Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Milli eğitim ve laiklik (2)

22 Kasım 2024 Cuma

Dün Laiklik tanımıyla işe başlamıştım.

Bugün Milli Eğitim Bakanı’nın Laiklik tanımı ile devam edelim.

***

Önce Milli Eğitim Bakanı’nın sadece üzerinde kavga koparan kısa ifadesini değil, o konuşmasının tümünü alıntılayalım ki Tekin’in ne demek istediği iyice anlaşılsın.

Yusuf Tekin’in sözlerinin tamamını, Claude Lévi-Strauss’a bir selam yollayarak yapısalcı bir yaklaşımla bölüm bölüm, irdeleyelim.

Söylenenlere göstergebilim açısından (semiyolojik açıdan) baktığımızda aşağıdaki mesajları görüyoruz.

***

Bakan: “Beni eleştiriyorlar. Bana diyorlar ki laik eğitim açısından senin söylediğin şey ters.

Ben de diyorum ki size ters olabilir ama Batman’da, Erzurum’da vatandaşların değerlerine ters değil. Bir terslik varsa sizin laiklikten anladığınız şey de vatandaşın anladığı şey arasında terslik var.

(Birinci mesaj) Batman ile Erzurum’da yaşayanların Laikliğe aykırı eğitimi kabul eden değerlere sahip olduğunu, bunların bütün vatandaşları temsil ettiğini ve kendisinin değerleriyle aynı nitelik taşıdığını belirtiyor.

Bölgecilik ve ayrımcılık fanatizmine gidebilecek kadar sorun yaratan ve gerçekleri ne ölçüde yansıttığı belli olmayan saptamalar bunlar.

***

Bakan: Sizin anladığınız laik şu; 1940’lı yılları hatırlayın, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kuranıkerim öğrenmesini yasaklamak. Sizin laiklikten anladığınız şey bu.

Siz bunları laikliğin gereği olarak yaptınız. O zaman sizin laiklikten anladığınız şey de benim anladığım şey aynı değil.

(İkinci mesaj) Hem Laikliği din düşmanlığı olarak tanımlıyor hem Laikliği savunanları din düşmanı olarak suçluyor hem de 1940’larda olup bitenleri saptırıyor. Çünkü söyledikleri tarihsel gerçeklere uygun değil. Savaş sırasında düşmanın bombalarından korumak için kutsal emanetlerin camilere saklanmasını yanlış aktarıyor. Hiçbir zaman yasaklanmayan, tam tersine Türkçe mealinin de yayımlandığı Kuran’ın yasaklandığını söylüyor.

***

Bakan: Ben laiklikten bütün vatandaşların hangi dine inanırlarsa inansınlar dini inanç ve ibadet hürriyetinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum.

(Üçüncü mesaj) Bu tanım kısmen doğru ama eksik. Devlet yapısının din kurallarına dayalı olmaması yok. Bütün inançların, birbirlerine ve çoğunluğa karşı korunması eksik.

***

Bakan: Sen neyi anlıyorsun? Sen Müslümanların inanç özgürlüğünün prangalar altına alınmasını, yasaklanmasını anlıyorsun.

O zaman ikimizin laiklik anlayışı arasında kuşkusuz fark var.

(Dördüncü mesaj) Kendisini eleştirenlerin Laiklik anlayışını, doğrudan Müslüman düşmanlığı olarak tanımlıyor. Tamamen saptırma ve yanlış. 

***

Bakan: Ben evrensel laiklikten yanayım, sen Türkiye’ye özgü kendi icat ettiğin laiklik kavramını bana dayatıyorsun.

Bu olmaz. Senin laiklikten anladığın şey şu; üniversiteye başörtüsüyle gitmek isteyen çocuğu ikna odalarına alıp ikna etmeye çalışmak, bunu laiklik gereğiyle yaptınız.

Bunu yaparken de kendinizi laiklikle savundunuz. Peki senin savunduğun laiklikle, benim anladığım laiklik bir mi? Bir değil.”

(Beşinci mesaj) Kendisini Laik olarak tanımlıyor ve kendisini eleştirenlerin Laiklik anlayışını, türban konusunda YÖK kararlarının uygulanması sırasındaki uygulamalara indirgiyor.

İki iddiası da yanlış. Ne tarikatların dernek ve/veya vakflarıyla protokoller yapan kendisi Laiklikten yanadır ne de Laiklik “ikna odalarına” indirgenebilir.

***

Sonuç olarak Bakan Tekin, hem yeni ilan edilen “Maarif Modeli” hem “ÇEDES” programları hem de tarikatların örgütleri ve DİB ile yapılan protokoller aracılığıyla, Milli Eğitim’i çağ gerisi bir yapıya dönüştürmüştür.

Yukarıdaki konuşma bu dönüşümün itirafıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları