Olaylar Ve Görüşler

Devrimleri korumak - Aydın ÖNCEL

22 Aralık 2022 Perşembe

“Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez.” 

Uğur Mumcu

Yaşadığımız coğrafya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalizmin oyun alanı haline geldi. Bu alanda Türkiye sürekli hedef tahtası oldu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla hareket alanı genişleyen yayılmacı politikalar, küreselleşme adı altında ekonomik kalkınma, ticaret stratejisi gibi aldatmacalarla hedeflerine adım adım ilerledi.

Türkiye, sosyopolitik, sosyoekonomik, sosyokültürel açıdan mercek altına alındı. Amaçlarına hizmet edeceğini düşündükleri STK’ler hedefe ulaşmak için biçilmiş kaftandı. Çalışmalar yoğunlukla dernek, vakıf, cemaat ve tarikatlar üzerinden yürütüldü. Bu bağlamda siyasal İslamcılar tarafından kurulan onlarca kuruluşa yasal kolaylıklar getirildi, yolları açıldı. Büyük maddi destekler sağlandı. Bu vahşi sömürü düzeni, her alanda toplumun ve ülkenin üstüne adeta kara bulut gibi çöktü! 

Şeker fabrikaları, kâğıt fabrikaları, limanlar, petro-kimya tesisleri, demir-çelik fabrikaları, elektrik ve enerji santralları, telekomünikasyon işletmeleri, otoyollar, köprüler, hastaneler vb. stratejik Cumhuriyet kazanımları yabancı ortaklı sermayeye satıldı. Tüm bu ekonomik kayıplar yetmezmiş gibi, ahlaki ve ruhsal erozyon yaratan birçok olayın içselleştirilmesi sağlandı. Öyle ki cinsel istismar vakalarının yaşandığı vakıflar iktidar tarafından her fırsatta kollandı.

UMURSAMAZLIĞA SON!

Son yıllarda artarak devam eden, insanlık onurunu zedeleyecek nitelikte türlü şiddet olaylarıyla karşılaştık! Tüm bu vahşetler, siyasal İslamcı çevreler tarafından “münferit olay” diyerek geçiştirildi. Oysa kamu kaynaklarıyla desteklenen cemaat yurtlarında gelişen olayların hiçbirisinin tesadüf ve münferit olmadığı herkes tarafından biliniyordu. Bu cinayetler, ekonomik sorunlar yaşayan öğrencilerin barınma ihtiyacından dolayı dini cemaatlerin kucağına bilinçli olarak itilmesinin kaçınılmaz bir sonucuydu.

Siyasal İslam evde, sokakta, işte, okulda ortaya çıkan her türlü saldırıyı meşrulaştırarak, bunları halkın kaderi haline getirmeye devam ederken Türk halkı, büyük bir sessizlik ve umursamazlık içinde olan biteni izlemekle yetinmekteydi. Siyasal İslamcılar tarafından desteklenen bir vakfın kurucusunun kızını henüz altı yaşındayken, imam nikâhı kıyarak evlendirmesi bu defa çürümeyi gözler önüne sermeye yetti. Bunun üzerine toplumun umursamazlığa son vermesi, şiddet ve korku sevicilerini geri adım atmak zorunda bıraktı. Kınama mesajları peş peşe geldi. Toplumsal dayanışma, duyarlılık ve tepki yine meyvesini vermekte gecikmedi.

SÖZÜN BAŞLADIĞI YER

Bugüne kadar yaşadığımız tüm acılarda hep sözün bittiği yerde kaldık. Ne zaman, ne söyledik de sözümüz bitti, bilinmez elbette. Fakat sözün başladığı bir yer olmalı artık! Kötüleri inlerine sokacak, üstümüze çöken kara bulutları dağıtacak ortak bir dil bulunmalı! 

Türk Devrimlerinin, sahte Müslümanlarla, din tacirleriyle uzlaşarak korunamayacağı anlaşılmalıdır! Tüm dinamiklerle, herkes üstüne düşeni yapmalı, bu mücadeleye katkı sağlamalıdır! Çocuklar susmuyor! Onlar susuyor! Biz, susmayacağız! Türk halkı sessizliğini bozarak, sesini olabildiğince yükseltmelidir! Suça karışmış tarikat ve cemaatler dağıtılmalı, kapatılmalıdır! İnançlarımızı yaşayarak, ibadetlerimizi gerçekleştirmek için tarikat ve cemaatlere değil laik, demokratik, hukuk düzenine ihtiyacımız olduğunu hatırla(t)malı, bu gerçeği asla unut(tur)mamalıyız!

AYDIN ÖNCEL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları