Olaylar Ve Görüşler

Anayasa Sorununda Çözüm - Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK

19 Şubat 2021 Cuma

Türkiye, yeni anayasa yapmakta sayısal olarak dünyada en öndeki sıralarda yer alıyor. Büyük bir olasılıkla bu alanda dünya rekoru bizdedir.

İlk yazılı anayasamız olan ve I. Meşrutiyet’i getiren Kanun-i Esasi’nin 23 Aralık 1876’da ilanından bu yana 145 yıl geçti. Bu süre içinde Türkiye’de 20 Ocak 1921’de Teşkilatı Esasiye Kanunu, 20 Nisan 1924’te aynı adla yeni Teşkilatı Esasiye Kanunu/10 Ocak 1945’te değiştirilen adıyla anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra kurulan ve sınırlı ölçüde temsili nitelik taşıyan Temsilciler Meclisi ile Millî Birlik Komitesi’nden oluşan Kurucu Meclis tarafından kabul edilip halkoyuna sunulan; 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra kurulan ve yine sınırlı ölçüde temsili nitelik taşıyan Danışma Meclisi ile Milli Güvenlik Konseyi’nden oluşan Kurucu Meclis tarafından kabul edilip halkoyuna sunulan, her ikisi de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası adını taşıyan iki anayasa, sırasıyla 9 Temmuz 1961 ve 7 Kasım 1982 günleri halkoylamasıyla kabul edildi. Böylece Türkiye’de 1876’dan bu yana 5 anayasa ve bunların her birinde çeşitli değişiklikler yapıldı.

Halen yürürlükte olan 1982 Anayasası’nda 1987-2017 yılları arasında 20 kanunla toplam 184 maddeyi kapsayan, 6.8.1988 tarih ve 3467 sayılı Kanun’la yerel yönetimler seçimlerinin öne alınması konusunda yapılan değişikliğin halkoylamasında yüzde 88.82 oranında katılımla yüzde 35 oranında Evet” oyuna karşılık yüzde 65 oranında Hayır” oyuyla reddi, 9.2.2008 tarih ve 5735 sayılı Kanun’la anayasanın 10 ve 42. maddelerinde yapılan iki değişikliğin anayasanın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında belirtilen laiklik ilkesi ile bu maddeyi kapsayan 4. maddedeki teklif edilemezlik kuralına aykırılık nedeniyle 148. maddenin II. fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesi’nin 5.6.2008 tarih ve E. 2008/16, K. 2008/116 sayılı kararıyla iptali nedeniyle; 18 kanunla toplam 181 maddeyi kapsayan değişiklikler yapıldı.

1995 ve 2001 yıllarında Başlangıç kısmında yapılan iki değişikliği de kapsayan bu değişiklikler arasında bazı maddelerin yürürlükten kaldırılması ve bazı yeni geçici maddeler eklenmesi de var. Bu anlamda 1987-2001 arasındaki 14 yılda sırasıyla ANAP tek parti, DYP-SHP ve DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetleri zamanında 7 kanunla yapılan değişiklikler toplam 58 maddeyi, 2002-2017 arasındaki 15 yılda AKP tek parti hükümetleri zamanında 11 kanunla yapılan değişiklikler, toplam 123 maddeyi kapsamaktadır.

Bazı maddelerde birden çok kanunla değişiklik yapıldığı için, değişiklik yapılan veya yürürlükten maddelerin net sayısı, eklenen 5 geçici madde ile birlikte 96’dır.

Yürürlükten kaldırılan maddelerin sayısı, ANAP iktidarı zamanında 1, DYP-SHP Koalisyon Hükümeti zamanında 1, AKP iktidarı zamanında 23 olmak üzere toplam 25’tir. Dolayısıyla yürürlükte kalıp değişikliğe uğrayan madde sayısı 96 - 25 = 71’dir. Bu, Başlangıç’la birlikte 177 madde ve 21 geçici madde ile toplam sayısı 198’e ulaşan maddeden geride 198 - 25 = 173 madde kaldığını, bunlardan 71’inde değişiklik yapıldığını, 173 madde içinde değişiklik yapılmamış madde sayısının geçici maddelerle birlikte 102 olduğunu göstermektedir.

GENEL OLARAK ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİN İÇERİĞİ

İçerik olarak, 1987-2010 yıllarında yapılan değişikliklerle 1982 Anayasası, temel hak ve özgürlükler bakımından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi doğrultusunda bir anayasa haline getirilmiştir. Bu süreçte o yıllarda iktidarda bulunan siyasî partiler olarak ANAP, DYP, SHP, DSP, MHP ve AKP ile muhalefet partileri milletvekillerinin katkıları olmuştur.

Fakat 21 Ocak 2017 günü AKP ve MHP milletvekillerince 339 oyla zorunlu halkoylaması aralığında, 16 Nisan 2017 günü yapılan halkoylamasında seçmenlerin yüzde 85.43 oranındaki katılımıyla yüzde 48.59 oranında Hayır” oyuna karşılık yüzde 51.41 oranında Evet” oyuyla kabul edilen 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 1876’dan bu yana zaman zaman askeri darbelerle kesintiye uğrasa da genel doğrultusuyla devam eden demokratikleşme çizgisinden sapma niteliğinde değişiklikler getirdi.

Yüksek Seçim Kurulu’nun 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un “üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan” zarfları “geçersiz” sayan 98. maddesinin IV. fıkrası ile Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan” oy pusulalarının geçerli” olmadığını belirten 101. maddesinin 3. bendine aykırı olarak, bunları “Yüksek Seçim Kurulu tarafından gönderildiğine şüphe bulunmayan hallerde ... geçerli” kabul eden 16.4.2017 tarih ve K. 560 sayılı Kararı uyarınca yapılan sayım ve dökümün sonucunu gösteren bu rakamlar, 7 Kasım 1982 günü yapılan halkoylamasında yüzde 91.27 oranında katılım ve yüzde 8.63 oranında Hayır” oyuna karşılık, yüzde 91.37 oranında Evet” oyuyla kabul edilmiş olan 1982 Anayasası’nın 70 maddesinde yapılan değişiklikler üzerinde geniş bir toplumsal mutabakat olmadığını göstermektedir.

Bu değişiklikler, halk yönetimi demek olan Cumhuriyetle ve onun demokratik hukuk devleti nitelikleriyle bağdaşmayan, o nedenle anayasanın 1. ve 2. maddelerine aykırı bir tek adam yönetimi getirmiştir. Tek kişilik yürütme organı konumundaki Cumhurbaşkanı, anayasanın 104. maddesinin XVIII. fıkrası uyarınca yürütme yetkisine ilişkin konularda” çıkaracağı Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile anayasanın 7. maddesine göre devredilemez” nitelikteki yasama yetkisini paylaşmakta, 146. maddesinin III. fıkrası uyarınca 15 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesini, 155. maddesinin III. fıkrası uyarınca Danıştay üyelerinin dörtte birini, 159. maddesinin III. fıkrası uyarınca adalet bakanının başkanlığındaki Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 4 üyesini seçmek yetkisine sahiptir.

Artık Meclis’in güveniyle çalışan, Meclis’e karşı siyasi sorumluluğu olan, Meclis’in güvensizlik oyuyla düşürülebilen bir Bakanlar Kurulu yok. Anayasa’nın bu konudaki hükümleri kaldırılmıştır. Yeni 104. maddenin VIII. fıkrasına göre Cumhurbaşkanı, yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir.” 106. maddenin I. fıkrasına göre Cumhurbaşkanı, ... bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir.”; V. fıkrasına göre Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur.”

Üye sayısı 600’e çıkarılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama yetkisine Cumhurbaşkanının ortak olmasından başka, anayasanın 89. maddesinde Meclis’in Cumhurbaşkanınca geri gönderilen bir kanunu aynen kabul” edebilmesi için üye tam sayısının salt çoğunluğu (301 oy) öngörülmüş, böylece Cumhurbaşkanına veto yetkisi tanınmıştır. Meclis’in bilgi edinme ve denetim yolları daraltılmış; sözlü soru, gensoru, Meclis soruşturması ile ilgili hükümler kaldırılmış; onun yerine anayasanın 105 ve 106. maddelerinde Cumhurbaşkanı ve yardımcıları ile bakanların cezai sorumluluğu hakkında  getirilen hükümler, üye tamsayısının salt çoğunluğunun (301 milletvekili-nin) vereceği önerge üzerine, beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla (360 oyla) soruşturma açılabilmesini, üçte ikisinin gizli oyuyla (400 oyla) Yüce Divana sevk kararı alınabilmesini öngören zor koşullara bağlanmıştır.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Örnekleri daha da çoğaltılabilecek olan bu hükümler, 16.4.2017 tarih ve 6771 sayılı Kanun’la denge ve denetim mekanizmalarından yoksun alaturka bir başkanlık sistemi getirildiğini göstermektedir. 145 yıllık bir yazılı anayasalar geleneğine sahip olan Türkiye, en kısa zamanda bu sistemi değiştirecektir. Bunun için yeni bir anayasa yapmaya gerek yok. Darbe anayasası yerine sivil anayasa söylemi, yeni anayasa için inandırıcı bir gerekçe olamaz. 1982 Anayasası’nın yapılışında Kurucu Meclis’in bir kanadını Milli Güvenlik Konseyi’nin oluşturmasına dayanan bu görüşü savunanlar, anayasada 1987-2017 yıllarında, bu arada 2002-2017 yıllarında AKP iktidarı zamanında yapılan değişiklikleri ve başlangıçtan itibaren bunlarla ilgili 5 halkoylamasını Anayasa’nın sivilleşmesi için yeterli görmüyor mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlama işaretini verdiği yeni Anayasa’dan ne beklediği henüz kendisi tarafından açıklanmış değil. Ancak şimdiye kadar 1982 Anayasası’nda en kapsamlı değişiklikleri yapan, son olarak 6771 sayılı Kanun’la anayasaya rejim değişikliği niteliğinde hükümler koyan iktidar partisinin şimdi sıranın anayasanın ilk 3 maddesindeki Değiştirilemeyecek hükümler” ile onların sigortası niteliğindeki 4. maddeyi değiştirmeye veya kaldırmaya geldiği, bunu ancak yeni biranayasa ile yapabileceği düşüncesinde olduğu kaygıları var. Fakat 4. madde, yalnız anayasa değişiklikleri için değil, yeni bir anayasa yapmak için de geçerlidir. 4. maddeye aykırı, ilk 3 madde hükümlerine yer vermeyecek bir Anayasa yapılamaz.

Aslında yapılması gereken, 1. maddesinde 6771 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişikliklerini yürürlükten kaldıran ve 16.4.2017 tarihinden önceki anayasa metnini o zamana kadarki değişiklikleriyle birlikte yeniden yürürlüğe koyan; 2. maddesinde yürürlük tarihini gösteren, halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanacağını belirten 2 maddelik bir anayasa değişikliğidir. Bu, Türkiye’nin yeniden parlamenter sisteme dönüşünü sağlayacak en kestirme yoldur. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin 100. yılını anlamına en uygun biçimde kutlamak için tek adam yönetiminden halk yönetimine geçmek için de gidilecek yol budur.

PROF. DR. HİKMET SAMİ TÜRK

ESKİ ADALET BAKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları