Olaylar Ve Görüşler

Batı Karşıtlığından Batılılaşma Karşıtlığına - Ali Ulvi ÖZDEMİR

05 Mayıs 2021 Çarşamba

ABD Başkanı Biden’ın 24 Nisanda soykırım” kavramını tercih edişi Türkiyede Batı karşıtı söylemleri ve yaklaşımları yeniden alevlendirdi. Ama bu haklı söylem ve reddediş, çoklukla fark edilmeden başka amaç ve politikalara, Türkiyeyi yeniden Ortadoğu kimlikli, Osmanlıcı ve İslamcı bir politik kültürel kalıba sokmak isteyen anlayışa hizmet eden bir potansiyele dönüştürülüyor ve kullanılıyor.

Batı’nın emperyalist oluşu, soykırımları, ırkçılığı, sömürgeciliği, vahşeti, dayatmaları ve diğer kötülükleri yine sayılıp dökülüyor. Bütün bu haklı söylemlerin açtığı kapıdan 100 yıllık parantezi kapamak” ya da Artık kendi hikâyemizi yazmalıyız” diyen, sadece Batı karşıtı olmayıp Batılılaşma” karşıtı da olan siyasal İslamcı düşünce ve politikalar da girebiliyor farkında olmadan. Ve Türkiyede Atatürk’ün aydınlanmacı, Batılılaşmacı, modernleşmeci vizyonunun eseri olan yaşam biçimimizi değiştirmek isteyen güçler, Batı karşıtlığını, ayrım yapmadan Türkiyenin yüzyıllar önce belirlenmiş Batılılaşma yolundan koparmak için bir fırsata dönüştürmek istiyorlar.

ÖNEMLİ AYRIM

Bu ayrımı tıpkı Atatürk gibi yapmamız ve Batı’ya karşı Batılılaşma” olarak belirlenmiş Cumhuriyet çizgisini savunmak, modern, laik, eşitlikçi, kul yerine yurttaş, cahil bırakılmış yığınlar yerine bilinçli halk tercihleriyle belirlenen devlet düzenimizi korumak zorundayız.

Esasen sağ kesimin bir kısmından ve İslamcı kesimden gelen ve Batı’nın emperyalist yönünü öne çıkarıp, hepimizde var olan bu antiemperyalist çizgiyi kullanarak bu hassasiyeti, özellikle hukukun üstünlüğü, laiklik, kadın hakları, denetlenebilir, hesap verebilir devlet anlayışı ile belirlenen Batılı değerleri kazımak için kullanmaya çalışan Batılılaşma karşıtı eleştirel akıma ve söyleme dikkat etmek gerekiyor.

İKİ BATI

Atatürk bu ayrımı yapmış ve iki Batı tarif etmişti. Biri devlet politikaları düzleminde var olan emperyalist, kıyıcı ve işgalci Batı, diğeri değerler ve medeniyet düzleminde dünyayı ortaçağ karanlığından çıkaran aydınlanma devrimini yapmış, bilimin, sanatın belirlediği, özgürlüğü, insanı, hukuku, kadını, eşitliği öne çıkartmış Batı. Bizim Cumhuriyet devrimimiz birincisine karşı ikincisini savunmak yönünde olmuştur.

Bu topraklarda özgür, refah içinde, gelişmiş ve insana yakışır bir yaşam sürmek için esasen zorunlu olan yol da buydu. Ne yazık ki şimdi, kadını yeniden eve hapsetmeye çalışan, yoksulluğu kalıcılaştıran, halk egemenliğinin sembolü parlamentoyu işlevsizleştiren, hukuk devletini keyfiyetle yer değiştirmiş bir anlayış, en haklı olduğumuz tepkileri, hepimizi birleştiren antiemperyalizmi ve insani hassasiyetlerimizi, Batılılaşmayı kötüleme yönde, Türkiyeyi Batı’dan ve aslında Batılı değerlerden koparmak için kullanmaya çalışıyor.

YAPILMASI ZORUNLU HAMLELER

Bu ayrımı yapmaz ve bu çabayı okuyamazsak, olgulara bu niyetin varlığıyla bakmazsak 150 yıl önce varlığımızı korumak için tıpkı satrançtaki zorunlu hamleler gibi girdiğimiz Batılılaşma yolundan çıkıp bir Ortadoğu ülkesinin karanlık değerleriyle iç içe geçmiş bir ülkeye dönebiliriz. Böyle anlarda kabaran milliyetçi, yurtsever duygular selinde, Atatürk milliyetçiliğinin yerine kaba bir yabancı düşmanlığıyla kendini belli eden anlayışa teslim olursak ve onun Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir” sözüyle belirlenen yoldan çıkarsak çağdaş medeniyetler düzeyine erişmek yerine bir Arap emirliği gibi özgürlüklerden yoksun, koyu taassupla bezenmiş bit toplum düzenine biz de hizmet eder duruma düşeriz.

RÜZGÂRA KAPILMAMALI

Hukukun üstünlüğüne inanan, özgürlükçü, demokrat insanların, başta bu değerleri öne çıkaran partilerin ve anlayışların, bu ayrımı yapması ve kaba milliyetçilik tuzağıyla Türkiyenin içe kapanmasına, Batı karşıtlığı adı altında Batılı değerlerden koparılmasına hizmet edecek bir politikadan uzak durması gerekiyor. Politika böyle anlarda gerekli ayrım yapma, nüanslara dikkat etme ve rüzgâra kapılmadan akılcı yaklaşımlar getirme sanatı değil midir?

Batı’ya karşı Batılılaşmacı Türkiye, var kalmanın, güçlü olmanın, hakça, adaletli ve çağdaş bir düzeni yaşatan bir ülke olmanın tek yoludur. Batı karşıtlığının bizi Atatürk’ün yolundan ayırmasına izin veremeyiz. Antiemperyalist duruşumuzun, Atatürk milliyetçiliği ile şekillenen milli hassasiyetlerimizin Türkiyeyi Batı’dan kopararak aslında Batılılaşmadan, Atatürk devrimleriyle belirlenen medeniyet yolundan koparmaya çalışan anlayışa hizmet eder duruma düşmemesine dikkat etmeliyiz.

DOÇ. DR. ALİ ULVİ ÖZDEMİR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları