Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Keyfi ceza yasası
Şimdi de bir “etki ajanlığı” suçu icat ettiler. İlk versiyonu aylar önce getirilmişti. Ancak tepkiler, belli ki beklendiğinden fazla çıkmış, o yüzden geri çekmişlerdi.
Son olarak “kanun yapma” tekniğine taban tabana zıt bir uygulama olan “torba yasa” yoluyla tekrar sahneye çıkardılar. Ancak tepkiler ilk versiyona gösterilenden fazla olunca bu defa da başlığı “noterlikle” ilgili bir “torba yasa” teklifi içine yerleştirerek Meclis’e getirmeye kalktıkları projeden teklifi son dakikada çıkardılar.
Önce bu öneri hakkında bilgi vereyim:
Türk Ceza Kanunu’nun 339’uncu maddesine bir fıkra eklemeyi düşünmüşler. Öneriye göre:
“Devletin iç ve dış siyasal yararları ile güvenliği arasında sıkı bir ilişki olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapı ve enerji gibi yararlar da devletin iç ve dış siyasal yararları kavramı içinde” kabul edilecekmiş.
Suçun oluşması için failin bir yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda hareket etmesi yeterli olacakmış. Yabancı organizasyon Türk hukukuna göre kurulmamış veya oluşturulmamış olsa bile fark etmeyecekmiş. Bu organizasyon yabancı bir devlet içinde veya hiçbir devlete bağlı olmasa da bir şey değişmeyecekmiş.
Uzmanlar, TCK’de “casusluk” fiilini cezalandıran hüküm bulunduğunu ve buna kimsenin bir itirazı bulunmadığını ifade ediyorlar. Ancak bu suçun varlığı için “fail ile eylem arasında kanıta veya tanık beyanına ayrıca fail ile yabancı devlet arasında, bağımsız bir gözlemciyi tatmin edecek nitelikte kanıta” ihtiyaç olduğunu ifade ediyorlar. Oysa uzmanlara göre bu metin “suçun maddi unsurunu tam bir belirsizliğe terk ediyor”. Yani bu öneri bir daha gelir ve yasalaşırsa herhangi bir gazeteci veya muhalif eğilimli kimse, incir çekirdeğini doldurmayan bir nedenle yargılanabilecek ve yargıcın -veya siyasi iktidarın- keyfine göre ağır bir cezaya mahkûm edilebilecektir.
Hemen ifade edeyim ki bizim siyasi iktidarlarımızın ve yargımızın bu bağlamda sabıkası çoktur.
1950-60 arası Demokrat Parti iktidarı döneminde basını susturmak için iki önemli yasa çıkarıldı. Biri 6433, diğeri 6732 sayılı yasa.
İkincisi daha sert, daha acımasızdı. İçinde “zihinlerde şüphe uyandıracak” ifadeleri bile cezalandıran hüküm vardı.
Bu ilk yasa ve ikincisinin ardından birçok meslektaşımız hapse atıldı: Metin Toker, Şinasi Nahit Berker, Ziya Hanhan, Tarık Halulu, Yusuf Ziya Ademhan, Nihat Subaşı, Cemal Sağlam, Cüneyt Arcayürek, İbrahim Cüceoğlu, Kurtul Altuğ, Ülkü Arman, Beyhan Cenkçi, Fatin Fuat, Cenap Yakar bir çırpıda aklıma gelenler.
Adil Güneşoğlu’nun başkanlık ettiği Toplu Basın Mahkemesi, huzuruna çıkarılan gazeteciye, -neredeyse otomatik olarak- 6 ay hapis, 6666 lira para cezası verirdi.
Bu etki yasasının, bir süre sonra karşımıza tekrar çıkarsa kimseye yarar getirmeyeceği gibi ama herkese zarar getireceğini söylemek için kâhin olmaya sebep yok. Sadece geçmiş deneyimlere bir göz atmak yeter.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- İhraç talebi ile disipline sevk iddiası!
- CHP'den 'İmamoğlu' çağrısı
- 2 çocuk vurulmuş halde ölü bulundu!
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- Çok konuşulacak 'Kabine değişikliği' kulisi
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü
- 'İsrail'e petrol sevkıyatı' gerilimi!
- Bakan Tunç'tan 'konser' açıklaması