Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
COVID-19 Salgını ve Değişim - Prof. Dr. Mehmet Y. YAHYAGİL
Son yirmi yılda
popüler bir anlam kazanan küreselleşme kavramı tahminlerin ötesinde karmaşık bir soyutlamadır.
Toplumbilimcilerin ve ekonomistlerin tanımları ya da yalnız kültürel ve siyasal
açıdan yapılan açıklamalar yetersiz kalmaktadır.
Aslında bilişim ve iletişim
teknolojilerinin yaygın ve etkili kullanımıyla geçmişin yerel ekonomik, toplumsal, kültürel
ve politik birikimlerinin evrensel boyut kazanması küreselleşmenin özü olarak düşünülmelidir. Burada
“öz” sözcüğünü kullanmamın
nedeni bilgi toplumuna geçebilmiş
birkaç ülkenin gelişmekte olan ülkelerin yaşam tarzlarını değiştirme
stratejilerinin bu olguda göz
ardı edilmemesi gerektiğindendir.
NEOLİBERAL İLLÜZYON
Milenyum çağı
evrensel ve kültürel değerlerin
alt-üst olduğu, yeni (neo) liberalizmin daha açık bir ifadeyle, farklı bir
emperyalizmin insanları tüketim toplumuna dönüştürmek için
sosyal medya ve iletişim kanallarıyla başta ABD tarafından empoze edildiği bir
zaman dilimi olmuştur.
Her alanda vurgulanan içi boş bir “özgürlük teması” çoğulcu kültürlerde dahi bireyselliği ön plana itmiş aile, evlilik,
toplumsal dayanışma gibi insanları birbirine bağlayan değerler zinciri parçalanmıştır. Daha azgelişmiş ülke
halkları ötekinin değerlerini benimsemeyi, ötekiler gibi davranmayı farkında olmaksızın benimseyivermiştir.
İş
(istihdam) olanaklarını üretime dayalı olarak artıramadan, finansal
stratejilerle ekonomileri canlandırma gayretleri Türkiye’de de olduğu gibi pek çok ülkede enflasyonist etkisini göstermiş, acı
(!)reçeteler yazılmış,
insanlar kazandıklarından çok
daha fazlasını tüketmek için
kredi ve benzeri olanakları çoğu kez hatalı kullanıp daha da
yoksullaşmıştır.
Küreselleşme, eşyanın
doğası gereği bir
anti-tez de yaratmış ve modernizmi, teknolojinin etkin biçimde kullanılması olarak benimseyen fakat
gelenekselliğin ve dinsel değerlerin ön plana çıkarıldığı farklı akımlar (refleksif-küreselleşme) belli ülkelerde kendisini göstermiştir.
Bu arada son on yılda
Afrika ve Asya’dan göçmenlerin gelişmiş ülkelere sığınma sorunu kendilerini en
demokratik ve uygar olarak kabul eden ülkelerde milliyetçilik duygularını kamçılamış ve kimi
siyasetçilerin popülist
yaklaşımlarıyla birlikte insani değerlerin işlevinin zedelenmesiyle sonuçlanmıştır.
Gelişmiş ülkeler
arasındaki ekonomik savaşların etkisi, toplumsal yaşamda ötekileşme sevdası ve bireylerin benliğini
koruma ikilemi içinden
çıkılmaz bir hal alırken bu kez de insanlık, artık tarih sayfalarında kaldığını
düşündüğü bir salgının ölümcül
darbesiyle karşılaşmıştır. Bu salgının yaşamın her alanındaki şok etkisi ülke
ve statü farkı gözetmeksizin
herkesi etkilemiş, kimilerini düşünmeye, kimilerini sorgulamaya yöneltmiş ve bir küresel panik atmosferi
egemen olmuştur.
KÜRESEL DEPRESYON
Ekonomik dengelerin göreceli
olarak tüm dünyada bozulmasına ve zengin-fakir makasının hızla açılmasına yol açan bu pandemi (COVID 19), bireyleri ve ülke yönetimlerini de ister istemez bir değişim
sürecinin içine tutsak
etmiştir. Bu süreçte
insanların belki de ıskaladıkları oluşum, bireysel ve kültürel değerlerdeki değişimdir. Avrupa
ülkelerinin yanlış şekilde bu dünyadaki yüksek (!) kültürel değerlere sahip olduğu kanısı
muhtemeldir ki Avrupalılar arasında bile zedelenmiştir.
Ayırımcılıktan kaçınma,
ifade özgürlüğü, dinsel inançlara saygı kavramları ile temel
evrensel değer olarak kabul edilen insan hakları konusunda ne denli bir çıkmaza
girildiği açıktır. Beyaz ve siyah ırktan bireylerin çatışmaları, mülteci akımı karşısında belli
ülkelerin katı tutumları faşizan duyguları ön plana çıkarmış ve bunun
yansımaları pandemi sürecinin tahribatına karşın sürebilmiştir.
Kanımca “mutluluk” kavramının algısı dahi büyük
olasılıkla değişmiş, sosyal ilişkilerin sanal dünyada ağırlık kazanması kimi
avantajlarının yanı sıra küresel bir depresyon yaratmıştır. Bu arada geri
bıraktırılmış ya da daha doğrusu sömürülmüş
Afrika ülkelerinin pandemiden
daha az etkilenmesinin nedenleri hiç değilse akademik çevrelerde dikkat çekmiştir (Bkz: https://www.bbc.com/news/world-africa-54418613).
AYDINLARIN SORUMLULUĞU
Kısaca, pek çok şeyin artık ‘eskisi gibi olamayacağı’ gerçeği anlaşılmıştır. Bu salgının yarattığı kaotik durumun nedenleri “ruhumuzu unutmak mı”, “siyasal ağırlıklı mı” yoksa emperyalizmin aslında bir “yaratıcı-yıkım mı” olduğuna dair soru ve tartışmaları da (Bkz. Salgın: Tükeniş Çağında Dünyayı Yeniden Düşünmek, Der: D. Bayındır, Tellekt Yayınları, İstanbul, 2020) beraberinde getirmiş, yakın geleceğin nasıl şekilleneceği ana gündem maddesi olmuştur.
Ne var ki bu ölümcül salgın, bir olasılık, farklı kültürel çevrelerdeki insanlara bir birey olarak yaşamlarını ve toplumsal gerçeği sorgulamalarına ve daha da iyimser bir tahminle insanı insan yapan değerlerin yeniden keşfetmesine olanak verebilecektir. Kanımca aktivistler, yazarlar, şairler, sanatçılar bu yolda büyük görevler üstlenecek, yeni sanat akımlarını ve değişimin ana hatlarını politikacılardan daha etkin biçimde şekillendirebilecektir.
Sağlıklı günlerde daha çok düşünüp
olayları daha akılcı yoldan
sorgulayabilmek umuduyla...
PROF. DR. MEHMET Y. YAHYAGİL
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- Mansur Yavaş'tan jet yanıt!
- İstanbul'da metro yangını
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne soruşturma!
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı