Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Garip şeyler
Son bir yılı aşkın süredir “Ha geldi, ha geliyor” dediğimiz cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi nihayet kapıya dayandı. Liderler eteklerindeki son taşları da atmaya başladılar.
İyi de... Bazı söylemlerin ve kararların, hem hukuk hem de siyasi ahlak açısından tartışılması gerekiyor. Örneğin hayli atak ve marifetli olduğu bilinen içişleri bakanının tüm illere ve kaymakamlıklara gönderdiği, “paralel bir seçim izleme örgütü kurma” çabası yasal mı, değil mi tartışılıyor.
Gerçi CHP milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, “Yüksek Seçim Kurulu kırk yılda bir doğru bir karar verdi ve bunu reddetti” şeklinde bir açıklama yaptı ama Yüksek Seçim Kurulu’nun kendi internet sitesinde ben o kararı bulamadım.
Öte yandan gerek anayasamız gerekse seçimle ilgili yasalarda İçişleri Bakanlığı’na “seçim sonuçlarını anında izleme” gibi bir görev verilmediğine ve anayasanın “Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” diyen 6’ncı maddesine göre İçişleri Bakanı Soylu’nun bu çabasının Yüksek Seçim Kurulu’nca iptali gerekir.
Birinci nokta bu.
İkincisi, Recep Tayyip Erdoğan’ın kabinesindeki bakanları istifa ettirmeden seçimde milletvekili adayı göstermesi.
Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 18’inci maddesi, “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denen bir sistemden(!?) söz etmiyor ama “kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar”ı ve “sendika yöneticileri”ni bile seçimlerin tarihi Yüksek Seçim Kurulu’nca açıklandığı tarihten itibaren bir hafta içinde “istifa” etmeye zorladığına göre, cumhurbaşkanı tarafından bakanlık görevine “tayin” edilen kişilerin aday olmak için görevlerinden istifa etmiş olmaları mantıken ve ahlaken gerekirdi. Ama Kaboğlu’nun ifadesiyle “kırk yılda bir” doğru karar vermekle şöhretli Yüksek Seçim Kurulu, bu talepleri de reddetti.
Bu gerçekleri görünce insan, 2014’te, 2018’de iki kere cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan’ın, anayasanın “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” diyen 101’inci maddesini yok sayıp tekrar aday olmasına izin veren Yüksek Seçim Kurulu’na ne diyeceğini bilemiyor.
Sadece Yüksek Seçim Kurulu değil, marifetli olan... AKP ile MHP ve BBP dışında her partiyi ve hatta her muhalif kişiyi “terör örgütleriyle iltisaklı” (bitişik) sayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hizbullah isimli terör örgütünün uzantısı olduğu cümle âlemce bilinen HÜDA PAR isimli yapıyı barışsever sayması ve o yapıya mensup dört kişiyi AKP listesinden aday göstermesi, Erdoğan’ın da YSK’den geri kalmadığını gösteriyor. Nitekim Erdoğan, üç kişiyi işkenceyle öldürdüğü için ağırlaştırılmış hapis cezasına mahkûm 71 yaşındaki Hizbullah mensubu Mehmet Emin Aksoy’u affettiği halde 91 yaşındaki eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi ile 9 gün sonra 83 yaşına girecek olan eski Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan hâlâ hapiste yatıyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!