Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Atatürk ve Türk Kimliği - Prof. Dr. Salih ÖZBARAN
Son zamanlarda; Adalet ve Kalkınma Partisi adına medya ortamında
dile getirme gereği duyulan, ima edilen, özlenen (!), güya sivil bir anayasa taslağına doğru yol almak istendiği şu günlerde, “Atatürk
Simgesi ve Türk Kimliği” üstüne birtakım yazılar ve sözlü mesajlarla karşı karşıyayız.
Atatürk
heykellerine saldırı, devlet madalyalarından Atatürk kabartmasının kazınması,
bazı kurumlardan “Türk” kimliğinin, T.C. sembolünün
silinip atılması gibi Cumhuriyet rejiminin içselleştirdiği kavramların kenara
itilmesi; insafın, kadirbilirliğin, dolayısıyla akademik süzgeçten geçmiş tarih bilgisinin yok sayıldığı
bir dönem yaşatıyor bizlere.
KİMDİR TARİHÇİ, KİMDİR TÜRK?
Gazetede yansıtılan “Sabahki paylaşım öğlen yok oldu” haberi tarihin, kimliğin, “Cumhuriyet” değerlerinin ne kadar oyuncak durumuna getirildiğinin çok acı bir göstergesidir:
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın taşra teşkilatlarından ‘Türk’ isimlerinin kaldırılmasının ardından Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, dün sabah saatlerinde sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada müdürlüklere ‘Türk’ isimlerinin geri verildiğini duyurdu. Ancak öğle saatlerinde yapılan açıklama silindi.”
Doğru mudur bu haber? Eğer öyleyse, Allah aşkına, dalga mı geçiyorlar bizimle! Tarihin
omurgasını mı kırmak istiyorlar? Politikacının özlediği, arkasına saklanmak istediği ve geçmişte kalan bir rejim
türüne dayanak mı arıyorlar? Üzerinde
çalıştığım bilgi dalının âlimleri mi kesiliyorlar başımıza?
Tüm dünyanın
hayranlıkla yâd ettiği bir “Kurtarıcı”yı
ve “Türkiye
Cumhuriyeti’ni
kuran Türkiye halkına Türk denir” tanımıyla yarattığı bir ulusal kimliği
kişisel arzunun peşine takılarak silmek mi istiyorlar? Cumhuriyet, İslam dinini
kul taifesinin boyunduruğu altından kurtarıp bilimsel alana taşıdığı için mi suçlanmakta? Bu kadar mı
kadir kıymet bilmez bu iktidarın muktedirleri? TBMM Başkanı’nın Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni bir kişinin “olur”
fetvasında görme arzusu ise
saç baş yolduracak nitelikte!
AKADEMİSYENLERDEN DEĞERLENDİRMELER
Birkaç akademisyenden alıntı yaparak sürdüreyim yazımı. Önce, özellikle Türk tarihinin başlangıç yüzyılları başta olmak üzere yaptığı araştırmalarla tanınan İsenbike Togan’ın yaşanılan güne uydurulmak istenen tarih yorumuna (etnik kökenin tarihsel dönüşümüne) göz atalım:
“Bugünün kaygıları, bazen geçmişi de benzer şekilde değerlendirmemize sebep olur. Günümüzde ırk, dini inanç ve mezhepçilik geçmişe bakışımızı da şekillendirmekte, geçmiş de bunlardan nasibini almaktadır. Etkin bilincin yaygın olduğu günümüzde etnik grupların ezelden beri bugünkü halleri ile var oldukları varsayılmakla kalmaz, var olmuş olmaları gerektiğine de inanılır.”
Osmanlı dünyasının çağına uygun veya ona zıt davranışlarını irdeleyen, özellikle Batı dünyasından aldığı veya reddettiği değerleri mükemmelen gözleyen Taner Timur’un değerlendirmesine değinelim şimdi de (Osmanlıların ilk yüzyıllarında benimsedikleri, başka imparatorluklara paralel sayılan uygarlık deneyimlerini göz ardı etmeden). Timur, Batılılaşma tezinin yeteri kadar inandırıcı olamadığını dikkatlere sunarken klasik çağ Osmanlı uygarlığının elbette dinci ve skolastik bir dünya görüşüne dayandığını hatırlatıyor ve şu kanıya varıyor:
OSMANLI KONUSUNDAKİ YANILGI
“Fakat bu dünya görüşü o zaman evrensel bir nitelik taşıyordu ve bu yüzden Osmanlı Devleti çağıyla birlikte yaşayan bir uygarlıktı. Sanıldığının aksine Osmanlı Devleti giderek daha liberal ve daha laik devlet haline gelmemiştir. Tam tersine zamanla dini kurumların daha da yozlaştıklarını görüyoruz. Tanzimat’tan itibaren bir ölçüde kabul edilen ‘Batılı kurumlar’ ise gerçek bir kültürel uyanışın ve bir aydınlanmanın ürünü değillerdi. Değerlerimizi yakın tarihimiz ile değil de klasik çağın İslami kurumlarına mı dayandırmalıyız? Elbette ki hayır. (.) Egemen konumda iken bile durumlarını koruyamayan ve çözülen bu yapıyı bugün yeniden canlandırmaya çalışmak tarihle ve ilerleme ile alay eden gerici bir tutum olur.”
‘Yüzyıllık Çınar’ın bilgeliğiyle kapatayım bu değerli yorumları. Osmanlı İmparatorluğu’nun sona yaklaşan bir yılında doğmuş, Türk ve dünya tarihçiliğinde müstesna bir doruk yakalamış -üstelik AKP döneminde övgüye mazhar olmuş!- Halil İnalcık (daha önce de yansıttığım üzere) bakınız nasıl ilan etmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğini:
“Batı Türkiye’ye karşı, 19. yüzyılda Osmanlı’ya
uyguladığı politikayı sürdürmektedir. Cumhuriyet Türkiyesi’nin Osmanlı olmadığını anlatmak
bizim ödevimizdir.”
TARİHÇİ, EMEKLİ ÖĞRETİM ÜYESİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- Ölüm nedeni belli oldu
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'