Olaylar Ve Görüşler

Cumhuriyetin başkenti: Ankara - Doç. Dr. Mehmet Emin ELMACI

13 Ekim 2022 Perşembe

Mustafa Kemal Paşa, 27 Aralık 1919 tarihinde çok stratejik bir adımla İstiklal Savaşı’nın “yeni direniş merkezi” olarak kararlaştırılan Ankara’ya görkemli bir giriş yapmıştı. O giriş ve karşılanış sanki direnişin sonucunu da müjdeliyor gibiydi. Çamurlu ve bakımsız yollarıyla küçük bir kasabaydı ama yüreği büyük bir kalabalıkla, görkemli bir karşılayış gerçekleştirmişti Ankaralılar.

Ankara’nın adı, 1918’in o son günlerindeyken Mustafa Kemal Atatürk’ün Şişli’deki evinde, Ali Fuat Cebesoy ile Anadolu’daki silahlı direniş konusunu görüşürlerken “bir direniş merkezi” olarak geçmişti. Merkezi Konya Ereğlisi’nde olan 20. Kolordu’nun karargâhını Ankara’ya taşıyarak buranın direniş merkezi haline getirilmesini kararlaştırmışlardı. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas sonrası Temsil Heyeti ile birlikte Ankara’ya gelmesi bilinçli ve önemli bir seçimdi. Mustafa Kemal Paşa, karşı olmasına rağmen Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da toplanmasının sonuçlarını da düşünerek Temsil Heyeti’nin Sivas yerine Ankara’ya gelmesini gerekli görmüştü. Ona göre “Ankara’ya gitme zamanı yaklaşıyordu”.

'MİLLİ HAREKETİN KÂBESİ'

Bir İngiliz gazetecisi o günlerde dalga geçercesine Ankara’yı “dağlar arasında bir bataklık”, Ankara’daki vatanseverleri de “bataklık içinde başlarını havaya kaldırmış bir yığın kurbağa” olarak nitelemiş ve “Durmadan ötüp durmakta ve dünyaya meydan okumaktadırlar” demişti. Yunus Nadi’nin 1920 Nisan ayında gazetesinin klişesini alıp Ankara’ya gelişinde anlattığı, Ankara İstasyonu’nda onları karşılayan halkın heyecanını anlayamamıştı İngiliz gazeteci. Tıpkı ülkesinin ileri gelenlerinin de anlayamadığı gibi. Oysa Halide Edip Adıvar’ın da anılarında belirttiği gibi Ankara “milli hareketin Kâbesiydi” artık. 

Samet Ağaoğlu Mebusan Meclisi’nin kapatılmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun “Boğaziçi’nin sularına gömüldüğünü” belirtmiş ve bir ay sonra 23 Nisan 1920’de de “Ankara’nın çorak ve bataklık yaylasında yeni bir devlet doğduğunu” eklemişti. Nitekim Milli Mücadele’nin kazanılmasının ardından 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla “o devletin temeli” oluşturulacak, ardından 9 Eylül’de Halk Fırkası açılacak ve en sonunda da 99 yıl önce 13 Ekim 1923’te “yeni devletin başkenti” Ankara olarak dünyaya duyurulacaktı.

‘YABANCILAR’

Halide Edip’in “Ateşten Gömlek” kitabında anlattığına göre Ankaralılar o dönemlerde kendilerini herkesten farklı görürler ve İstanbul’dan gelenlere de “yabancılar” derlerdi. Bu İstanbul’un saltanatına, sarayına, basınına bir tepki gibiydi belki. Belki de Mustafa Kemal Paşa da Ankara’da kala kala Ankaralılar gibi artık İstanbul’u ve İstanbulluları yabancı görecekti.

Onun bu konuda çok makul nedenleri de vardı. Ülkesini, milletini düşünüp, canını hiçe sayıp işgalcilere karşı tüm gücüyle direnişi örgütlerken; İstanbul, rütbelerini sökmüş, suikastlar düzenletmiş ve idam kararı almıştı. Mustafa Kemal Paşa, kendi kişiliğine gelen bu saldırıların hepsini bertaraf etmişti. Ancak o, milleti birbirine düşman yapacak o 11 Nisan 1920 tarihli Dürrizade fetvasını, ona destek veren İstanbul’daki millete “yabancı olanları” hiç unutmayacak ve affetmeyecekti.

DOÇ. DR. MEHMET EMİN ELMACI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları