile ebe mektebi açılması için Prof. Dr. Cemil Topuzlu Paşa büyük çaba gösterdi. Önceleri tıp fakültesi hocalarının biraz tepkisiyle karşılaşıldıysa da Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin ağırlığını koyması ve bu konudaki içten davranışı ile okul kurulup ödeneği de ayrıldı. İşte Tıp Fakültesi Muallimler Meclisi’nin 6 Ekim 1909 tarihli toplantısında Prof. Dr. Cemil Topuzlu Paşa’nın yardımcısı operatör diş hekimi Halit Şazi Bey, okulun ilk müdürü tayin edildi.
Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin bilinçli uğraşmalarına rağmen bürokratik ve siyasal engeller, formaliteler eksik olmuyordu. Öyle ki dişçi mektebinin adı bile geçmeden yalnızca maaşların 1909 bütçesine sıkıştırılmasıyla mektep, sanki gizli bir dernekmiş gibi sessiz sedasız kuruluverdi.
Emrullah Efendi, ülkemizdeki dişçilik sanatının perişan durumunu bildiği gibi bu konuda Cemil Topuzlu’yu candan desteklemiştir. Sonuçta Kadırga’da eski mülkiye tıbbiyesinin bulunduğu binada dişçi okulu faaliyete geçmiştir.
ÖRNEK BİR HAYAT
Diş hekimliği okulunun kurucusu Prof. Dr. Halit Şazi Bey, 1869 yılında İstanbul’da doğdu. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladıktan sonra tıp öğrenimi için askeri tıbbiyeye girdi ve “pekiyi” derece ile bitirerek doktor yüzbaşı rütbesi ile tıp mesleğine başlamış oldu. Cerrahi ihtisasını tamamlayıp diş hekimliğini seçti. Halit Şazi Hoca’nın gerçekten çok yönlü ve ilginç bir kişiliği vardır.
Esas mesleği olan diş hekimliği ve hocalık yanında müzik, çiçek, tarım, makine ve motor gibi teknik beceri branşlarında büyük yeteneğe sahiptir. Öyle ki hoca, Erenköy ve Kızıltoprak’taki evlerinin duvar ve tavan nakışlarını kendisi yapmıştır. Daha öğrenci iken tatillerde en büyük zevki olan atölyesinde 8-10 tane motor yapmış, Erenköy’de gerek kendi gerekse komşu evlerine elektrik ve kalorifer tesisatı döşemiştir.
Hocanın bu niteliklerinden başka kendisinin eski bir “İstanbul Efendisi” oluşunu da önemle belirtmek isterim.
Bayramlarda çocuklarını yanına alarak, bahçıvan ve aşçılarını bahçelerindeki odalarında ziyaret edip onlarla birlikte bu yaşlı emektar adamların ellerini öpecek kadar tevazu sahibi ve alçakgönüllü idi. Meslek ve özel yaşamında, işe gidiş geliş saatleri ve diğer konularda son derece düzenli bir hayat sürmesini bilmiştir.
Şüphe yok ki hocanın en büyük hizmeti, gerek diş hekimliği mektebi müdürü olarak gerek öğretim alanında çok değerli bir yönetici ve profesör olarak gerekse de diş hekimi olarak yaptıkları takdirle anılması gereken çalışmalardır.
Rahmetli Halit Şazi Hoca, Haydarpaşa’dan köprüye geçerken diğer arkadaşları ile beraber oluşturduğu küçük arkadaş grupları içinde tatlı sohbetleri ve esprileri ile ayrı bir zarafet kazanırdı.
‘KAPTAN ŞAŞIRTMASA…’
Oğlu, değerli sosyoloji profesörü Nurettin Şazi Kösemihal, bir yazısında babasına ait, Danıştay üyesi rahmetli Arif Bey’den dinlediği bir esprisini anlatmaktadır. Prof. Dr. Halit Şazi Bey, bir gün vapur yolculuğu esnasında vapur köprü iskelesine yanaşmak için uzun bir zaman bocalar ve herkesin sabrının tükenmekte olduğu bir anda hocanın esprisi imdada yetişir: “Bu vapur yanaşmasına yanaşır ama şu kaptan şaşırtmasa.”
İbnülemin Mahmut Kemal İnal için söylenen bir sözü onun için de söyleyebiliriz:
“Ne kimse kendisine benzer
Ne kendi kimseye.”
Prof. Dr. Halit Şazi Bey 26 Mart 1921’de vefat etmiştir. Ölümünün 100. yılında ışıklar içinde yatsın.
PROF. DR. GÜNGÖR ŞATIROĞLU
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- Ölüm nedeni belli oldu
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- 'O saraya, ben davaya’