Olaylar Ve Görüşler

Bilimdışı ekonomi - Sıtkı ERGÜNEY

22 Aralık 2022 Perşembe

Hangi ekonomik sistem/model uygulanırsa uygulansın, sağlıklı bir ekonomi yönetimi için “esas” kabul edilen ve hepsi de aynı derecede önemli altı temel makro denge “arz-talep, tasarruf-yatırım, dış ticaret ve ödemeler, işgücü ve istihdam, gelir dağılımı, enflasyon-kur-faiz” gözetilerek bilimsel ilkeler doğrultusunda oluşturulan politikaların uygulanması şarttır.

Yirmi yıldır uygulanan günü kurtarıcı Tahtakale esnafı ekonomi anlayışı, son bir yılda enflasyon-kur-faiz dengesini altüst eden ekonomi biliminin “e”sinden uzak politika sonucu dibe vurdu. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” inadı yüzünden Ekim 2021’de yüzde 20 olan yıllık enflasyon bir yıl sonra yüzde 100’e, 9 lira olan dolar 19  liraya çıktı. Bu süredeki 12 aylık kur ortalamaları dikkate alınarak yapılan hesaplama ile Türkiye’nin ithalat maliyeti TL bazında yüzde yüzün üzerinde artarak iç enflasyona hız kazandırdı.

ENFLASYON

Ukrayna savaşı ile birlikte dünyada başta enerji hızla yükselen hammadde fiyatları sonucu ABD ve AB’de yüzde 10’lara yaklaşan enflasyon, yanlış kur-faiz politikası nedeniyle Türkiye’nin ithalat maliyeti, olabilecek seviyenin üzerine çıktı. 2021 Ocak-Ekim döneminde 200 milyar dolar olan ithalat hacmi 300 milyar dolar oldu. 

Ekonomide dış ticaret dengesinin tesisi ve sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için döviz kurunun iç ve dış enflasyon farkı kadar ihtiyaca göre devalüe veya revalüe edilmesi gerektiği iktisattaki “dış ticaret ve kur” teorisinde açıklanmıştır. Buna göre Türk Lirası’nın dolar karşısında değeri 2021 sonunda yüzde 30 dolayında devalüe edilmiş olsaydı Türkiye’nin ithalat maliyeti uluslararası piyasalardaki olumsuzluklara rağmen 250 milyar doları aşmamış, iç enflasyon daha düşük, Türkiye’nin ihraç ürünlerinin rekabet gücü de korunmuş olacaktı. 

Enflasyonun, “talep” enflasyonu ve “arz” enflasyonu olarak tanımlanan iki türü vardır. Gelir dağılımındaki çarpıklık ve yüksek ithalat maliyeti nedeniyle Türkiye’de, kurulu kapasite tam kullanılamamakta, buna bağlı olarak birim üretim maliyetleri yüksek olmaktadır. Bu nedenlerle Türkiye’de yaşanan enflasyon “maliyet enflasyonu”dur.

‘ÖDÜN VEREN ÜLKE’

Türkiye’de borçlanma faizi neden yüksek? Bunun nedeni, toplam makro tasarruf yetersizliğidir. Gelir dağılımındaki eşitsizliğin kaçınılmaz sonucu olarak makro tasarruf hacmi düşük, borçlanma talebi yüksek, bundan dolayı da borçlanma faizi yüksek olmaktadır. Anlamayanlar için sebze fiyatlarındaki mevsimlik değişmeler basit örnek olabilir veya Avrupa’da faizlerin neden yüksek olmadığı sorulabilir! Türkiye’de borç para talebi sadece yatırım için değil, gelir dağılımındaki dengesizlik nedeniyle tüketim için de vardır. Yüksek faiz sorununu doğru anlamak ve değerlendirebilmek için önce bu gerçeği kabul etmek gerekir.

Sonuç olarak bilimdışı ekonomi yönetimi bir işe yaramadı. İhracat artmadı, cari açık gerilemedi, istihdam büyümedi. Artanlar sadece kur, enflasyon ile yaygınlaşan enflasyon oldu. Arap ülkelerinden dış kaynak arayan iktidar, Türkiye’yi, bunun için verilen ekonomik, siyasi ödünlerin maliyetinin bilinmediği, Ortadoğu’nun “muhtaç ve bunun için ödün veren ülkesi” durumuna düşürüyor.

SITKI ERGÜNEY

EKONOMİST



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları