Olaylar Ve Görüşler

Depremde Çocuklar - Prof. Dr. Aysel EKŞİ(*)

15 Kasım 2020 Pazar

Biz İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nden bir ekip, 1999 Marmara depreminin çocuk ve gençlerdeki etkisini ölçmek amacıyla o tarihte araştırmalar yaptık. Adapazarı merkezi, Arifiye, Kazımpaşa, Hendek, Akyazı ve İstanbul’da; Avcılar’da depremden çok etkilenen okulların öğrencileri ve depremde ailelerini kaybedenlerin yatılı kabul edildiği Darüşşafaka Lisesi’nden toplam 6 bin 420 öğrenci seçildi. 10-17 yaşlarındaki grup 3 bin 413 erkek ve 3 bin 7 kızdan oluştu (1).

Çalışmada psikologlar, 6 bin 420 öğrenciye kaygı ve depresyon testlerini ve hazırladığımız anketi uyguladı. Anketlere göre öğrencilerin yüzde 35’inin evi çökmüştü, yüzde 23’ü aile bireylerini ve yakınlarını kaybetmiş, yüzde 15’inin yakınları ve yüzde 3’ünün kendisi yaralanmıştı. Ciddi yaralanmalar ev içindeki vitrin, gardırop, kitaplık ve avizelerin üzerlerine düşmesinden ileri gelmişti.

Deprem sırasında ve sonrasında neler yaşadıkları sorulduğunda yüzde 78’ine göre yetişkinler büyük panik yaşamış, bağırmış, ağlamış, çırpınmış, dövünmüş ve bazı anneler bayılmıştı. Bu tablo, özellikle küçük yaştaki çocukların yarısından fazlasını çok etkilemişti. Korkmuş, kendilerini çok çaresiz hissetmişlerdi. “Çaresiz kalma” duygusu, Adapazarı öğrencilerinde yüzde 47 oranına ulaştı.

ARAŞTIRMANIN İKİNCİ SAFHASI

Ankete verdikleri cevaplar taranarak depremde aile bireylerini kaybetmiş, göçük altında kalmış, kendisi ya da aile bireyleri yaralanmış olan 160 öğrenci seçildi, psikiyatristler tarafından bireysel görüşmeye alındı ve CAPS adlı test uygulandı.

Görüşmelere ve CAPS test bulgularına dayanarak öğrencilerin yüzde 60’ına travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tanısı kondu. Bozukluk, erkek öğrencilerin yüzde 70’inde ve kızların yüzde 54’ünde gelişmişti. Erkek öğrencilerde kızlardan daha yüksek oranda görülmesi, çok sayıda erkek öğrencinin kurtarma çalışmalarına katılmış ve örseleyen olaylarla karşılaşmış olmalarından kaynaklanmış olabilir. (1) 49 öğrencide ayrıca ciddi boyutlarda depresyon belirlendi. (2)

TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU BELİRTİLERİ

TSSB’nin temel belirtilerinden biri, korku ve dehşet yaratan olay bittiği halde kişinin bu olayı yeniden ve tekrar tekrar yaşamasıdır. Öğrencilerin yüzde 64’ü, istemedikleri halde akıllarına devamlı şekilde depremle ilgili rahatsız eden düşüncelerin gelmesinden, depremle ilgili sahnelerin gözlerinin önünden gitmemesinden rahatsızdı. İncelediğimiz çocuk ve gençlerde bazı anı, düşünce, ses ya da sahneler devamlı akıllarına ya da gözlerinin önüne geliyordu.

23 çocuk ve genç, uzun süre ezilmiş, parçalanmış cesetleri gözlerinin önünden uzaklaştıramadı. (1)

On bir genç depremden çok sonraki ikinci ayda bile hâlâ evinin çöküşünü, toprağın çıkardığı sesi, enkaz altından gelen insan çığlıklarını, bebek bağırmalarını, yardım edin” ya da kaçın” ya da sesimi duyan var mı?” gibi seslenmeleri, köpek havlamalarını, siren seslerini ya da cesetlerin kokmasından oluşan iğrenç kokuları duydular.

TSSB’nin diğer belirtilerinden biri devamlı tetikte bulunma ve uyarılma halinin çok artmasıdır. Hiçbir neden yokken de çarpıntı, terleme, titreme, nefes alma zorlukları, ciddi iç sıkıntısı vs. meydana gelmiştir. İncelediğimiz öğrencilerden 26’sında bu irkilme, devamlı tetikte bulunma hali ve dikkatini yoğunlaştırma zorluğu öğrencilerin en çok yakındığı konulardı.

TSSB’nin bir diğer belirtisi de resim, görüntü, ses gibi hemen her şeyin o dehşet anlarını hatırlatmasıdır. Depremden sonra televizyonlarımızda feci sahnelerin tekrar tekrar gösterilmesi onları çok olumsuz etkiledi. Her resim ya da sahne, yaşadıkları olumsuz duyguları, heyecanları, anıları canlandırdı, bunların yeniden yaşanmasına yol açtı.

Korku tepkilerinin ve uyku bozukluklarının çok uzun zaman devam etmesinde ne yazık ki görsel basının bu tutumunun çok olumsuz rolü oldu. TSSB bazen yıllarca devam edebilir. (3)

Risk faktörlerinin incelenmesi

Biz psikiyatristler bireysel görüşmede her öğrenci ile deprem öncesi kısaca yaşamını, bireysel ve aile özelliklerini, depremi nasıl yaşadığını, deprem sırasını ve sonrası duygu ve davranışlarını, depremin yaşamına getirdiği değişiklikleri konuştuk.

Bu bilgiler ışığında TSSB gelişimindeki risk etkenleri istatistiksel yöntemlerle hesaplandı. (2) TSSB oluşmasında birinci risk etkeni çocuk ve gençlerin felakete yakından tanık olmaları olarak belirlendi. İkinci risk etkeni, ailelerin ve çevredeki diğer yetişkinlerin deprem sırasında aşırı tepki göstermeleri idi.

Yetişkinlerin çığlıklar atarak dövünmesi, haykırması ve bayılmasının TSSB gelişimini artıran etkenler olduğu gösterildi.

ÖNERİLER

Japonya’daki son deprem ve tsunaminin, ülkemiz açısından ders alınacak pek çok yönü var. Yapılar konusu iyi biliniyor, bunun üzerinde hiç durmayalım bile. Ama araştırmamız nedeniyle deprem riski taşıyan bölgelerde, evde eşyaların sağlam biçimde tespit edilmemesinin ne kadar önemli olduğunu mutlaka belirtelim.

Çünkü ciddi yaralanmaların çoğu evdeki büyük eşyaların depremzedelerin üzerlerine düşmesinden kaynaklanmıştı. Bunun ülkemizde pek de önemsenmediğini biliriz.

Konunun en can alıcı yöbence şu:

Bütün bilimsel araştırmalarda da vurgulandığı gibi, felaket sırasında yetişkinlerin tutum ve davranışlarının çok önemli olduğunu bu depremde çocuklarımız kanıtladı. Çırpınan, dövünen, yüksek sesle bağıran ve ağlayan anneler özellikle küçük yaştaki çocukların yarısından fazlasını çok etkilemişti.

Bu tutumların, ruhsal belirtilerin gelişmesinde bir risk etkeni olduğu bilimsel olarak da ortaya çıktı. (2) Zaten büyük felakete tanık olan çocuklar, yetişkinlerin gösterdiği tepkiler karşısında kendilerini çok çaresiz ve güvensiz hissetmişlerdi.

Oysa öyle anlaşılıyor ki dünyanın en büyük felaketlerinden biri karşısında Japonya’daki yetişkinler, duygularını kontrol altına alabilme başarısını gösterdi. Acılarını içlerine gömerek sakin davranabilme yeteneği geliştirdiklerini bütün dünyaya kanıtladılar.

Günlerce aç ve susuz kalan halkın, yiyecek ve su geldiği zaman itişip kakışmadan, sabırla ve saygıyla kuyruklarda beklemesi yabancı basında da yayın konusu oldu. Televizyonlarda ve gazetelerde insanların yürek parçalayan görüntüleri yer almadı, televizyonlarda sadece sakin röportajlar gösterildi. Tepkiler kontrolsüz biçimde ortaya konulmadı.

Bizdeki yetişkin tutumları ruhsal bozukluğun gelişimini artırıcı etki yaratırken Japon yetişkinlerin heyecan ve büyük acılarını kontrol altına alabilme ve sakin davranabilme alışkanlığını geliştirmiş olabildikleri çok dikkat çekicidir. Bu bir kültür sorunudur. Ve zor da olsa öğrenilebilir.


PROF. DR. AYSEL EKŞİ
PSİKİYATRİST

(*) Prof. Dr. Aysel Ekşi 14 Mayıs 2015’te vefat etti. Bu makale, kendisinin iki yabancı bilimsel dergide yayımlanan iki makalesinin özetidir.

Kaynaklar:

(1)  Ekşi A, Braun KL, Ertem-Vehid H, Peykerli G, Saydam R, Toparlak D (2007) Risk factors for the development of PTSD and depresion among child adolescent victims following a 7.4 magnitude earthquake. International Journal of Pyschiatry in Clinical Practice. 11,3, 190-200.

(2)  Eksi, A, Peykerli G, Saydam R, Toparlak D, Braun KL, (2008) Vivid intrusive memories in PTSD. Responses of child earthquake. Survivors in Turkey. Journal of Loss and Trauma. 13, 2-3, 123-156.

(3)  (3) Ekşi A, Braun KL (2009) Over-time changes in PTSD and depression among children surviving the 1999 Istanbul Earthquake. European Child and Adolescent Psychiatry. 18, 6, 384-391.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları