Olaylar Ve Görüşler

Altın Ölüm* - Prof. Dr. Kaya ÖZGEN

10 Nisan 2021 Cumartesi

Ülkemizin birçok bölgesinde, başta altın olmak üzere çeşitli madenleri arama çalışmalarının sürdüğü ve giderek yaygınlaştığı izlenmektedir. Bu bağlamda ormanlar yok edilmekte, tarım arazileri, meralar delik deşik edilmektedir. Her tür maden aramasında, kazılan zeminin yıkanması/madenin ayrıştırılması için yoğun su kullanıldığı bilinmektedir. Yabancı şirketlerin üretimi en ucuz yoldan gerçekleştirmek için kendi ülkelerinde yasak olan asit kullanımlı yöntemler kullandıkları bilinmektedir.

MADENCİLERİN MARİFETLERİ (!)

Şirketler için rant büyüktür ve amaçlarına ulaşmak için her yolu denedikleri gözlenmektedir:

    Öncelikle kendilerine, tercihen iktidara yakın, bir yerli ortak edinmekte ve önce onları sahaya sürmektedirler.

    25 hektarlık alanın altındaki bölge/bölgeler için ÇED raporu gerekmediğinden işe böyle başlanmakta, giderek arama bölgesi genişletilmektedir. Öte yandan bir bölge için aldıkları ÇED raporunu bir başka bölgede kullanmaya yeltendikleri örneklere rastlanmaktadır.

    Girilen bölgede tutunmak için ekonomik sıkıntı içindeki yöre halkı “iş vaadiyle” ikna edilmekte, gerektiğinde yöre etkinlikleri, sponsor olarak, desteklenmektedir.

    Bölge halkının şikâyetlerini önlemek ya da halkı şikâyetinden vazgeçirmek için her türlü yol” denenmektedir.

    Tüm bunlar sonuçsuz kaldığında halka göz dağı verildiği, halkın kolluk kuvvetleriyle pervasızca sindirilmeye çalışıldığı durumlarla da karşılaşılmaktadır.

    Gerektiğinde, madencilerin önünü açmak için, arazi vasfı değiştirilmektedir.

Madeni çıkarırken aşırı ölçüde su kullanmaları da yakın gelecekte büyük sorunlara yol açacak niteliktedir. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) tarafından ülkemizin hızla su fakiri olma yönünde ilerlediği belirtilerek su biterse herkes susar” kampanyası başlatılmış, tüm kesimler su kaynaklarını koruma seferberliğine davet edilmiştir.**

Buna karşın madencilerin tükettikleri yoğun suyun yanında, sahada yaptıkları tahribat nedeniyle akışı/düzeni bozulan su kaynakları daha da vahim bir durum yaratmaktadır. Gerçekten yürütülen vahşi kazıların yeraltı sularını son derece olumsuz etkilediği, bazılarının da yok olacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durumda yeraltı sularının aşırı kullanılması sonunda obruk denilen büyük çökme alanları oluşmakta ve doğal yapı harap olmaktadır.

Söz konusu şirketlerle yapılan sözleşmelerde usulen kullanılan arazinin, iş bitiminde özgün durumuna getirilmesi” koşulu yer almaktadır. Ancak örnekler (Fatsa, Kaz Dağları, vb.), yaratılan vahşi tahribat nedeniyle bunun mümkün olmadığını göstermekte, geride harabe kalmaktadır. 

Maden arama bölgelerinde gözlendiği kadarıyla, durumun vahametini gören yöre halkı “arazisini/yaşam alanını” kazma, kürekle de olsa korumaya çalışmaktadır. Olmadı, çevre koruma platformları oluşturulmakta, konu yargıya taşınmaktadır. Buna karşın madencilerin yargı sonucunu beklemeden çalışmalarını sürdürdükleri gözlenmektedir. Daha da ilginci hakkını arayan/yaşam alanını korumaya çalışan yöre halkı, yöneticiler tarafından eleştirilmekte hatta aşağılanmaktadır.

Madenci, özellikle altını ayrıştırmak için yoğun asit (siyanür, sülfürik asit) kullanmaktadır. Bu bağlamda hiçbir koruma önlemi (sızdırmazlık vb.) alınmadan, fay hatlarına yakın (örneğin Kuzey Anadolu Fayı) asit havuzları oluşturulmaktadır. Böylece hiç kontrol edilmeden kaderine terk edilen havuzların” araziye verdiği aşırı zararların yanında, başta kanser, çeşitli hastalıklara yol açtığı bilinmektedir. Bu nedenle maden bölgesindeki yöre halkı çaresiz kalmakta, olanak bulduğunda göç etmektedir.

SONUÇ

Altın madeninden elde edilmesi beklenen getirinin, ülke topraklarına ve halkına verilecek zararın yanında son derece cılız kalacağı kabul edilmeli ve tüm izinler iptal edilmelidir. Dahası maden sonrası hallaç pamuğu atılmış gibi terk edilen arazilerin bir tür yitirilmiş ülke toprağı olduğu düşünülmektedir.

Bu nedenlerle, halkımızın söylemiyle, atılan taş ürkütülen kurbağaya değmemektedir.

PROF. DR. KAYA ÖZGEN

E. İTÜ ÖĞRETİM ÜYESİ


*İbrahim Gündü
z, Altın Ölüm, Galaeti Yayıncılık, 2020.

**Cumhuriyet gazetesi, 22 Ocak 2021, Hazal Ocak’ın haberi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları